“Bir de,” dedi Mysa, “hepsinden önemlisi, lütfen tüm hayvanlara taze su vermeye dikkat et, taze suyu çok seviyorlar, bazen de burası o kadar sıcak oluyor ki su kapları doldurulduktan bir saat sonra kupkuru kalıyor. Gördüğün gibi ceylanlar susadığında gölete gidip su içebiliyor ama diğer hayvanlar olması gerektiği gibi barış içinde bir arada yaşayamadıkları için bağlı duruyorlar, yine de evde olduğumuzda ara sıra onları salıyoruz. Köpekler su kuşlarını kovalayıp korkutuyor, kediler küçük ördek yavrularını yiyor, ki yiyecek bir sürü düzgün yemleri varken bu yaptıkları çok yanlış; ayrıca evde olduğumuzda bile firavunfaresini eve alsak yılanlarla kavga ediyor. Bizle araları iyi olsa da tüm hayvanlar birbirlerine gelince tam bir baş belası oluyor. Sabahları bütün yuvaların titizlikle temizlenmesi gerekiyor.”
Hayvanların yuvalarını bir bir gezerken çeşit çeşit hayvanı inceleyip hepsiyle titizlikle ilgilendiler. Chebron, Nübye cinsi olan köpeklerin ava giderken kullanıldığını söyledi, bu sırada taze hasırotundan yapılmış rahat yataklarında, kocaman minderlerin üzerinde uzanıp göz kırpan üç büyük kedi ayağa kalkıp hoş geldin dercesine Mysa ve Chebron’a sürtündü. Çevrede birbirleriyle oynayan birkaç kedi yavrusu dik kuyrukları ve yüksek sesli miyavlamalarıyla koşturarak geldiler. Amuba Mysa’yla Chebron’un kedilerin olduğu yuvaya saygı dolu bir tavırla girdiğini fark etti; aynı ifadeyi köpekler, tarlafaresi, timsah için de yapmışlardı, tüm bu hayvanlar Teb’de kutsal kabul ediliyordu.
Mysa, Jethro’ya her bir evcil hayvana gösterilmesi gereken özel muameleyle ilgili bir sürü talimat verdi, hayvanlarla ilgili turu tamamladıktan sonra bahçeyi gezdiler; Amuba ve Jethro Mısırlıların egemenliğinde bulunan birçok ülkeden getirilmiş olan tohum ve köklerden yetiştirdikleri bitkilerin çeşitliliğinden oldukça etkilendi.
Amuba için rahibin evinde zaman, ilk bir yıl boyunca sakin ve sorunsuz geçti. Jethro’yla görevleri hafifti. Amuba yürüyüş ve gezilerinde Chebron’a eşlik ediyordu. Nil’de balığa çıktıklarında kürek çekmeyi öğrenmişti. Birlikte bir yerlere gittiklerinde aralarındaki sınıf farkı bir kenara bırakılıyordu ama Teb’deyken bu çizgi mecburen daha belirgin çekiliyordu çünkü Chebron rahip ve asker sınıfından birçok arkadaşının ve babasının akrabalarının evine giderken Amuba’yı yanında götüremiyordu. Rahip ve ailesi bir ziyafete ya da eğlenceye gittiğinde Jethro’yla Amuba onları eve dönerken meşalelerle karşılayan hizmetçilerin arasında oluyordu. Onlar için bu hizmet yorucu değildi ama diğer birçokları için durum farklıydı çünkü Mısırlılar genelde bu şölenlerde çok içerdi ve kölelerin çoğu yanlarında hafif sedirler götürür, efendilerini eve bu sedirlerin üzerinde taşırlardı. Bu etkinliklerde yemeklerini erkeklerden ayrı yiyen hanımlar arasında bile sarhoş olmak oldukça normaldi.
Evde olduklarında Amuba, Chebron çalışırken genellikle yanında duruyordu; kendisi de Mısırlıların bilgeliğini elinden geldiğince öğrenmeye çok hevesli olduğu için Chebron ona hiyeroglif işaretlerini öğretiyordu; Amuba da çok geçmeden tapınağın ve kamu binalarının üzerindeki yazıları okuyup evin en büyük odalarından birinde duvarlardaki çekmecelere saklanan çok sayıda papirüs tomarını çalışabilir hale geldi.
Chebron’un dersleri bittiğinde Jethro ona silah kullanmasını öğretir, Amuba’yla da pratik yaptırırdı. Sınıf fark etmeksizin tüm Mısırlılar milli silahlarını ustaca kullandığından eve sık sık bir yay ustası gelirdi; kendi halkları tarafından da kullanıldığı için halihazırda yay kullanımında tecrübeli olan Jethro ve Amuba, ustanın Chebron’a Mısırlıların çok daha uzun süredir ve daha yetenekli bir şekilde kullandığı silahı öğretmesini izler, yeni şeyler kaparlardı. Mysa ne zaman dışarı çıksa Jethro da ona eşlik eder, ziyaret ettiği evden çıkana kadar dışarıda bekler ya da ziyareti uzun sürecekse onu almaya geri giderdi.
