Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Karçınzade Süleyman Şükrü
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-99843-1-5
Скачать книгу
göçerler. Eylül ayı sonunda da geri dönerler. Cüsseli develeri ziller ile donatıp, ön devesinin üzerinde kös ve nakkareler çaldırarak yazlık evlere gidiş ve dönüş anları çok güzel seyirlik bir olaydır.

      Bu memlekette ilk defa kasımın onuncu gününden son gününe kadar deve güreştirme merakına tanık oldum.

      RODOS

      Güneşin batışına bir saat kala Antalya limanında hareket eden gemi Adrasan Burnu’nu dört buçuk saatte geçti. Ardından Salı günü kuşluk vakti Rodos’a ulaştı.

      Rodos Adası,Akdeniz Adaları vilayeti içerisinde konumun güzelliği, havasının tatlılığı ve bayındırlığı bakımından diğer yirmi dört adaya nispeten üstündür. Uzunluğu 40 mil, genişliği 15 mil ve çevresi 120 mildir. Adanın merkezi 5 bin nüfuslu olup tamamı ise 20 bin nüfusludur. Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye’nin Şam valiliği ele geçirilmiştir. Birkaç yüzyıl sonra ortaya çıkan Haçlıların eşkıyaların kalıntısı şövalyeler tarafından istila edilmiştir. Daha sonra ise Osmanlı Saltanatının iftihar edilen sultanı Kanuni Sultan Süleyman hazretlerinin fethetme arzusu üzerine tekrar İslam topraklarına katılmıştır.

      Bu güzel ada ile Anadolu sahili arasındaki uzaklık 8 mildir. Limon, turunç, portakal ve muz gibi faydalı ağaçların varlığı ile ormanlaşan hoş toprakları üzerine devasa saraylar ve güzel manzaralı köşkler ile çevrili eğlence sahilinin adı Kumburnu’dur. Burası şehrin en özel gezinti ve dinlenme alanıdır.

      Liman, Padişahımızın emri üzere büyük toplarla güçlendirilmiştir. Adalar Denizi’ni seyir için gönderilen Osmanlı savaş gemileri güçlü merkezidir. Vapur çok fazla beklemediği için bu güzel yerde bir saatten fazla kalamadım.

      ŞİRA

      Şira Eski Rumların Hermapolis dedikleri yerdir. Yunan devletine bağlı Siklat Adaları’nın en büyüğüdür. Arazisi kurak ve tamamen taşlıktır.

      Bir miktar üzüm, incir ve zeytin hasılatı elde edilen adada az miktarda buğday ve benzeri hububat yetişmektedir. Öyle ki bunlar adanın ihtiyaç duyduğu miktarın sekizde biri bile değildir. Halkının bir kısmı deniz süngerciliği, balıkçılık ve gemicilik yaparak kıt kanaat geçimini sağlamaktadır. Çoğunluğu ise ülkenin çeşitli bölgelerine giderek bakkallık, kahvecilik, meyhanecilik gibi işlerden geçinmektedirler.

      Adada, Mısır’dan ithal edilen şeker ile lokumun en meşhuru yapılmaktadır. Gezinmek maksadıyla çıktığım yolda çocukların “Turkus, Turkus!” diye şamata çıkararak arkama düştüler. Bunu gören polis bu terbiyesizleri çil yavrusu gibi dağıttı. Şehrin limanı, konumu, yapıları ve sokakları çok güzeldir. Fakat vardığım zamandan bir sene önce gerçekleşen deprem nedeniyle çoğu yıkılmıştır. Bu yıkıntılardan kaynaklı enkaz yığınları insana kasvet vermektedir.

      Osmanlı tebaası içerisinde ne kadar kanlı, ipsiz, uğursuz ve hırsız var ise bu adada toplanıp ömürlerini sefalet ve miskinlik içinde geçirmektedirler. Adanın yerlisinin bile iş ve yiyecek bulamadığı bu bereketsiz adada bunlar gibi sefillerin ne derece aç ve üst başsız yaşadıklarını açıklamaya gerek yoktur. Sevimli bir bayırın göğsüne kurulan bu memlekette akarsu ve göze bulunmamaktadır. Bu nedenle ev yapmak isteyenler evlerinin ihtiyacı için en az sekiz ay yetişecek kadar suyu içine alabilecek bir su kuyusu yapmadıkları sürece hükûmetten izin alamamaktalar.

      SİSAM

      İzmir’in elli mil güneyinde bulunan ve altmış bin nüfuslu taşlık bir adadır. Osmanlı Devleti’ne bağlı sancakların en küçüğüdür. Anadolu sahilindeki Kuşadası adı verilen liman ile arasında yaklaşık dört mil mesafe bulunmaktadır. Antik Yunan filozoflarından meşhur Pisagor’un doğum yeridir. Bu güzel adanın havası sağlam ve etrafı üzüm, incir zeytin ve benzeri ağaçlarla doludur. Yer altında altın ve gümüş madenleri bolca mevcuttur. Arazisi taşlık olması nedeniyle ziraat neredeyse yok gibidir. Bindiğim vapurun adanın meşhur iskelesi ve sancak merkezi olan Vati’ye vardığında bir gün bir gece konaklaması nedeniyle dışarı çıkarak birkaç saat etrafı dolaştım.

