Söyleyeceklerim var benim de hey
Kaçan yolcu böyle umursamadan
Yelkovanı tutuyorum inatla
Akrepse geçiyor birden dörtnala
Neden kapılanır başka bir güne
Günün zirvesinde gece yarısı
Yeniden doğmak mı böyle her günle
Ölmek mi doğrudur biten geceyle
Tabiatın, cemiyetin, tarihin
Nabzında tıklayan bir lamba sesi
Bendim geçen gece birden kararan
Madonna gözlerden eteklerine
Bendim hoyrat, aşüfte akşamlardan
Mütereddid sabahlara uzanan
Musahhih şairler uyuya kalır
Püriten mısralar sabah olmadan
Pelüre yazdığım şiirler solar
Unutulur heterodoks dualar
Buz kesen ayazla seviştim gece
Yitik mısralarla, sakıt vezinle
Belki bir gün peşindeki hayatı
Bitmeyen geceyle uzar sanırım
YÂR OLDU
– - . . / – - . . / – - . . / – -
Cânım efendim gör geceler bana yâr oldu
Senin nefesinden yine vuslat bahar oldu
Mecnun kimi bulsun da avunsun ya leylâ
Aşk hasreti dünyaya dalandan bîzâr oldu
Leylâ onu senden ayıran sebep ne ola
Gerçek acaba hangi yüzünden bakar oldu
Benden uzak dursun aşk, beni mecnûn kılmasın
Mecnûn değilken dünya bana târümar oldu
Aşk her şeye rağmen dokunur kalbine leylâ
Dünyâ sana senden daha isyanlı yâr oldu
Gezgin dolaşırsın öyle âlemde boşuna
Derviş gibi zikrinle mi postunla mı leylâ
HAYRET
Hayret, bilerek sırt çevirenlerden olmuşsun
Hayret, seni geçmişte bırakanlarla olmuşsun
Bir ses duyacak olsan meylin hemen oraya
Bilmem seni mankurt yapan elden ne ummuşsun
Kalbin ne fesat bir yele gark olmuş yıkılmış
Ömrün kara bir iz gibi kalmış gamla dolmuşsun
PÜRTELAŞ
Naif ve kırılmış bu çocuk kalbi pürtelaş
Âşık olmadayken de olunca da pürtelaş
ŞEYTANIN SESİ
Ay anında belirdi
Nazlı bir hilâldi
Ve serpilmiş yıldızlar
Deniz dibi gökte
İnciler gibi
Melûl, mahzun yıldızlar
Ülkeler sıralı ülkeler
Doğudan batıya
Tarih ötesinden
Geliyorlar peş peşe
Toprak renkli ülkeler
Uçuk mağlup ülkeler
Ayak sesleri zamanın
Tik tak, tik tak
Ha gayret ha gayret
Koşun kendi sonunuza
Sınırına zamanın
Ve ağlamaların
Koşuşturur insanlar
Hep yeniye yeniye
Soranlara nereye
Bu koşu böyle nereye
Derler hep bir ağızdan
Sen geriye
Kaplar kahkahalar her yanı
Düğümlenen nefesler
Janus’un kaçıncı yüzü
Tarihin yazmadığı
Bu kaçıncı hıçkırık
Hangi günün gök yüzü
Onun kahkahaları bunlar
Onun kahkahaları
Zikir ülkesinden kovulan
Toprak üstüne atılan
Bu yarım kalan her şey
Şeytanın sesi bu tanıdım
KÜRŞAD
Bir kürşad düşerken son nefesinde
Elif dedi diyemedi lâmelif
Ölümün tarifsiz mesafesinde
Ruh bin parça, vücut ayrıldı lif lif
MEVSİMLER ESKİDİ SEVDA ESKİDİ
Kolay değil kolay değil anladım
Bir ömür boşuna bekledim durdum
Bir çift göz için hep kalbimi yordum
Mevsimler eskidi sevda eskidi
Eski şiirdeki güller eskidi
Kolay değil kolay değil hep sevmek
Her aşkın sonunda gözyaşı dökmek
Kaderim çöllerde hep serap görmek
Mevsimler eskidi sevda eskidi
Bir ömür gidilen yollar eskidi
Ne çöllerden kaçabildim ne senden
Ne de rüyama giren gözlerinden
Bir tutabilseydim ah ellerinden
Mevsimler eskidi sevda eskidi
Tükenmez sanılan ümit eskidi
VİRANE ŞİİR
Bir şiir bahçesi gibidir gönlüm
Mûsikîye âşık deli mısralar gezinir
Bülbüller dal arar konacak
Güller soyunur nâmelerine
Şimdi bir süvari gelir dolu dizgin
Ateş saçar dudaklarından
Bahçeler döner viraneye
Naraya terk eder yerini şiir
YEDİVEREN GÜLÜ
Sen ufkumda yediveren gülü
Sen saçlarıma dökülen yağmur damlası
Bu gece sokakları sana katlarım
Seni gönlümde sonsuza saklarım
Ellerin