Samet Vurgun, ilk gençlik yıllarında Güney Azerbaycan meselesi ile ilgilenmeye başlamıştır.
Yukarıda işaret ettiğimiz gibi Bolşevik İhtilali’ni, “Kafkas İslâm Ordusu”nun işgal güçlerinin özellikle Bolşevik-Taşnak zulmünü önlemek için Azerbaycan’a gelişini, hatta İslâm Ordusu’nun bir kolunun Tebriz’e, diğer kolunun Bakü’ye giderek Tiflis/Gence/Bakü’de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni; Tebriz’de Azadistan Devleti’ni kurmalarını idrak etmiştir. İki yıl geçmeden büyük güçlerin desteği ile bu iki devletin Bolşevikler ve Tahran Şah yönetimi tarafından yıkılma hadiselerini Kazak Muallimler Semineryasında gün gün hocalarından dinlemiştir. Bolşevikler adına yönetime getirilen “Kaçkın Ermeniler” ve Taşnak Ermeni Örgütünün elemanları tarafından ülke genelinde katliamların, sürgünlerin yapıldığı kanlı kadalı günlerde dahi Güney Azerbaycan hasretini benliğinde yaşatmıştır. Güney Azerbaycan davasının fikir babası sayılan Vurgun, 13 Aralık 1935’te, “Şairin Bloknotundan” epigraf kaydıyla yazdığı “Tebriz Güzeline” adlı şiiri, Kuzey ve Güney Azerbaycan halkı arasında yayılır.
“Təbriz Gözəline” adlı şiirinde (Vurğun, 2005: 1/210) geçmişi yâda salıp, günün derdlerini ortaya döküp geleceğe ayna tutmuştur.
Türk devlet ve topluluklarında ülkenin kızları, milletin özgürlüğünün sembolü olduğu için şair, yürek sözlerini “Tebriz Güzeli”ne söyleyip onunla hasbihâl etmiştir.
Önce söylentilere kulak vermemesini, yüreğinin kendisine bağlı olduğunu belirtir. Ardından başına niçin karalar örttüğünü bilmezyana sorup, arkasından aşklarının efsaneye dönüşüp destan olduğunu söyler.
Çox da fikir vermǝ danışıqlara,
Bilirǝm, ürǝyin mǝnǝ bağlıdır…
Nǝdir o başına örtdüyün qara?
Bizim ki, eşqimiz bir el nağlıdır…
Rüyalarında Tebriz Güzeli’nin “kuzeyinin sözcüsü” şaire “Sevgilim gelir mi ola?” dediğini, şairin de hayalinin eğilip elini öptüğünü, bu olumlu cevap karşısında Tebriz Güzeli’nin sevinçle kara örtülerini çıkarıp güllü, çiçekli başörtüsüyle yollara çıktığını tasvir eder.
Bilirǝm, ǝn şirin röyalarda sǝn
Deyirsǝn: “Sevgilim gǝlirmi ola?”
Xǝyalım ǝyilir, öpür ǝlindǝn;
Güllü yaylığınla çıxırsan yola…
“Kuzey” ve “Güney” hasretinin adı, adresi bilinmiyor. Bizi ikiye bölenin, buna sebep olanın evinde ışık yanmasın, ocağı sönsün. Azerbaycan’ı ikiye bölen Aras Nehri’ni muhatap alarak gönül sözlerini bu defa ona döker: Ah, Araz, ah Araz, verdiğimiz söz, vadimiz nerede kaldı? Bir yürek ikiye parçalanmasın!..
Nǝdir bu hǝsrǝtin adı, ünvanı?
Baisin evindǝ işıq yanmasın!
Ah, Araz, ah, Araz, vǝdimiz hanı?
Bir ürǝk ikiyǝ parçalanmasın!..
Gözlerin yaşarmasın, biraz daha bekle! Kalbindeki sevgin de, derdin de haktır, Azatlık bayrağı güllü, çiçekli bir bahar günü Tebriz semalarında dalgalanacaktır!
Gözlǝrin dolmasın!.. Dayan bir az da!
Qǝlbin dǝ, sevgin dǝ, dǝrdin dǝ haqdır…
Azadlıq bayrağı güllü bir yazda
Tǝbrizin üstündǝ parlayacaqdır!
Şair, son kıtada o güzel günlerin geleceğine inancını vurgular: O bayram gününe inanıyorum, Aras Nehri, üstünden geçmemize yol verecek, oğlumun elinden tutarak Kadim Tebriz’e misafir geleceğim, der.
O bayram gününǝ inanıram mǝn,
Araz yol verǝcǝk üstündǝn bizǝ.