      İZMİR

      İstanbul’un 430 kilometre güneybatısında ve Pagos Dağı’nın (Kadife Dağı) kuzeyindedir. MÖ 900 senesinde dünyaya gelen Yunanlı meşhur şair “Homeros”un doğum yeri olarak da bilinir. Bu büyük liman depremler ile yangın ve savaş gibi çeştili musibetler nedeniyle on defa harap hâle gelmiştir. Buna rağmen tekrar parlayarak günümüzün iki yüz yirmi bin nüfuslu en varlıklı şehirlerindendir. Bu durum hazreti ticaretin kerametini göstermeye yeterlidir.

      Küçük Firicya kralı “Tantal oğlu Bilibus” tarafından MÖ 1010 tarihinde kurulmuştur. Bu zengin şehrin körfez uzunluğu 50 kilometre ve genişliği ise 20 kilometrededir. Güneyinde Mimas Dağı, doğusunda Pagos Dağı ve kuzeyinde Spil Dağı ile çevrilidir.

      Kuzeye bakan limanının batısında “Hamidiye” istihkâmı vardır. Şehrin sırtına düşen Pagos Dağı üzerinde yani güneydoğu tarafındaki yüksek tepede bulunan eski Kadifekale yakınında bunun gibi kapsamlı müdafaa istihkâmı bulunmaktadır. Bunlar da zengin bir ticareti merkezindeki göz alıcılığa ayrı bir heybet katmaktadır. Kadim ismi “Simir” iken eski yunanlar tarafından “Zimirni” ye çevrilmiştir. Sonraları “İzmir” denilmeye başlanmıştır. Bu ticaret merkezinde on altı matbaa mevcuttur. Çeşitli dillerde günlük ya da haftalık olarak çıkarılan yirmiye yakın sayıda gazete bulunmaktadır. Bu durumu eğitim seviyesinin ne derece yüksek olduğunu göstermektedir. Gümrük idaresinin kayıt defterinde sevinçle gördüğüm üzere senede 500 bin tonluk yabancı gemisi yanaşmakta ve bu sayede iki yüz elli milyon franklık bir alım satım gerçekleşmektedir.

      İzmir için, yalnızca tarımsal geliri yedi yüz seksen iki milyon kuruşu aşan verimli Aydın topraklarının ana iskelesidir demekten daha ziyade bir övgü ve açık ifade olamaz.

      ÇANAKKALE VE GELİBOLU

      Osmanlı topçuları ve deniz kuvvetlerine heybetli birer ordugâh olmaları sebebiyle durumları herkesi mutlu eden bu iki önemli askerî şehrin limanında vapurumuz çok fazla durmadı. Bu nedenle dışarı çıkamadan gemi üzerinden güzel manzaralarını severek seyrettim. İslam’ın ezici gücünden çok çekindikleri için var olan tüm şeytani siyasetlerini yok edilmemiz uğurunda sarf eden din düşmanları, Kale-i Sultani’ye için “Dünyanın en büyük istihkâmı.” ifadesini kullanırlar. Bu limanda bir saat durduktan sonra çapasını alıp yola koyuldu ve aslan önünden koyun sürüsü geçer gibi mütevazı bir şekilde boğaza sokuldu. Ege Denizi’ne açılan ağzından Marmaris’in başlangıç noktasına kadarki uzunluğu beş saat ve genişliği ise 2 ila 5 kilometre arasındadır. Cihanın kıskançlık duyduğu bu boğazın Asya ve Avrupa taraflarındaki sahillerini çevreleyen dağlara, bayırlara ve tepelere baştan başa inşa edilen istihkâmlar Marmaris’in başlangıcındaki Gelibolu Limanı’na kadar uzamaktadır. Vapurumuz Ege Denizi’nin kuzeyinde bulunan Bozcaada istihkâmları önünden geçtikten sonra boğaza sokulmasıyla birlikte Avrupa tarafında sırasıyla Seddülbahir, Kumkale ve Şahinkale; Asya tarafında ise Kilidbahir ve Kale-i Sultaniye kaleleri ve büyük istihkâm yerleri vardır. Bunların arasında demir atmış olan haşmetli Osmanlı gemileri de geçilmez ayrı bir set meydana getirmiştir. Bu kahredici ezici kuvvet düşmana korku müminlere sevinç yaşatır. Düşmanı titreten, Müslüman’ı ferahlatan bu müthiş kale ve istihkâmlar ile aralarında bulunan dağ gibi zırhlıda mevzilenmiş heybetli ve seçkin topları aslanlar gibi nara atan binlerce her bakımdan iftiharla seyrettik. Böylece İzmir’den hareketimin ikinci günü kuşluk vaktinde hilafetin büyük merkezine ulaşma mutluluğuna eriştim.

      DERSAADET (İSTANBUL)

      Varlığı