Mısır'ın Kutsal Kedisi. G. A. Henty. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: G. A. Henty
Издательство: Maya Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 9786258361452
Скачать книгу
konusunda zihnini meşgul eden şüphelerin çok daha güçlü bir şekilde Chebron’un da zihnini kurcaladığının farkındaydı.

      Bu yüzden delikanlının rahipliğin en üst aşamasına kadar bütün basamakları tamamlamasının gerekli olmadığına, bunun yerine devlet görevleri için yeterli seviyeye eriştikten sonra herhangi bir önemli devlet makamına yönelmesi gerektiğine karar verdi.

      V

      Aşağı Mısır’da

      “Bir yolculuğa çıkıyorum,” dedi Ameres oğluna çiftlikten döndükten birkaç gün sonra. “Seni de yanımda götüreceğim Chebron, Goşen’deki arazimize yapılan yeni kanalın yapım sürecini denetleyeceğim. İşin başında duran görevlinin bent kapakları açıldığında kanalın tam olarak çalışıp çalışmayacağına dair kuşkuları var, korkarım yükselti ölçülerinde bir hata yapılmış olabilir. Sana işin teorisini zaten öğretmiştim, şimdi de pratiğinde biraz deneyim kazanman iyi olur, Nil taşkınlarının kurak toprağa taşınması için yapılan çalışmalar ülkemizdeki en yararlı ve onurlu iş.”

      “Teşekkürler baba. Ben de çok isterim,” dedi Chebron sevinçle çünkü daha önce hiç Teb’in güneyinden öteye gitmemişti. “Peki Amuba da bizimle gelebilir mi?”

      “Evet, ben de onu götürmeyi düşünüyordum,” dedi başrahip. “Jethro da gelebilir, bana eşlik etmiş olur. Bana kalsa böyle tantanalı bir merasimle asla seyahat etmezdim ama bir devlet görevlisi olarak geleneklere uymak zorundayım. Gittiğim yer Goşen bile olsa her zaman ihtişamlı gezmem gerekiyor. Oranın halkı bizlerden farklı bir soydan geliyor. Çok uzun yıllar önce yerleşik hayata geçip geleneklere riayet etmiş olsalar da hâlâ inatçı ve idaresi zor bir halk olarak nam salıyorlar, ülkenin hiçbir bölgesinde kamu hizmetlerini yürütmek oradaki kadar zor olmuyor.”

      “Kötü şöhretlerini ben de duydum baba. Mısır’a karşı amansız zorbalıklar yapan çoban krallarla aynı soydan geliyorlar. Çobanlar sürüldüğünde nasıl oldu da onlar kalabildi?”

      “Aynı soydan olabilirler ama onlarla birlikte gelmediler, ayrıca fetih amacıyla ordu da kurmadılar. Bildiğin gibi bu halk buraya ilk yerleştiğinde Büyük Deniz’in1 doğusuna uzanan topraklardan gelen çobanlar halihazırda uzun yıllardır bu topraklarda hüküm sürüyordu. Onlar senin de tarihi kaynaklardan okuduğun gibi Mısır lideri olan Yusuf’un soydaşlarıydı. Yusuf bu ülkeye bir köle olarak geldi, ülkemize zulmedenlerin topraklarından getirildiği de kesin olarak biliniyor. Ama anlatılanlara göre Yusuf onların soyundan değilmiş, ataları doğuya kadar uzanan bir ülkeden gitmiş o topraklara ama bundan emin değilim. Yalnız şu kadarını söyleyebilirim ki, kralın güvenini kazanıp vekili olmuş ve kralın nezdinde gayet bilgece yönetmiş ama halkın onun anısına saygı göstermesi için ortada pek bir neden yok. Onun hükümdarlığında korkunç bir kıtlık baş göstermiş, anlatılanlara göre tanrıları onu uyarınca kendisi kıtlık haberini önceden vermiş. O kadar büyük tahıl ambarları kurulmuş ve ağzına kadar doldurulmuş ki kıtlık baş gösterip insanlar açlık çekmeye başladığında hepsine tahıl dağıtılmış ama bunun karşılığında halk topraklarından vazgeçmek zorunda kalmış. Böylece ülkedeki toprakların tüm mülkiyeti el değiştirmiş, hepsi devletin malı olmuş, insanlar da bir zamanlar sahip oldukları topraklarda kiracı olarak kalmış. Sonraları devlet geniş toprakların bir kısmını tapınaklara, bir kısmını da orduya bağışlamış, bu sebeple artık topraklardaki bütün çiftçiler ya krala ya tapınaklara ya da orduya kira ödüyor.

