Lâ Havle - Lütfî Divânı. Lütfü Şehsuvaroğlu. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Lütfü Şehsuvaroğlu
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-121-929-5
Скачать книгу
gözlerine

      Ben bunalmış sıkkın

      Hayata öyle ürkek baktığım gecelerde

      Nefesinle yıkanırdım

      Rüzgâra verip yüzümü

      Hayır dualarını fısıldardı melekler

      Omuz başlarımdan

      Beni çiğnerken zorbalar

      Acısını sen duyardın

      Yüz geri edildiğim aşklardan

      Senin bağrın yanardı

      Büyük işler başarmaktan döndüğüm

      O gece yarılarında

      Yıldızlar uykuya dalardı bulut artlarında

      Sen uyumazdın

      Küçülsem küçülsem de anne

      Yeniden alır mı kucağın beni

      Kucağında uyusam

      Vatan diye kucağını bilsem

      Sen ölmeden ben ölsem

      KADER

      Her gece yıldızların ardından seni görürüm

      Kaçarım mazgallardan ranzama seni görürüm

      Yirmi beş adımdır avlumuz duvardan duvara

      Her adımımda hep seni, hep seni düşünürüm

      Bir yerlerde olduğunu bilmek yeter bana

      Sen olmasan ey kalem-i kudret mutlak ölürüm18

      Evvel çizilmiş düz bir çizgidir yaşanan hayat

      Kıvrımlarını böyle gecelerde ben görürüm

      E Mİ

      Şafak sökerken sen yanımda ol

      Hem şafak sökerken hem gün batarken

      Saçların boynuma dolansın e mi

      Soluğunu hissedeyim bir de

      Ellerin arasın ellerimi

      Gözlerin bir de

      Ellerim neden soğuk anla

      Ve gözlerimde bu hüzün niye

      Sonra güzel sözler söyle bana

      Güzel bildiğin her şeyi

      Ve ben göğsüne yaslanıp ağlıyayım

      Sen de ağlar gibi yap

      Yan yana oturup çimenler üstünde

      Uzakta bir yere beraber bakalım

      Yahut yan yana uzanıp sırtüstü

      Göğümüzde bir yıldız arayalım

      AKADEMİLİ

      Sen güzeldin

      Senin kadar

          Bu şehir de küçük ve güzeldi

      Akademiyi bitirdin sonra

          Bu şehirde de nice akademiler açıldı

      Sonra büyüdün, büyüdün

      Önce bakışların değişti, tavrın

          Sonra sözlerin, her şeyin de

      Makyaj takımı edindin, tuvalet masası filan

          Çoğaldı taklavatın, kırışıklığın

      Bir gün hepten kayboldu güzelliğin

          Bu şehrin de

      BİR YÜREK SERGİLENİYOR 19

      Bir kız ağlıyordu bir tavan arasında

      Bin hıçkırık koptu bulutlar arkasında

      İri ayaklarıyla bir küçük böcek

      Daha küçük bir böceği parçalıyordu

      Solgun yüzlü bir genç bir avuç kanını

      Ufuk çizgisine fırlatıyordu

      Kimse görmüyordu, kimse bilmiyordu

      Bir devran kan kırmızı dönüyordu

      Bir yürek bir fuarda sergileniyor

      Nikotinsiz bir göğüs nefes alamıyordu

      Kalın dudaklı takma kirpikli kadınlar

      Pazarlıksız bir emekle pazarlık ediyordu

      Işıksız, kitap kokan odalarda

      Bir düşünce mahpusluğunu hürriyet sanıyordu

      Bir âşık düşünce gibi yaşıyor

      Bir kız bir tavan arasında ağlıyordu

      YILMALARA ŞİİR 20

      Görüş gününü gözleyen analar için…

      “Uzakta” yıl sayan babalar için…

      Boynunu vurdular aşkın güzelin

      Sevgili yerine ölümü seçtik

      Silahlarınızı kuşanın gelin

      Sırat Köprüsü’nden bin defa geçtik

      Bekliyoruz o meydanda sizleri

      Sol ellerinizde defterleriniz

      Alnınızda günahların izleri

      Ve ardınızdadır iblisleriniz

      Sanmayın ki unutuldu olanlar

      Annelerin gözyaşları, çilesi

      Zindan karşısında ev arayanlar

      O evlerde çocukların gözleri

      Unutulmaz evet çocuk gözleri

      Bir anda büyürler sanki çocuklar

      Her şeyi anlatır apak yüzleri

      Hesap günündeki şahidim onlar

      Ah çekmenin geçti çoktan zamanı

       Hem kimler duyar ki ahlarımızı

       Ölgün kalpleri kim canlandırır

       Kim geri verebilir aşkımızı

       Bizi kandıramaz artık vaadler

       Bir Allah’ımız var bir imanımız

       Ayaktayız daha sıkı, daha dik

       Gelecektir er geç bizim çağımız

       Kurduğumuz güzel beyaz ülkeler

       Kaldıracak kalplerdeki lekeyi

       Kalmayacak evler artık babasız

       Çocukların açılacak elleri

       Ey insafa gelmez voltajcı seni

       Gözleri kanlanmış çarmıhçılar ey

       Emin olun affedecek sizleri

       Yarını kuracak melek yüzlüler

       Zulmünüz işlemez nasılsa orda

       Orda hayat size çok zor gelecek

       Secde ettikleriniz bile orda

       Uzanıp


<p>18</p>

Yahya Kemal şöyle dua ederdi: “Allah’ım bana söz kudreti ver!” Kudretin kalemi olduğu içindir ki mazlum olmanın dayanılabilir ağırlığına katlanabiliyoruz. Mapusane! Her taraf duvar. Sadece yukarıdaki gökyüzü sonsuzluğu hatırlatıyor. Avlu yirmi beş adım tamı tamına…

<p>19</p>

“Doğuş” 83… Nihat Genç’le bir yayınevi kurmuştuk. Kitapçı dükkânımız da var… Kitap satıyorduk. Fuara katıldık. Zarar ettik. Bizi icraya verdiler. Işıksız kitap kokan odalarda hürriyetimizi yaşıyorduk. En azından içeride değildik. Şiirdeki “bir” ne kadar da çok… Sonraları Atatürk Kültür Merkezi’nin başkanı olan Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, dergimiz müdavimlerinden. Ne kadar da şenlikliydi eskiden… Oturmuş “bir”leri saymış… Ne anlattığımı hiç kimse anlamadı…

<p>20</p>

Yılma Durak. Doğu’nun Başbuğu! Mahkemeye verdiği savunmasında herkesi ağlattı. Evliydi. Eşi ve çocuğu vardı. Zindanın karşısında ev arıyordu hanımı… Ne de çok geçim sıkıntısı çekmişti. Küçücük bir adamdı. Türkiye’nin yarısı bilirdi onu. Onun yarısı da yanlış bilirdi. Bazıları kocaman biri sanırdı. Doğunun Başbuğu ve içeridekilerin işkencesi… Devran dönecekti işte…