Kadın, “İsteğin yerine getirildi,” demiş.
Bunun üzerine adam içeri girmiş ve oğlanı görünce kalbi sevinçle dolmuş.
Zaman gelip de oğlan büyüdüğünde babasının tıpkısı oluvermiş. Babası, zamanı gelince ölmüş. Oğlan o zaman dek kendini yetişkin bir adam gibi hisseder olmuş. Küçük parmağı ile sarayı kaldırırmış. Bir gün avdan döndüğünde sarayın temelini kaldırmış ve annesine göğsünü oraya koymasını söylemiş. Annesi göğsünü temelin altına koyunca oğlan sarayı bırakmış. Kadın çığlıklar atmış.
Oğlan annesine, “Anne, söylesene babamın bıyığının yarısı neden beyazdı?” diye sormuş.
Annesi, “Ah canım, baban Yılan-Kadın’ı yenmek için dokuz yıl savaştı ama onu hiç yenemedi,” diye cevap vermiş.
Oğlan, “Peki bir erkek kardeşim yok mu?” diye sormuş.
“Hayır,” demiş kadın. “Ama üç kız kardeşin var. Kirli Ruh onları uzaklara götürdü.”
Oğlan, “Onları nereye götürdü?” diye sormuş.
Kadın da Kirli Ruh’un kızları Güneşin Battığı Diyar’a götürdüğünü söylemiş.
Oğlan babasının eyeri ile dizginlerini ve atını alıp kardeşlerini aramaya koyulmuş. Kız kardeşinin evine varmış ve gürzünü çıkarıp erik ağaçlarını ezivermiş.
Kız kardeşi dışarı çıkıp, “Erik ağaçlarını neden ezdin? Kirli Ruh gelip seni öldürecek,” demiş.
Oğlan, “Benim hakkımda kötü düşünmeni istemem. Nazikçe gelip bana biraz şarapla bir parça ekmek ver,” demiş.
Kız kardeş ekmekle şarap getirmiş. Adama uzatırken babasının atını görmüş ve tanımış. “Bu babamın atı olmalı,” demiş.
“O zaman benim de onun oğlu olduğumu anla.”
İki kardeş sarılmışlar.
Sonra kız kardeşi oğlana, “Kardeşim, Kirli Ruh On İkinci Bölge’den gelmek üzeredir. Gelince seni mahvedecek,” demiş.
Kirli Ruh gelir gelmez gürzünü çıkarıp on iki kapıyı açmış ve gürzü kancasına asmış. Cosmas gürzü alarak on iki bölge öteye savurmuş. Kirli Ruh gürzü alıp eve dönmüş ve “Hanım, fani kokusu alıyorum,” demiş.
(Bu arada kadın, kardeşini bir küpeye dönüştürerek kulağına takmış.)
Kadın da “Sürekli fanileri yiyorsun. Fani olduğum için beni de yemeye niyetleniyorsun,” diye cevap vermiş.
Kirli Ruh, “Yalan söyleme, kayınbiraderim gelmiş,” demiş.
“Peki kayınbiraderin gelmiş olsaydı onu yer miydin?”
Kirli Ruh, “Yemezdim,” diye cevap vermiş.
“Onu yemeyeceğine kılıcın üzerine yemin et.”
Daha sonra kardeşini kulağından çıkararak masaya oturtmuş. Oğlan masada Kirli Ruh’la birlikte yemek yemiş.
Delikanlı dışarı çıkıp9 atının topuk eklemine doğru sürünerek saklanmış. Kirli Ruh uyandığında her yere bakmış ama onu görememiş. Borusunu ağzına götürüp üflemiş ve bütün kuşları atın üzerine toplamış. Kuşlar atın her bir kılını aramışlar. Tam oğlan saklandığı yerden çıkacakken horozlar ötmüş ve oğlan düşmüş.
Cosmas ortaya çıkıp Kirli Ruh’a gitmiş. “İyi günler enişte.”
