sucuk (-ğu) – сырокопченая колбаса
süt ürünleri – молочные продукты
tadımlık – на пробу
tat – вкус
tamamlamak – завершать
tartmak – взвешивать
tat (-dı) – вкус
taze – свежий
tazeliğini yitirmek – потерять свежесть
temassız kart – бесконтактная карта
tutar – сумма
un – мука
ürün – продукт
yağ – масло
yerleştirmek – поместить
Düşüncelisin yine!
Sevda: Düşüncelisin yine. Ne düşünüyorsun? Benimle paylaşmak ister misin?
Anna: Ali vaktinin çoğunu işte geçiriyor. Ne zaman arasam yoğun.
Sevda: Eskiden daha sık vakit geçiriyordunuz.
Anna: Zamanını daha efektif kullanmalı bence. Veya bir yardımcı almalı.
Sevda: Bunun hakkında onunla konuştunuz mu?
Anna: Birkaç kez konuştuk. «Kendine bir asistan alsan iyi olur» dedim ona.
Sevda: Alacak mı asistan kendine?
Anna: Biriyle görüşmüş. Yeni yılda işe alacağına söz verdi. Umarım sözünde durur.
Sevda: O sözüne sadık biri. Eğer söz verdiyse mutlaka yerine getirir.
Anna: Geçen gün maaşına zam istemeyi planlıyordun. Var mı bir gelişme?
Sevda: Şu anda yok. Yeni yılda müdürle görüşeceğim.
Anna: Başka zam isteyen olmuş mu?
Sevda: Başkalarının zam isteyip istemediğini bilmiyorum. Kimseyle bu konuda konuşmadım.
Anna: Peki ben birazdan çıkacağım. İstediğin bir şey var mı?
Sevda: Şimdilik bir şey yok. Zahmet olmazsa şu evrakları 2.kattaki Mustafa Bey’e verir misin?
Anna: Olur tabii ki, veririm.
Sevda: Haydi, sen yavaş yavaş çık o zaman. Konsere geç kalma!
Anna: Tamam kendine iyi bak. Yarın görüşürüz.
Sevda: Görüşmek üzere!
SORULAR
1-Anna neden bu kadar düşünceli?
2-Ali’nin yoğunluğunu azaltması için ne yapması gerekiyor?
3-Anna maaşına zam konusunda kiminle görüşecek?
4-Anna evrakları kime verecek?
5-Anna işten çıktıktan sonra nereye gidecek?
SÖZLÜK
asistan – ассистент
düşünce – мысль
düşünceli – задумчивый
efektif – эффективный
eskiden – раньше
evrak (-ğı) – документ
geç kalmak – задерживаться, опоздывать
gelişme – развитие, прогресс
görüşmek – увидеться
işe almak – принять на работу
konser – концерт
maaş – зарплата
paylaşmak – делиться
sadık – верный
sık – частый
şimdilik – пока еще
söz – слово
söz vermek – обещать
sözünde durmak – держать слово
sözüne sadık olmak – быть верным своему слову
ummak – надеяться
vakit geçirmek – проводить время
yavaş yavaş – медленно
yoğun – интенсивный
yoğunluk (-ğu) – интенсивность
zahmet – неудобство
zahmet olmak – быть неудобным
zam – надбавка, повышение
zam istemek – просить о повышении зарплаты
zam yapmak – повышать (зарплату или стоимость товара, услуг)
Şifayı kapmışım galiba!
Murat: Ne oldu? Burnun kıpkırmızı.
Selim: Şifayı kapmışım galiba. Nezle mi, grip mi bilmiyorum. Çabuk geçer inşallah.
Murat:. Maske taksan iyi olur. Bize bulaştırma.
Selim: Şimdi takarım.
Murat: Ateşin var mı?
Selim: Ateşim yok ama biraz kırgınlık var.
Murat: Keşke gelmeseydin. Niye geldin?
Selim: İşlerim bu aralar çok yoğun, dağ gibi birikmiş. Mecburen geldim. Yoksa bu halde işe gelmeyi ben de istemezdim.
Murat: Burada sabahlayacaksın herhalde bu gidişle.
Selim: Sabahlamaya hiç niyetim yok ama bir an önce işe koyulsam iyi olacak.
Murat: İlaç alıyor musun?
Selim: Bitki çayı yapıyorum şimdilik. Bağışıklığı artırması için. İlaç almadım.
Murat: Çayın içine ne koyuyorsun?
Selim: Nane, limon, ıhlamur, karanfil.
Murat: