Nehir kıyısında bir iki saat dolaştılar, ay ışıl ışıl parlıyordu, bir sürü kayık nehirden geçiyordu; rüzgâr o kadar hafifti ki yelkenler neredeyse hiç açılmamıştı, bu yüzden nehirden aşağı inen kayıklar akıntıyla gidiyordu; nehrin yukarısına doğru giden kayıklarsa kıyıya yakın duruyor, ya uzun sırıklarla itiliyor ya da kıyıdaki bir grup adam tarafından çekiliyordu. Eve döndüklerinde biraz müzik dinleyip odalarına çekildiler. Amuba, kalın bir yün kumaşla sarılmış, üst üste yığılmış saz otundan yumuşak bir sedire uzanıp başını Jethro’nun kendisi için topladığı saz otundan bir yastığa koydu, ikisi de Mısırlıların yastık yerine tabure kullanmasına alışamamıştı.
Bu tabureler uzundu, ortası ise boynun oturacağı biçimde biraz oyuktu. Sıradan halk için gelişigüzel bir şekilde tahtadan yapılır, başın koyulduğu yerler yumuşatılırdı ama zenginlerin kafa tabureleri abanoz, sedir ve diğer az bulunan ağaçlardan yapılır, fildişi oymalarla süslenirdi. Amuba birkaç kez bu kafa taburelerini kullanmayı denedi ama bir kez bile bu şekilde uyuyamadı, başını koyduktan en fazla yarım saat sonra boyun ağrısıyla kalkıp alışık olduğu saz otundan yastığa geçtiğinde rahat etti. Aslında tabure yastıklarda uyuyabilmek için yan yatıp başı tabureyle aynı hizaya getirecek şekilde kolu uzatmak gerekiyordu, Amuba ise genellikle ya avlanmaktan ya da silah çalışmaktan bitkin düştüğünde kendini olduğu yere atıp sırtüstü ya da nasıl yattıysa öyle uyumaya alışık olduğundan sert taburede uyumak için gereken sıkışık ve sabit pozisyonu tam anlamıyla çekilmez buluyordu.
Nehir boyunca yapılan yolculuk bir hafta sürdü, sonra Memfis’e varıp burada birkaç gün kaldılar. Ameres vaktini resmi ziyaretlerde bulunup tapınaktaki kurban törenlerine katılarak geçirdi. Chebron ve Amuba ise bütün tapınakları ve kamu binalarını ziyaret etti, bir gün de Jethro eşliğinde devasa piramitleri incelemeye gitti.
“Hayatımda hiç böyle bir şey görmedim,” dedi Jethro büyük Keops piramidinin eteğine geldiklerinde. “Ne kadar muhteşem bir yapı ama aynı zamanda ne kadar korkunç bir emek israfı!”
“Gerçekten de müthiş,” dedi Amuba. “Bir hükümdar böylesine muazzam büyüklükte bir yapı inşa etmek için nasıl zengin ve güçlü olmalı kim bilir! Krallarınızın en az diğer insanlar kadar kanunlara bağlı olduğunu söylediğini hatırlıyorum Chebron. Öyleyse bu kral nasıl halkına böylesine korkunç bir iş yükü ve sıkıntıya mal olmuş bir eziyet çektirebilir?”
“Krallar da yasalara bağlı olmalı,” dedi Chebron; “ama bazıları o kadar güçlü ve kibirli ki halka zulmediyor. Keops da onlardan biriydi. Babam Keops’un kendisine bu muhteşem mezarı yaptırmak için halkına zorbalık ettiğini söyledi. Ama hak ettiğini bulmuş çünkü cenazesinde halk onu yargılamış ve kötü, zalim bir kral olmakla suçlamış. Böylece kendine yaptırdığı o büyük mezara gömülmesine izin verilmemiş. Cesedi nerede yatıyor bilmiyorum ama bu kocaman piramit hırslı insanoğlunun çöküşünün sonsuz anıtı olarak duruyor; dünyanın en büyük ve en masraflı mezarı ama içinde yatan yok, bir tek kraliçelerinden biri olan Theliene krala ayrılan yerin yanındaki odada gömülü.”
“Halk doğrusunu yapmış,” dedi Jethro içtenlikle; “ama kendilerine dayattığı işin ne olduğunu anladıkları anda krala karşı ayaklanıp kafasını kesseler daha iyi olurmuş.”
Memfis’ten ayrıldıktan sonra bir gün daha nehirde yolculuk yapıldı ve ertesi sabah ekip karaya çıktı. Ameres, şeklen savaşta kullanılanlara benzeyen ama kenarları daha yüksek olan ve içinde oturanların yaslanabilecekleri bir çeşit içi açık kutu haline gelen bir arabayla yola devam etti. Amuba’yla Chebron ise iki öküzün çektiği bir yük arabasıyla seyahat etti, ekibin geri kalanı da yürüyerek ilerledi.
İki günün sonunda hedeflerine ulaştılar. Ev, Teb’in yakınındaki büyük köşke kıyasla küçüktü ama benzer bir şekilde tasarlanmıştı. Çeyrek dönümlük bir arazinin çevresini yüksek bir duvar sarıyordu. Ortada genel kullanım alanı olarak geniş bir oda ve bu odadan etrafa açılan küçük yatak odaları bulunan bir evdi. Bahçe ufak olsa da özenle bakılıyordu. Sıra sıra dizilmiş meyve ağaçları hoş bir gölgelik alan yaratıyordu. Evin önünde zambak ve hasırotlarıyla çevrelenmiş küçük bir gölet vardı. Nübyeli bir köle ile karısı, sahibi geldiğinde evin hazır olması için her şeyle ilgilenmişti. Ameres’in kafilesiyle seyahat edenler arasında bir aşçı ve berber olduğu için daha fazla hizmetçi bulundurmaya gerek duyulmamıştı. Mülkün kâhyası başrahibi karşılamaya hazırdı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.