Kirli Ruh ona, “Neredeydin?” diye sormuş.
“Atın hemen önündeki samanların içindeydim.”
Cosmas daha sonra onlardan ayrılıp diğer kız kardeşlerine gitmiş ve onlarla da aynı bu kardeşiyle olduğu gibi tanışmış.
En küçük ablası, “Nereye gidiyorsun kardeşim?” diye sormuş.
“Beyaz kısrağa bakıp taylarından birini alacağım ve Yılan-Kadın’ı yeneceğim.”
Ablası oğlana, “Git kardeşim,” demiş. “Eğer tayı alırsan bana gel.”
Oğlan gitmiş.
Bir grup köylü, öldürmek için bir kurtun peşindeymiş. Kurt, “Cosmas, beni terk etme. Köylüleri yanlış yere gönder, beni öldürmesinler. Kıllarımdan birini al ve cebine koy. Beni düşündüğün an her neredeysen orada biteceğim.”
Cosmas biraz daha ilerledikten sonra kanadı kırık bir kargayla karşılaşmış. Karga, “Yanımdan geçip gitme Cosmas. Kanadımı iyileştir. Ben de cebine koyman için sana bir tüyümü vereyim. Başın nerede derde girerse girsin yanında olacağım.”
Biraz daha ilerleyen adam bir balıkla karşılaşmış. “Cosmas, yanımdan geçip gitme. Beni atının kuyruğuna bağlayıp suya götür. Ben de sana iyilik yaparım,” demiş balık.
Cosmas balığın dediğini yapıp onu suya bırakmış.
Derken beyaz kısrağın sahibi olan ihtiyar kadınla karşılaşmış. Kadın kapısının önünde oturuyormuş. Genç adam, kadına, “Beyaz kısrağın taylarından birini bana verir misin ihtiyar?” demiş.
İhtiyar kadın, “Eğer üç günlük koşuda onu bulursan, taylarından biri senindir. Ama bulamazsan başını kesip şuradaki kazığa geçiririm,” demiş.
“Bulurum,” demiş adam.
Kadın beyaz kısrağı oğlana vermiş. Adam kısrakla gidip onu bulmaya çalışmış. Kısrak koyunların arasında koşup kendini toprağa saklamış. Delikanlı uyanıp kısrağı aramış ama bulamamış. Aklına kurt gelmiş ve onu düşünmüş.
Kurt gelip, “Sorun nedir delikanlı?” diye sormuş.
“Beyaz kısrağı bulamıyorum,” demiş delikanlı.
Kurt, “Şuradakini görüyor musun? Koyunların en büyüğünü. İşte o. Git de ona sopayı tattır,” demiş.
Delikanlı gidip ona seslenince kısrak yeniden ata dönüşmüş. Oğlan, kısrakla beraber ihtiyar kadına gitmiş.
İhtiyar kadın, “İki günün daha var,” demiş.
“Pekâlâ ihtiyar,” demiş delikanlı.
Ertesi gün oğlan kısrakla beraber yeniden yola koyulmuş ve onu bulmaya çalışmış. (İhtiyar kadın, kısrağı güzel saklanamadı da bulundu diye kırbaçlamış. Beyaz kısrak, “Affet ihtiyar. Bu sefer bulutlara saklanacağım, beni asla bulamayacak,” demiş.)
Delikanlı kısrakla beraber gidip onu aramaya başlamış. Kısrak bulutlara gitmiş. Delikanlı çalışmaya koyulmuş. Sabahtan öğlene kadar aramış durmuş. Sonra aklına karga gelmiş. Onu düşünür düşünmez karga gelip, “Sorun nedir delikanlı?” diye sormuş.
“Şey, beyaz kısrağı kaybettim, bulamıyorum.”
Karga, bütün kargaları çağırmış. Kısrağı bulana kadar her yeri aramışlar. Sonunda gagalarında taşıyarak kısrağı oğlana getirmişler. Delikanlı kısrağı alıp ihtiyar kadına götürmüş.
“Bir