Pioner oğlumun tutub ǝlindǝn,
Qonaq gǝlǝcǝyǝm qoca Tǝbrizǝ!
II. Dünya Savaşı arifesinde, Almanlarla yakın ilişki içerisinde olan Rıza Şah Pehlevî, Ruslar’a yardım etmek isteyen İngiliz ve Amerikalılara ülkesinden geçiş izni vermez. Bunun üzerine kuzeyden Ruslar, güneyden de İngilizler 25 Ağustos 1941 günü İran’ı işgal eder. Ruslar 11 Eylül 1941 günü Tebriz’e girer (Togan, 1979: II/118).
Sovyet Ordularının ardınca Mir Cafer Bağırov, gizli olarak Nahçivan üzerinden Tebriz’e gider. Vaziyeti yerinde görüp Moskova’ya bilgi verir. Bir an evvel yardımcısı Aziz Aliyev’in başkanlığında büyük bir sivil grubun Güney Azerbaycan’a gönderilmesine karar verilir (Həsənli 1998: 43).
Rıza Şah Pehlevî, tahttan indirilip bir İngiliz zırhlısı ile Morris adasına sürgüne gönderilir ve 21 yaşındaki oğlu Muhammed Rıza Pehlevî tahta çıkarılır (Kafkasyalı, 2010: 218).
İngilizler, İran hükûmetine sormaksızın Amerikan askerlerini İran’a davet eder. Ülke İngiltere ve Amerika’nın ortak egemenliği altına girer (Blaga, 1997: 22 vd.).
Sovyetler Birliği, İran’da yeni bir plânı uygulamak için harekete geçer. Zindanlarda bulunan siyasî tutuklular serbest bırakılır. 11 yıldır zindanda bulunan Mir Cafer Pişeverî de Kâşan Zindanı’ndan çıkarılarak Tahran’a, oradan da Tebriz’e getirilir. İtibarlı kaynaklara göre Hoylu bir Türk ailenin çocuğu olan (Attar, 2006: 283) Pişeverî siyasî faaliyetlere başlar.
Stalin’i ikna ederek Kuzey ve Güney Azerbaycan’ı birleştirme idealinde olan Azerbaycan Komünist Partisi I. Kâtibi Mir Cafer Bağırov, Pişeverî ve arkadaşlarını Bakü’ye davet eder. Bu heyete Pişeverî’nin (İran) Azerbaycan Demokrat Partisi’nin başına getirilmesi tembihlenir ve büyük vaatlerle gönderilir (Attar, 2006: 283).
Sovyetler Birliği Ordularının İran’a müdahalesi sırasında Güney Azerbaycan’da çalışmak için Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden Azerbaycan Komünist Partisi Başkan Yardımcısı Aziz Aliyev’in başkanlığında 3816 sivil görevli gönderilir.
Sovyet Orduları İran’a girdikten 20 gün sonra Sovyet Azerbaycanı’ından 500 kişilik ilk memur grubu Eylül ayının ortalarında Güney Azerbaycan’a gönderilir. Bunların başlıca görevi Güney Azerbaycan’da Sovyet etkinliğini yaymak, edebiyat, sanat, kültür, ekonomi ve diğer alanlarda Sovyetlerin başarısını göstermektir. Ayrıca onların yalnız olmadığını, kuzeyde kardeşlerinin bulunduğunu, gerektiğinde birlikte hareket edilebileceklerini bildirmektir (Hesenli, 2002: 641; 1999: 74).
Sovyet Emperyalizmi, İran’da İngilizlere karşı verdikleri sömürü yarışında İran Türklerini kullanmak istemektedir. Bu sebeple Sovyetler Birliği, İran Türklerinin başlattığı mücadeleye destek verir (Saray, 1988: XII-II/434).
Samet Vurgun Tebriz’e gitmeden bir yıl önce 13 Aprel 1940’ta Azerbaycan’da Sovyet hâkimiyetinin 20. yıl dönümü için yazar. İlk defa 28 Mayıs 1940 tarihinde “Müellim”, “Edebiyat” ve “Komünizm” gazetelerinde yayımlanır (Vurğun, 1960: 2/340).
Şiirin “20 Bahar” adı semboliktir. Hem Azerbaycan’da Sovyet yönetiminin kuruluşunu hem de Mehmet Emin Resulzade’nin liderliğinde kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ve Şeyh Muhammet Hiyabahi liderliğinde Tebriz’de kurulan Azadistan Devleti’nin büyük güçler tarafından yıkılışının 20. yılına işaret etmektedir.
Şiirin “prolog”,