Bir şiirlik hürriyetim kaldı
Alın onu da benden
kalıplarınızda dondurun
Ne gecenin sesleri
Ne bendeki gölgeler
Sabahsız uykularıma dalmak istiyorum
DÖNER ZEYBEĞİN MOR CEPKENİ 6
Döner zeybeğin mor cepkeni
Döner de döner hey
Döner kürsüleri mahkemelerin
Döner de döner hey
Durdu sanılan devran durmaz
Döner de döner hey
Dönmemek üzre çıkan kervanlar gider ve
Döner de döner hey
Demir döner, su döner, un döner, yıldız döner
Döner de döner hey
Baş döner, ayak döner, yürek döner
Döner de döner hey
Bir dönülmez yolda gideriz düşe kalka
Herşey döner durur döner durur
Aşağıda
Yukarıda
Önümüzde
Arkamızda
Ve yanlarda ne varsa
Döner zeybeğin mor cepkeni
Döner zeybeğin mor cepkenindeki kalemler
Koyun cebindeki kâğıtlar, üstündeki yazılar
Döner zeybeğin belindeki kılıçlar
Başı döner zeybeğin, ayağı döner
Yüreği döner
Döner zeybeğin mor cepkeni
Döner de döner hey
HERKES OLMAYANLAR AĞLASIN 7
Ağladım gene… Gözyaşlarımı içime akıtarak
Bir mektup aldım mürşidimden
Çöplükte çırpınışlarımı sezmiş olmalı
Sezmiş olmalı ümitsizliğini
Arayışımın
Okudum saman kâğıdı üzerindeki el yazması dersimi
Çarpıldım, sendeledim
Yıkıldım her cümlesinden
Anladım neden kabul edilmediğimi divanına
Nasıl anlamak istediysem eskiden
Geç kalışın ağır hükmü uygulanacaktı gayrı
Artık duraklarda beklemenin faydası yok
Yayan uzanacağım yollarca
Tırnaklarımla arşınlayacağım eğrileri
Eğrileri ve dimdikleri -tırnaklarım sökülünceye
Acılı ruhum acıya doyuncaya dek çile çekecek
Ömür boyu yaram yaralar yeşertecek
Buğulu gözlerle bakacağım evrene
Her şey körlüğümce karanlık görünecek
O’ndan duymak hem iyi, hem kötü
Anladığını anlamak iyi
Anladığını anlamak geç, kötü
Muhip acı çekerken hüznün harabe cennetinde
Mürşid ilkeli ve vakur, gerçeği biliyor gibi
Ya o ben
Ne uyuyabilmektedir savaştan
Ne okuyabilmektedir ocak ateşinden
Savaş sanki ebedî
Ve ocak sönmede sanki
-ah bir herkes gibi olabilseydim
Eşyanın parlaklığınca eşya
Hayatın doyumsuzluğuyla cıvıl cıvıl
Koskoca bir denizin dalgaları arasında
Bir aşk böceği gibi
Doğum ile ölüm arası bir nefestir hayat
Hayat ve görünen-duyulan her şey ikisi arası
Evrenin bu bir kısa anı için
Saadetin kadehini kaldırmak için
Sonluluğumla bağlansam sonlu olana
Ah bir olabilse
Hiçbir duygu ulaşmasa hedefine
Her şey yarı yolda kalsa
Ve gülsem küllere tomurcuk tomurcuk
Kahkahalar patlatsam sonra suratına sahtekârların
Bütün maskelerimi takınarak
-Yeter artık, yeter bu kadar
Bu denli ağlattığın kader
Benim de bir mutluluk güneşim olmasın mı idi
Gözyaşlarımı silecek bir el
Gölgesinde oturacağım bir ağaç
Yakıcı güneşe perde olabilecek bir bulut
Çok mu bana
Kadere başkaldırış bile kadere bir nevi bağlanıştır
Hayır, isyan sayfalarımı yırttım
İsyan değil, inkâr değil ama
Yazılana bir hırçınlık belki
Çeperleri kırma isteği
Hokkabaz, yapma bir bebek eli uzatmış
Kırık bir el
Gökten uzanmış güya
İstemiyorum artık
Sevgiler ve nefretler iç içe
Geçtiğimiz yollarda geriye dönüş yok
Ara sıra hissedilen bir sızı kalmış yalnız
Güneşin batma isteyişindeki uzun sabırsızlık örneği
Bir geç kalış hikâyesidir yaşanan
Güneş yerine ufukta görünen
Gözyaşı ve kan okyanusudur şimdi
Eskiden güneşin batmasını isterdim
Gecenin gelmesini hep
Karanlık bastırsın her yanı
Her şey sihrine bürünsün sonsuzluğun
İsterdim ki ay bulutların ardında kalsın
Kaynasın kara atlas neşeli kızlarla
Işıltılarında belirlensin mesafeler
ÖTELER SEMBOLLER TAKINSIN
RÜYALAR SABIR TAŞI OLABİLEN
TAŞ SABRIYLA BEKLEYEBİLECEK OLAN
SEVGİLİYE KASİDELER SÖYLESİN
Ve gerçek neyse öyle mantıklı
Öyle vakur ve somut
Zulmü yeşertsin
Dönüşü