Çingene Masalları. Francis Hindes Groome. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Francis Hindes Groome
Издательство: Maya Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-7605-81-8
Скачать книгу
Kazanan delikanlı olmuş. Sonra kızı alarak vaftiz babasına gitmiş. Vaftiz babası onları kutsayarak evlendirmiş. Bütün toprakların hükümdarı olmuşlar. Ben de geldim, hikâyelerini size anlatmaya.

      Bu masal, hikâye açısından biraz zayıf olsa da oldukça ilginçtir. Alice Harikalar Diyarında’daki Tweedledum ve Tweedledee, “Dövüşmeden olmaz!”diye atılırlar. Ama bunun “Tanrı’nın Vaftiz Oğlu”ndan esinlenildiğini ya da alındığını söyleyemem. Ancak Yüce Tanrı ile Aziz Peter’ın, Barbu Constantinescu’nun başka bir Rumen-Çingene masalı olan “Hamilelik Elmaları”nda da ortaya çıkması, Miklosich’in Bukovina’dan alınmış bir Çingene masalı olan “Anne Dayağı”nda başka bir çocuğu vaftiz etmesi de kayda değerdir. Durup dinlenmeden kahramanlık peşinde koşan başka bir kahraman için de Rumen-Çingene masalı “Prens ve Büyücü”ye bakabilirsiniz.

      Kralın Damadı Olan Yılan

      İhtiyar bir adamla ihtiyar bir kadın varmış. Ne kadar uğraştılarsa da çocukları olmamış. İhtiyar kadın, sürekli adama çatıp dururmuş. Ne yapabilirlermiş ki, artık çok ama çok ihtiyarlamışlar. İhtiyar kadın, “Daha da yaşlandığımızda bize kim bakacak?” demiş.

      “Ben ne yapabilirim kadın?”

      “Git de bize bir oğlan bul getir adam!”

      İhtiyar adam böylece bir sabah kalkmış, eline baltasını almış ve yollara düşmüş. Öğlen vaktine kadar yürümüş, bir ormana varmış. Orada üç gün boyunca arayıp taramış ama hiçbir şey bulamamış. İhtiyar adam artık açlıktan ölmek üzereymiş. Eve dönmek üzere yola koyulmuş. Dönüş yolunda küçük bir yılan bulup bir mendile sarmış ve eve kadar taşımış. Yılanı tatlı sütle beslemiş. Bir hafta iki gün sonra yılan büyümüş. Adam onu bir çömleğin içine koymuş. Zaman geçtikçe yılan çömleğin boyuna gelmiş. Sonra da babasına, “Evlenme vaktim geldi,” demiş. “Kral’a git ve kızını bana iste.”

      İhtiyar adam, yılanın kralın kızını istediğini duyunca dövünmeye başlamış. “Vay bana vaylar bana! Kral’ın karşısına nasıl çıkayım? Beni oracıkta öldürür.”

      Yılan ne dese beğenirsiniz? “Git baba, korkma. Senden ne isterse ona ben vereceğim.”

      İhtiyar adam Kral’ın karşısına dikilmiş. “Selam olsun Kralım!”

      “Teşekkürler ihtiyar.”

      “Kralım, evlilik bağıyla bir ittifak oluşturmak için geldim.”

      “Evlilik bağıyla ittifak mı?” demiş Kral. “Sen bir köylüsün, bense bir kral.”

      “Hiç önemi yok Kralım. Eğer kızınızı bana verirseniz, ben de size ne isterseniz veririm.”

      Kral ne demiş dersiniz? “Peki ihtiyar, öyle olsun. Şu büyük ormanı görüyor musun? Bütün ağaçları kes, orayı tarlaya dönüştür ve sür. Bütün toprağı ters yüz et. Sabah da darı hasatını topla. Ha, şunu da unutma: bana tatlı sütle yapılmış bir kek getirmelisin. İşte o zaman kızı sana veririm.”

      “Tamam Kralım,” demiş ihtiyar.

      Ardından da ağlayarak yılanın yanına dönmüş. Yılan babasının ağladığını görünce, “Neden ağlıyorsun baba?” diye sormuş.

      “Nasıl ağlamayayım canım? Kral’ın dediğine göre bu büyük ormanı kesip darı ekmem gerekiyormuş. Yarın sabaha kadar büyüyüp hasat edilmeliymiş. Bir de tatlı sütten kek yapıp ona götürmeliymişim. Kızını ancak o zaman verirmiş bana.”

