“Sen ki mağduruydun değil mi Eylüllerin?”
Hayır diyorum, gak gak ediyorum, vak vak ediyorum
Kimse beni edemez mağdur!
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim…
Mavidir tozlarım, mavi nurdan bir ırmak gibi uçuşur.
Medeniyet dirilişçiliğinin intikamla işi yok!
Unuttun mu Topçu’nun söylediğini def’aten?
“Hiç olur mu bir arada dinle kin?”
Leküm diniküm veliye din.
Herkes anayasasını alsın da gelsin…
EYLÜL SENELERİ 1
Bir uzak iklimdir yaşanan
Güneş yerine ufukta görünen
Bir kan okyanusudur şimdi
Bu nedir gözlerimin önüne dolan
Kaldirin perdeleri artik aradan
Ne zaman bitecek hasretliğim
Yolunu şaşirir mi hiç rehber
Nerede dağ-bayir gezdirdiklerim
Dokuzyüzelliyedili çocuklar, ya onlar
Onlar yaşamadilar, yoktular
Ne yârlerini buldular ne yerlerini
Bir beton kafaste bin çocuk unutuldular
… Bin sevda yüklüydü gönlü
Bir kan okyanusudur şimdi…
GÖLGELER 1 2
Gölgeler gördüm bugün
Âşina gölgeler
Yıllar öncesinden bakar gibiydiler
Gölgeler kovalıyor gölgemi
Gölgeler gölgeme vuruyorlar
Siyah fon kâğıdına yazı yazıyor
Siyah adamların tuttuğu siyah kalemler
Siyah mürekkepli
Gölgeler gölgemden korkuyorlar
Dağları gögede bırakan gölgeler
Gözyaşının bile gölgesi var
Ki hayatın tek kıymet-i harbiyesi
Gölgeme düşüyorlar
Gölgemi eziyor gözyaşları
Neşeden kedere, yeisten ümide kadar
Uzayıp giden meçhul ve âşikâr
ve ne kadar mücerret ve müşahhas
şeyler varsa hepsinin
bir damla ifadesi gözyaşlarının
da gölgesi var
Pamuktan hafif bulutların bile gölgesi sert kayalar olabilir
Sert kayaların gölgesi ıpılık bir göldür bazen
En korkusuzların gölgeleri bir mum aleviyle kaçışırlar oraya buraya
Beton duvarların gölgesi gölgemi yok ettiler
Gece de onları yok etti
Musikinin gölgesi hakikatte şiirdir
Ama bir türlü notaya dökülmez
Ruhumda kaynayan nâmeler
Hayatın gölgesi kapkaranlık ediverir mısraları
Kaderini vaktin emrine terk etmiş gölgem
Sonsuzluğa erişir gecede
İlk ve son ışıklarda uzar ipince
Sonsuzluktan çekip çıkarıldım
Mesafem kısaldı
Tek boyutum vardı-binbir boyutta
Şaşakaldım
Gün ışığında
GÖLGELER 2 3
İpliğini mumlar saraç
Düğümünü atar cellad
Bakracını atar cadı
Yıldız gölgeleriyle dolu kuyuya
Damarı titretir kan
Ruh devşirir can bulur vücud
Damarı eritir kan
Ruh çekilir çürür vücud
Güneşi gölgeler mi bulut
Gölgeleeeer
Güneşi öldürür mü bulut
Öldürürse kul Tanrı’sını
Öldürür güneşi bulut
Ve sineğin gölgesi
Nemrut’un kendisini
Şiirin gölgesi şairi devirdi
Toprağa uzandılar
Gölgelenip asıllar
Zaman “an”da noktalandı
Kabına sığmayan zaman
Bulut bulut akıp gitti
Gayrilendi mevcudat
HER CANDA BİR DAMLA KANIM 4
Yıkılası dağlar ne göklere ulaşır
Ne geçit verir yoluma
Samanyolu uzar da efkarım gibi
Kuşatır muhayyelemi
Nabzı duyulur zamanın mor atlastan
Yerin altı çağırır sanki
Bir yanımız erer sırrına âlemin
Uzanarak Samanyolu’na
Ölümü yaşar bir yanımız hücre hücre
Karışarak toprağa
Her canda bir damla kanım
PARANTEZ İÇİNDE ŞİİR 5
Siz beni ne anlarsınız
Saatin tik-takı peryodlu çalar
Şairden tik-tak mısralar beklersiniz
zaman akıp gider
korkarız saniyelerin işleyişinden
Oysa saatlerin farkında değilizdir
Yıllar geçer de an gelir
İşte o an geçmez vakit
Bir ömür yaşanır bir günde
gecenin yarısını geçmişim
bekçi düdükleri ve gecenin yankısı
kulaklarımda bir ağrı
tepemde dolaşan bir sineğin vızıltısı
yorgun parmakların çıtırtısı
sonra