Lâ Havle - Lütfî Divânı. Lütfü Şehsuvaroğlu. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Lütfü Şehsuvaroğlu
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-121-929-5
Скачать книгу
varım

         Bir şiirlik hürriyetim kaldı

         Alın onu da benden

                   kalıplarınızda dondurun

         Ne gecenin sesleri

         Ne bendeki gölgeler

         Sabahsız uykularıma dalmak istiyorum

      DÖNER ZEYBEĞİN MOR CEPKENİ 6

      Döner zeybeğin mor cepkeni

      Döner de döner hey

      Döner kürsüleri mahkemelerin

      Döner de döner hey

      Durdu sanılan devran durmaz

      Döner de döner hey

      Dönmemek üzre çıkan kervanlar gider ve

      Döner de döner hey

      Demir döner, su döner, un döner, yıldız döner

      Döner de döner hey

      Baş döner, ayak döner, yürek döner

      Döner de döner hey

      Bir dönülmez yolda gideriz düşe kalka

      Herşey döner durur döner durur

         Aşağıda

         Yukarıda

         Önümüzde

         Arkamızda

         Ve yanlarda ne varsa

      Döner zeybeğin mor cepkeni

      Döner zeybeğin mor cepkenindeki kalemler

      Koyun cebindeki kâğıtlar, üstündeki yazılar

      Döner zeybeğin belindeki kılıçlar

      Başı döner zeybeğin, ayağı döner

                   Yüreği döner

      Döner zeybeğin mor cepkeni

      Döner de döner hey

      HERKES OLMAYANLAR AĞLASIN 7

      Ağladım gene… Gözyaşlarımı içime akıtarak

      Bir mektup aldım mürşidimden

      Çöplükte çırpınışlarımı sezmiş olmalı

      Sezmiş olmalı ümitsizliğini

      Arayışımın

      Okudum saman kâğıdı üzerindeki el yazması dersimi

      Çarpıldım, sendeledim

      Yıkıldım her cümlesinden

      Anladım neden kabul edilmediğimi divanına

      Nasıl anlamak istediysem eskiden

      Geç kalışın ağır hükmü uygulanacaktı gayrı

      Artık duraklarda beklemenin faydası yok

      Yayan uzanacağım yollarca

      Tırnaklarımla arşınlayacağım eğrileri

      Eğrileri ve dimdikleri -tırnaklarım sökülünceye

      Acılı ruhum acıya doyuncaya dek çile çekecek

      Ömür boyu yaram yaralar yeşertecek

      Buğulu gözlerle bakacağım evrene

      Her şey körlüğümce karanlık görünecek

      O’ndan duymak hem iyi, hem kötü

      Anladığını anlamak iyi

      Anladığını anlamak geç, kötü

      Muhip acı çekerken hüznün harabe cennetinde

      Mürşid ilkeli ve vakur, gerçeği biliyor gibi

      Ya o ben

      Ne uyuyabilmektedir savaştan

      Ne okuyabilmektedir ocak ateşinden

      Savaş sanki ebedî

      Ve ocak sönmede sanki

      -ah bir herkes gibi olabilseydim

      Eşyanın parlaklığınca eşya

      Hayatın doyumsuzluğuyla cıvıl cıvıl

      Koskoca bir denizin dalgaları arasında

      Bir aşk böceği gibi

      Doğum ile ölüm arası bir nefestir hayat

      Hayat ve görünen-duyulan her şey ikisi arası

      Evrenin bu bir kısa anı için

      Saadetin kadehini kaldırmak için

      Sonluluğumla bağlansam sonlu olana

      Ah bir olabilse

      Hiçbir duygu ulaşmasa hedefine

      Her şey yarı yolda kalsa

      Ve gülsem küllere tomurcuk tomurcuk

      Kahkahalar patlatsam sonra suratına sahtekârların

      Bütün maskelerimi takınarak

      -Yeter artık, yeter bu kadar

      Bu denli ağlattığın kader

      Benim de bir mutluluk güneşim olmasın mı idi

      Gözyaşlarımı silecek bir el

      Gölgesinde oturacağım bir ağaç

      Yakıcı güneşe perde olabilecek bir bulut

      Çok mu bana

      Kadere başkaldırış bile kadere bir nevi bağlanıştır

      Hayır, isyan sayfalarımı yırttım

      İsyan değil, inkâr değil ama

      Yazılana bir hırçınlık belki

      Çeperleri kırma isteği

      Hokkabaz, yapma bir bebek eli uzatmış

      Kırık bir el

      Gökten uzanmış güya

      İstemiyorum artık

      Sevgiler ve nefretler iç içe

      Geçtiğimiz yollarda geriye dönüş yok

      Ara sıra hissedilen bir sızı kalmış yalnız

      Güneşin batma isteyişindeki uzun sabırsızlık örneği

      Bir geç kalış hikâyesidir yaşanan

      Güneş yerine ufukta görünen

      Gözyaşı ve kan okyanusudur şimdi

      Eskiden güneşin batmasını isterdim

      Gecenin gelmesini hep

      Karanlık bastırsın her yanı

      Her şey sihrine bürünsün sonsuzluğun

      İsterdim ki ay bulutların ardında kalsın

      Kaynasın kara atlas neşeli kızlarla

      Işıltılarında belirlensin mesafeler

      ÖTELER SEMBOLLER TAKINSIN

      RÜYALAR SABIR TAŞI OLABİLEN

      TAŞ SABRIYLA BEKLEYEBİLECEK OLAN

      SEVGİLİYE KASİDELER SÖYLESİN

      Ve gerçek neyse öyle mantıklı

      Öyle vakur ve somut

      Zulmü yeşertsin

      Dönüşü


<p>6</p>

Muhatabımızın N. Kemal Zeybek olduğu anlaşılıyor hemencecik… Muhtemelen 1988 sularıdır. Zeybek, kültür bakanı olmuş. ANAP’ta siyasi hayatını sürdürmektedir. Kenan Evren’le aynı sahneyi paylaşmaktadır. Yoksa daha önce mi yazıldı? Mesela, Avukatlar Bürosu’nda Alparslan Türkeş’in de bulunduğu son toplantı sonrasında… Hasan Celal mi Ayvaz Gökdemir mi daha milliyetçi? Ara seçimde Gaziantep’te hangisi için çalışmalı? Artık ceketlerimiz ve koyun cebindeki kâğıtların üzerindeki isimler değişmiştir. Yeni dostlar, yeni çevreler… Ama mahkeme sıraları aklımızdan bir türlü çıkmaz… Anılar… Kervanlar ve devranlar…

<p>7</p>

12 Eylül öncesi (1978) çıkardığımız “Divan” dergisinin ilk sayısında Derviş Edip müstearıyla yayımlandı. Bir genç niçin intiharı düşünür? Veyl mağluplara! Fatih olabilmenin yolu ne? Tirajik bir aşkın üçüncü, hayır dördüncü şahsın sahneye girmesiyle trajikomik hâle gelmesi…