Lâ Havle - Lütfî Divânı. Lütfü Şehsuvaroğlu. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Lütfü Şehsuvaroğlu
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-121-929-5
Скачать книгу
tahtında güzel

      Salınır gezer

      Âşıklar otağında

      Vurulur kurşun

      Yara alır bir yerinden

      Yarılır gülle

      MARTILAR

      Nihat Genç’e…

      Kanatları suya değmiyor martıların

      Böyle uçsak bile böyle duramayız

      Böyle yakalayamayız avımızı

      Böyle tepeden inme, bir çırpıda

      DEVİR

      Devrilir durur, devrilir döner devrânımız

      Daha dün dostlarla dopdoluydu dergâhımız

      Dize geldi dağları deviren dermânımız

      Duruldu derelerimiz, duyulmaz dualarımız

      BAŞAKLAR VE ÇOCUKLAR 21

      Sarı sarı başaklar

      Bir atlas oluvermiş önümde

      Gözün görebildiği kadar

      Emeğin şarkısını söylüyorlar

      Salınıyorlar önünde rüzgârın

      Bir çocuk görüyorum

      Sırtı kaşınıyor saman parçalarından

      Savrulan tozlar gözlerini yakıyor

      Çelişkisi sergileniyor hayatın harman yerinde

      Harman yerinde oyun oynuyor çocuk

      Oyuncakları sahicikten, sahici oyuncaklar

      Öküz, döven ve yakan güneş

      Kalaylı testi

      Suyu ılımış

      Çocuklar bilirim harman yerlerinde

      Elleri “pamuk gibi” olmayan

      Oyun oynar gibi çalışan

      On iki saat çalışan

      Çocuklar bilirim kara kara çatlak çatlak elleri

      MÜNZEVİ 22

      Sevmek yolu bir çıkmaz sokağa varır işte

      İşte böyle bir kalakalmazlık içinde

      Çözülür tuğlaları bir eski yapının

      İçi boş gösterişli sıvalar içinde

      Çok çehreli bir güzel peşinde tüketir sevgili

      Bir âşık binbir kararsızlıklar içinde

      Münzevî bir şiiri didikleyip durur

      Bir şair unutulmuş haksızlıklar içinde

      GÜN BATIMI

      Yine bir gün batımında

      Yenidir her dem hüzngâh

      İlk aşk günah rıhtımında

      Çıkagelir gâh ü nâ-gâh

      O gelir ve ben giderim

      Su yoksulu mavnalarda

      Hüznümü ifsah ederim

      Kırık dökük aynalarda

      İKİNDİ SONLARI

      Küskün ikindi sonları

      Artık gün bir nostalji gibi uzar

      Hem geceye bir koşu hem bir kaçıştır

      Sevdâyı yıldızlara bölüp göğe saçarız

      Sayısınca yalnızlığımızın

      Küskün ikindi sonları

      Esintiler gibi dökülür pişmanlıklar

      Yaza veda eden yapraklardan

      Ve ağaçlara çizilen oklardan

      Delik deşik bir kalp resmidir kalan

      Etrafında ezik, kaçamak öpüşler

      Yağmur ha yağdı ha yağacak

      Sevmek bakır sinide bir tulum peyniri

      Bir bir enseme vuracak damlacıkları

      Sırra kadem aşkların

      Ikide bir kopup duran bir film

      Karışmış renkleri ve titrek görüntüsüyle

      Ninni arasında uyanışlar, gülüşler

      Dile gelmeyen sevdâların abandığı titrek kalp

      Şimdi hangi mısra ile avunacaktır ki

      Tamamlanmamış şiirler öyle kalmalı değil mi

      Ve çiziktirilen son kelimeler

      Bulut olup dağılmalı

      Savrulmalı çiçek tozları gibi

      Yanaktaki gözyaşı gibi

      İlk sevgilinin unutulmayan ismindeki

      Heceler gibi

      Ah uçup gitti her şey her eskiyen gün gibi

      Küskün ikindi sonlarında bir şey ararım

      Avcumda sanki kül olmuş bir yaprak tutarım

      Hem toz olup uçmasından korkarım

      Hem rüzgâr beklerim dağıtsın hüznümü diye

      Ben niye ağlarım

      Küskün ikindi sonlarında

      Ben niye

      ORADA HER ŞEY ÖZÜYLE

      Ber – hükm-i kazâ-yı nâmuvâfık

      Hüsn oldu cemâl-i aşk’a âşık

      Bin cân ile hüsn-i âlem – ârâ

      Çün oldu o Yusuf’a Züleyha

ŞEYH GALİP

      Yusuf ile Züleyha arasında değil aşk

      Yusuf’ta düğümlenen bir bilmece

      Ondan ötesi sevginin bilinmez

      Nasıl bilinmezse ondan ötesi hasretin, hüznün

      Sonsuzluğu alır eline âşık

      Sonsuzluk yüreğinde zira

      Ve yüreği her an elinde bir çiçektir

      Güzele sunulacak bir gün

      Ama sonlu olanlardan kaçıyor o

      Zira sonluları göremiyor gözleri

      Kendi gözlerini de

      Bildiğiniz aynalardan olmaz

      Metafizik ülkelerde ve ne de renkler

      Beyaz beyaza şarkı söyler orada

      Orada her şey özüyle

      Beyazın tonları serilir

      Beyaz nehir üzerine

      Kuvvetliyseniz eğer

      Kuvvetliyse aşkınız

      Ve arayışınız arayış kadar

      Karmaşık


<p>21</p>

“Divan” 1980. 12 Eylül’e az bir yıldan az bir zaman var. “Divan” dergisini çıkarıyoruz. Ziraat fakültesini bitireceğiz. Şehirde mücadele veriyoruz. Ama bir de köy var. Köy çocukları…

<p>22</p>

Sayfa 68’de “Pürtelaş” var. Her ikisi bir araya gelince Münzevi-Pürtelaş oluyor. Münzevi ve Pürtelaş; âdeta karakterim oluyorlar çoklukla… Münzevi-Pürtelaş Esra Yayınları arasından çıkan şiir kitabımın da adı.