Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Karçınzade Süleyman Şükrü
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-99843-1-5
Скачать книгу
ilerleyen kâfirlere karşı koymak amacıyla sahibi şehit düşen bir atın üstüne çıkarak elindeki kepçe ile kızgınlıkla saldırıya geçmiştir. Bu hareketiyle saldırıyı yeniden başlattığına şahit olan cesaretli Araplar “Unzur fi yed’ulmalik” (Eli kepçeliye bakın!) sözünü şaşkınlıkla söylemeleri üzerine Eli kepçeli namını almıştır. Kendisi bu vakanın yaşandığı yerde şehit düşüp oraya defnedilmiştir. Oluklacı Dağı’nın güney kısmına düşen tepenin yamacında biriken ve daha önce bahsedilen volkanik maddeler asırlardan beri yüksek yerden korkunç çığlar şeklinde uçarak Yumrutaş merası ile Köşkler mezarlığının kapladığı zamanla bu muhterem şehidin kabrinin etrafından tepeler meydana gelir. Böyle dönemlerde dahi kabrinin üzerine bir çakıl dahi sıçramadığına şaşkınlıkla şahit olanlardan biri de benim. Nis’te yatan manevi şahsiyetlerden Şeyh Müslihiddin hazretlerinin bağlı oldukları manevi tarikatın hangisi olduğunu hatırlamıyorum. Bu zahit kişinin kabrini ziyaret ettiğimde mezarı önünde yığılı duran taşların ne olduğu Nislilere sordum.

      Vaktiyle Taşmedrese’de zahirî ve bâtıni ilimleri öğreten ve çok samimi bir mümin olan bu mübarek zatın gelmesinin amacı keramet iddiasındaki rahipleri susturup onların dinlerinden dönmelerini sağlamaktı. Manevi anlamda karşılık veremeyen kâfirler onu devamlı taşlamaları üzerine keramet göstermek durumunda kalmıştır. Üzerine yağdırılan kayrakları henüz havada iken kapıp elleri ile hamur gibi sıkarak düşmanlarına doğru göndermiştir. Bunu görme bahtiyarlığına erişmekle övünen oradaki müminler bu taşları bereket olur düşüncesiyle topladıklarını ve vefatından sonra kabrinin başına koyduklarını soruma cevap olarak söylediler.

      Hicri sekizinci yüzyılın ortasında Eğirdir’e de uğradığı daha önce bahsedilen seyyah İbn Batuta’yı yanında misafir eden müderris işte bu mübarek zattır. Kabri önünde şu an dahi yığılı bir hâlde bulunan taşları elime alarak dikkatli bir şekilde defalarca inceledim. Bir insan sulanmamış hamurdan yapılan meleksiyi15 ya da bilinenin dışında sertleşmemiş çamurdan tasarlanan topu avuçlayıp sıktığı zaman tazyikin gücüyle parmakları arasından nasıl çıkar ise bu zatın elleri içerisinde bu taşlar da o şekilde dışarı çıkmış. Öyle ki avucunun içindeki çizgiler ve derisindeki gözeneklere kadar üzerlerine nakşolmuştur. Mevcut ziyaretlerin en bilineni ve meşhuru bunlar ile İmaret Mahallesi’nde yatan Kabasakal adındaki veli zattır.

      EĞİRDİR’İN SUYU VE HAVASI

      Her türlü ihtiyaçlarda kullanılan başlıca suların bir tanesi bir buçuk fersah16 ileride Camiliyayla yakınında bulunan Akpınar köyü üstündeki kaynağından büyük yürütmeler ile getirilip bütün çeşmelere paylaştırılan meşhur Yılankıran Suyu, diğeri de her tarafı taşlık ve çakıllık olan gölün lezzetli suyudur.

      İçkale’nin iç tarafı ile diğer basık yerlerde bulunan mahallelerde eski ve yeni, birçok kuyu mevcuttur. Bu suların soğuk olmaktan başka özel bir yanları yoktur.

      Kasabanın güney tarafında kalan Taşlıburun ile ırmak arasındaki bataklıklar ile Kuruköprü kaldırımlarının sağ ve solundaki bataklıklar, doğusu kuzeyi güneydoğusu ufuklara kadar açık olan bu şahane manzaralı şehrin havasının güzelliğine bazen zarar vermektedir. Her ne kadar bu bataklıklar bir saat mesafe uzaklıkta olsalar da haziran ayının ortasından ağustos ayının ortasına kadar üzerlerine çöken zehirli havayı güney rüzgârının estiği zamanlarda kasabaya kadar taşmaktadır. Bu da şehrin havasının bir miktar ağırlaşmasına sebep olmaktadır.

      Ortalarından geçen ırmak eğer bu bataklıkların sularını kısmen de olsa akıtmayıp suları tamamen durgun olsaydı temizliğini bozdukları havayı soluyanlar mutlaka zehirlenirdi. Gölün ortaya çıkardığı bu bataklıkların kapladıkları devasa alan Eğirdirlilerce barba adı verilen sarızambaklarla baştan başa doludur. Bu nedenle o geniş alan altın rengi sırma dallı yeşil atlas ile tefriş edilmiş sahranın âşık olunacak çok güzel bir manzarası karşımıza çıkar. Eylül ayında tamamen çekilmektedir. Öyle ki bu bataklıklarda bazı yıllar çamurdan eser kalmasa da o güzelim eşsiz yeşillikleri olduğu gibi kalmaktadır.