Ailenin ara sıra çiftliklerine yaptığı ziyaretlerden çok hoşlanırlardı. Burada tarlaların nasıl sürüldüğünü görür, üzümlerin toplanıp şaraba dönüştürülmesini izlerlerdi. Suyunun çıkması için üzümler, üzerinde halatlar sarkan geniş ve düz bir tekneye yığınla dökülürdü. Bir düzine yalınayak köle tekneye girer, üzümleri ayaklarıyla ezerdi, meyvenin üzerine daha fazla baskı yapmak için de halatlarla kendilerini yukarı çekerlerdi. Amuba, Chebron’un devlet görevi için neredeyse zorunlu bir ön hazırlık olan rahipliğe başlayacağını ama rahiplikte üst mevkilere çıkmak değil, devlet görevlisi olmayı istediğini öğrendi.
“Ağabeyim şüphesiz bir gün Osiris başrahibi olarak babamın yerine geçecek,” dedi Amuba’ya. “Babamın onun pek zeki olmadığını düşündüğünü biliyorum ama tapınakta görev yapmak için zeki olmaya gerek yok. Ben de tabii rahiplikte yüksek mevkilere geleceğimi düşünüyordum çünkü bildiğin gibi tüm makamlar babadan oğula geçiyor, elbette ağabeyim başrahip olacak ama ben de üst düzey rahiplerden olabilirim. Fakat bu alana pek ilgim yok, ayrıca bir gün babama bundan bahsettiğimde hiç duraksamadan hayatımı rahipliğe adamak için beni zorlamayacağını çünkü devletin farklı alanlarında bana uygun, ülkeme hizmet edip halkıma yararlı olabileceğim birçok görev olduğunu söyleyince çok mutlu oldum. Devletteki neredeyse tüm görevler gerçekten de rahiplerin aile üyelerine veriliyor, bu kişiler vilayetlere vali olarak, sık sık da orduya komutan olarak atanıyorlar. ‘Bazı insanlar yapı itibarıyla hayatlarını tapınaklarda hizmet etmekle geçirmeye uygundur, ki bu da hiç şüphesiz büyük bir onur ve mutluluk kaynağı,’ dedi babam, ‘ama diğerleri için daha hareketli bir hayat ve yararlı olabilecekleri farklı alanlar daha uygun olabilir. Kanal ve sulama işleri için mühendislere ihtiyaç var, kanunlara saygı duyulup itaat edilmesi için hâkimler, yabancı ülkelerle anlaşmalar yapmak için diplomatlar, yönettiğimiz birçok halk için valiler gerekiyor; bu yüzden oğlum, hayatını tapınağa hizmet ederek geçirmeyi arzulamıyorsan bir devlet görevlisi olarak sana ne uygunsa muhakkak onun için çalışmalısın. Emin ol, kraldan göreve başlayıp hak edersen de daha üst mevkilere yükselebileceğin bir makam isteyebilirim.’”
III. Thutmose’nin hükümdarlığı sırasında Mısır halkının gözünde Ameres’ten daha üst düzeyde olan yalnızca birkaç rahip vardı. Fakat onun dindarlığı ve bilgeliği meslektaşları arasından sıyrılmasını sağlamıştı. Osiris tapınağının başrahibiydi ve kralın en güvenilir danışmanlarından biriydi. Kutsal kitapların tüm kurallarını ezbere bilirdi, dinin en derin gizemlerine hâkimdi. Büyük bir serveti vardı ve bu serveti fedakârca kullanırdı, konumunun gerektirdiği belli bir ihtişam ve keyfiyet içinde yaşardı ama gelirinin onda birini harcar, gerisini de ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı.
Nil’in su seviyesi her zamankinden fazla yükselir, çiftçilerin tarlalarını mahvedip gelir kaynaklarını yok ederse Ameres sıkıntıda olanlara yardım etmeye hazırdı. Nehir yeteri kadar yükselmezse de geniş arazilerindeki kiracıların kiralarını her daim iade ederek çevresindekilere örnek olur, gaddar ya da muhtaç toprak sahiplerinin kiracılarına tereddüt etmeden faizsiz borç verirdi.
Fakat başrahipler arasında Ameres şüphe, hatta nefretle anılırdı. Ne kadar bilgili ve dindar olsa da başrahibin fikirlerinin rahipliğin genel hassasiyetlerine uygun olmadığını, mevkisinin getirdiği birçok görevi titizlikle yerine getirip tanrılar için yapılan kurban törenleri ve geçitlerde yer alsa da aslında tanrılara hürmet etmediğini