      Yılan ne demiş dersiniz? “Korkma baba, söylediklerinin hepsini ben yapacağım.”

      İhtiyar adam, “Yapabilirsen yap canım,” demiş. Sonra da yatmaya gitmiş.

      Peki yılan ne yapmış? Kalkıp ormanı dümdüz etmiş, darı ekmiş. Sonra düşünmüş, düşünmüş, şafak sökerken darılar iyice büyümüş. İhtiyar adam uyandığında bir çuval darı bulmuş karşısında. Sonra tatlı sütten kek yapmış. Keki alıp Kral’a gitmiş.

      “Buyrun Kralım, dediklerinizi yaptım.”

      Kral hayrete düşmüş. “İhtiyar dostum, kulak ver bana. Yapmanı istediğim bir şey daha var. Benim sarayımla kendi evin arasına altından bir köprü kur. Köprünün iki yanına da altından elma ve armut ağaçları dik. O zaman kızımı veririm sana.”

      İhtiyar adam bunu duyunca ağlayarak eve dönmüş.

      Yılan ne demiş dersiniz? “Neden ağlıyorsun baba?”

      İhtiyar, “Tanrı’nın başıma verdiği felaketlere ağlıyorum evladım. Kral, onun sarayından bizim eve uzanan altından bir köprü yapıp iki yanına elma ve armut ağaçları dikmemi istedi,” demiş.

      Yılan, “Korkma baba,” demiş. “Kral’ın dediklerini ben yapacağım.” Sonra yılan düşünmüş, düşünmüş ve tam da Kral’ın anlattığı gibi altından bir köprü oluşuvermiş. Yılan bunu da gece yapmış. Kral gece yarısı uyandığında güneşin tepede olduğunu sanmış. Sabah onu uyandırmadılar diye hizmetkârlarını fırçalamış.

      Hizmetkârlar, “Kralım, daha gece. Sabah olmadı,” demişler. Durumu fark eden kral hayrete düşmüş.

      Sabah ihtiyar adam gelmiş yine. “İyi günler dünür.”

      “Teşekkür ederim dünür. Git de oğlunu getir, düğünü yapalım.”

      İhtiyar eve dönünce, “Dinle beni, Kral ne dedi dersin? Saraya gidip karşısına çıkacaksın.”

      Yılan ne demiş dersiniz? “Baba, eğer öyleyse arabayı getirip atları koş. Ben de arabaya binip Kral’a gideyim.”

      Adam, yılanın sözünü ikiletmemiş. Yılan da arabaya binip yola çıkmış. Kral ve bütün adamları yılanı görünce ürpermiş. Diğerlerinden daha yaşlı olan bir adam, “Kaçmanız sizin için iyi olmaz Kralım. Köylü, sizin her dediğinizi yaptı. Şimdi siz sözünüzü tutmayacak mısınız? Hepimizi öldürür. Kızınızı ona verin ve söz verdiğiniz gibi düğün yapın.”

      Kral ne demiş dersiniz? “İşte istediğin kızım. Al, götür.”

      Kızına, kocasıyla birlikte oturacağı bir de ev vermiş. Gelin, yılanın karşısında tir tir titriyormuş.

      Yılan, “Korkma karıcığım, ben senin gördüğün yılan değilim. Beni dikkatle seyret.”

      Birden bir takla atarak zırh kuşanmış, sarışın bir gence dönüşmüş. Bir şeyi almak için onu istemesi yetiyormuş. Bunu gören kız, kocasına sarılıp onu öpmüş. “Çok uzun yıllar yaşa efendim. Bir an beni yiyeceksin sandım,” demiş.

      Kral, kızının durumunu öğrenmek için bir adam göndermiş. Kral’ın hizmetkârı eve geldiğinde bir de ne görsün? Kız eskisinden de iyi, eskisinden de güzelmiş. Kral’ın yanına dönmüş. “Kralım, kızınız güvende ve rahat,” demiş.

      “Tanrı’nın onun için istediği gibi,” demiş Kral. Sonra bir sürü insan çağırarak düğün yapmış. Üç gün üç gece boyunca süren düğün mükemmelmiş. Ben de oradan çıkıp bu hikâyeyi anlatmaya geldim.

      Kötü Anne

      Bir imparator varmış. On yıldır evli olmasına rağmen çocuğu yokmuş. Tanrı, imparatoriçenin hamile kalarak bir oğlan doğurmasını sağlamış. Bu oğlan artık bir efsaneymiş. Eşi benzeri bulunmazmış. Babası