      Burası, kuzeyi göl, güneyi üzüm bağları, doğu ve batısı zümrüt gibi dağlar ile çevrili olması nedeniyle zemini yeşil çinilerle süslenmiş ve meydan gibi üstü açık bir büyük alana altın hazinesi serpilmiş gibi görünmektedir. Bu kusursuz ovayı göz alabildiğince sımsıkı dolduran o sarıçiçekli bitkiler 1 metreden daha fazla boy saldıkları için göl tarafından hafifçe esen poyrazın sürekli kımıldatması sayesinde muntazam bir şekilde dalgalanarak insanı heyecanlandıran tabiat manzarasını meydana getirir ve sevenlerini kendisine daha da bağımlı yapar. Kuruköprü’yü güney taraftan bağlara ve kuzeyden ise deniz kıyısına bağlayan uzun kaldırımın yukarı kısmında bulunan bataklığın diğerleri arasında en zararlısı olmasının sebebi oradan toprak kaldıran çömlekçi ve kiremitçi esnafıdır. Bunların kaldırdıkları toprak kadar, dört adım uzaklıktaki göl kenarından toprak alıp getirerek o yere dökmeleri mecburiyeti enfiye içicisi belediye çalışanlarının aklına hiçbir zaman gelmez.

      EĞİRDİR’DE YAŞANAN TARİHİ OLAYLARIN SONU

      Ağa Mahalesi’ndeki Dernek Çeşmesi’nin olduğu Hanardı adı verilen yerde pazarın kurulduğu dönemlerde, yani III. Mustafa devrinde, Akpınarlıoğlu Mehmet Efendi bu bölgede sözüne kıymet verilen eşrafın itibarlısı idi. Bu nedenle pazar yerinde toplanan esnaf, tüccar ve ahali bu zat pazara uğramadan alışverişe başlamazlardı. Saygı gereği onun gelmesini beklerler ve teşrif ettiği zaman da uzun bir dua yapıldıktan sonra orada bulunanlar âmin deyip alışverişe öyle başlarlardı.

      Pazar kurulduğu günün sabahı henüz alışverişe başlamadan önce bereket ve uğur getirmesi için dua yapılması hâlen daha Eğirdir’de uygulanan bir âdettir. Övgüyü hak eden duruşu ve saygıdeğer kişiliği sayesinde ahaliyi kendisine derin bir saygı içinde bırakan Mehmet Efendi’nin üzerinde kûfi yazı benzeri sülüs bir hat işlenmiş mezar taşı olan kabri Yukarı Yazla’da bulunmaktadır. Şeyh Mehmet Çelebi hazretlerinin güzel türbesinin yakınında bulunan şadırvanın karşısındaki küçük mezarlığa gölge veren yaşlı çıtlık (çitlembik) ağacının altındadır.

      Kabrin tam ortasında büyüyen bu köhne ağacın kütüğü merhumun mezar taşına işlenmiş kavuğu ile aynı kalınlıkta ve büyüklüktedir.

      Akpınar, Eğirdir’in batısında kalan Camiliyayla yolu üzerindedir. Elma Dağlarının eteklerinden sayılan Sivriardı Dağı’nın zirvesine kuruludur. Havası temiz, suyu kaliteli, konumu yüksek ve her tarafı açıktır. Eşsiz manzarası olağanüstü zengindir. Meraları çim ve çiçeklerle dolu, vadileri ormanlarla kaplı ve sahraları gül bahçesidir. En kaliteli baldan bolca bulunmaktadır. Büyük ve küçükbaş hayvan miktarı boldur. Halkı zengin ve varlıklı bir köydür. Şehir ile arasında bir buçuk fersah mesafe bulunmaktadır.

      Bu güzel köyde kendi arzusuyla ikamet eden sözünü ettiğimiz Mehmet Efendi vefat ettikten sonra halk arasında sözü dinlenen etkili bir şahıs kalmamıştı. Memleketin ahlak ve yönetimi tamamen çığırından çıkmıştı. Devletimiz ise bu esnada ortaya çıkan Kırım ve Beserabya karışıklıklarından dolayı kuzeyden Rusya, batıdan Avusturya devletleri ile olduğu gibi doğuda da Nadir Şah’ın ara bozuculuğu bastırmak için savaş hâlindeydi. Hem karada hem denizde meşguldü. İç meselelerin teferruatıyla ilgilenmeye vakti bulunmamaktaydı. Bu nedenle yaz günleri eskiden beri Camiliyayla’da geçiren Serikli Aşireti köyleri ve kasabaları yağmaya koymak gibi eşkıyalık yapma cüretleri daha fazla artmıştı. Buna rağmen hâlen cezalandırılmamıştı. Bu olaya sessiz


<p>15</p>

Topu.

<p>16</p>

Yaklaşık beş kilometrelik bir uzunluk ölçüsüdür. (ç.n.)