      Böylece ordu her daim iş görür vaziyette ayakta kalabiliyor ve kendisine bağlı şehirlerde on binlerce askerin ikamet etmesini sağlayabiliyor. Dolayısıyla kraliyet hazinesi hep dolu kalıyor ve tapınak törenleri devam ettirilebiliyor. Bu adım ülkenin gücünü ve saygınlığını artırdı ve büyük çaplı sulama çalışmalarının yürütülmesini sağlayarak çiftçilere faydalı oldu, topraklar kendi küçük çıkarlarının peşinde olan sayısız ufak toprak sahibinin mülkiyetinde olsaydı bu çalışmalar asla başarıya ulaşamazdı.”

      “Ama sen bunun halkın yararına olmadığını söylemiştin baba.”

      “Bir bakıma olmadı da Chebron çünkü bu durum aristokrat sınıflar ile hayatları boyunca asla toprak sahibi olamayacak, çalışmak için hiçbir motivasyonu olmayan halkın büyük bölümü arasında geniş bir uçurum yarattı.”

      “Fakat onlar sadece cahil köylüler baba.”

      “Bence şartlar farklı olsaydı daha fazlası olabilirlerdi Chebron. Ama şu an konumuz bu değil. Yusuf ailesini Büyük Deniz’in doğusundaki topraklardan çıkarıp getirmiş, Goşen’de kendisine bir toprak verilmiş, o da ailesiyle oraya yerleşmiş ve işlerini geliştirip ailesini büyütmüş. Kısmen Yusuf’un devlete verdiği hizmetin hatırına, kısmen de soydaş oldukları için çoban kralların ülkemize hükmettiği süre boyunca Yusuf ve ailesi el üstünde tutulmuş. Fakat Mısırlılar ayaklanıp bunca zaman altında ezildiği boyunduruğu üzerinden attığında ve çobanlarla destekçilerini topraklarından kovduğunda Yusuf’un halkı – halk diyorum çünkü bu insanlar sayıca o kadar artmıştı ki bir halk olarak anılmayı hak etmişti – geride kalmış, bu yüzden onlara hep şüpheci yaklaşmışız. Eskiden başımızda olan zalimlerle aynı kökten geliyorlar, toprakları doğuya uzandığı için de her an bir işgal ordusunu ülke sınırlarından içeri alabilirler. Neyse ki artık çok geniş alanları fethedip yayıldık ve Büyük Deniz’in doğusundaki halkın gücü tamamen kırıldı, bu yüzden böyle bir tehlike ortadan kalktı ama Yusuf’un halkına hâlâ hoş gözle bakılmaz. Halk arasında önyargıların yok olması uzun zaman alır, bu insanların sadece kendi aralarında evlilik yapıp bizlerden uzak durarak birbirlerine nasıl sıkı sıkıya bağlı olduklarına bakılırsa süregelen bu soğukluk anlaşılabilir. Şahsen bu nefretin asılsız olduğunu düşünüyorum. Kabul ediyorum, bu insanlar otoriteye karşı gelmeye bir hayli meyilli, ayrıca kamu işlerinin yürütülmesi adına Goşen’den adam toplamak Mısır’ın diğer vilayetlerinde olduğundan daha zor bir iş ama yine de buranın insanı azimli ve çalışkandır.”

      “Dış görünüşlerinde de bizden farklılar mı baba?”

      “Epey farklılar Chebron. Bize göre bir hayli açık tenliler, burunları daha kemerli, bedenen de daha güçlüler. Bizim gibi saçlarını kazımıyorlar, genelde sakallarını uzatıyorlar. Sanırım buraya yerleştikten sonra uzun bir süre kendi tanrılarına taptılar ama sonra bizim dinimizi benimsediler.”

      “Ama bu çok yanlış,” dedi Chebron. “Her ülkenin kendi tanrıları vardır, eğer bir halk kendi tanrılarını terk ederse diğer tanrıların onları kendi insanları kadar koruyup kollaması pek mümkün olmaz.”

      “Bu zor bir konu Chebron, ayrıca şimdilik kurcalamaman gereken bir konu. Yakında rahipliğin ilk basamaklarını tırmanmaya başlayacaksın, daha üst seviyelere çıkmadığın sürece en derin gizemlere asla hâkim olamayacak olsan da bir noktaya kadar seni aydınlatmaya yetecek kadarını öğreneceksin.”

      Chebron bir ebeveyne daha fazla soru sormaması gerektiğini anlayacak kadar terbiyeli bir gençti ama daha sonra Amuba’yla bahçede gezinirken konuyu tekrar açtı.

      “Acaba halklar özellikle kendilerini koruyup kollayan tanrıların hangileri olduğunu nasıl bilebiliyor Amuba?”

      “Hiçbir fikrim yok,” dedi bu konu üzerine hiç kafa yormamış olan Amuba. “Hep çok karmaşık sorular soruyorsun Chebron.”

      “Bir şekilde biliyor olmalılar,” diye diretti Chebron. “Sence tanrılarımızı gören olmuş mudur? Yoksa nasıl birinin köpek başlı, diğerinin kedi başlı olduğunu ya da neye benzediklerini bilebiliriz? Bazı tanrılar diğerlerinden


<p>1</p>

Akdeniz. (ç. n.)