Dördü birden, hesap defterleri, evrak yığınları ve kanun tasarısına ayrılmış küçük masada yerlerini aldıktan sonra, Leydim “İyi de benim kıymetli oğlum nerede?” diye sordu.
Alt-Muhafız, “Az önce Lord Şansölye ile birlikte dışarı çıktılar.” diye cevap verdi.
Leydim, Alt-Muhafız’a gülümseyerek “Öyle mi? Lord çocuklarla ne kadar iyi anlaşıyor. Uggug kimsenin yanında böyle kulak kesilmemiştir.” dedi. Böyle aptal bir kadına göre, bilinçsizce konuşmuş olsa da Leydim’in bu sözleri oldukça anlamlıydı.
Şansölye başıyla selamlayıp yanlarına geldi. Fakat içeride gergin bir atmosfer vardı. Konuyu değiştirmek için, “Sanırım Muhafız konuşmak üzereydi.” dedi.
Fakat Leydim coşkuyla konuşmaya devam etti: “Çok akıllı bir çocuktur. Fakat sizin gibi birinin onu yetiştirmesi gerekiyor.”
Şansölye dudağını ısırdı ve bir ses çıkarmadı. Ne denli aptal görünürse görünsün, bu kadının bu kez ne söylediğinin farkında olduğundan ve kendisiyle alay edilmesinden korktuğu belliydi. Aslında korkusu yersizdi: Söyledikleri tesadüfen ne anlama gelirse gelsin, kendisi hiçbir şey demek istememişti.
Ön hazırlıklarla daha fazla vakit harcamak istemeyen Muhafız “Her şey hazır!” diye duyurdu. “Alt-Muhafızlık kaldırıldı. Ben olmadığım zamanlarda, kardeşim benim yerime Yardımcı Muhafızlık’a atandı. Ben bir süreliğine yurt dışına çıkıyorum. O da bir an evvel işinin başına geçecek.”
Leydim, “Gerçekten bir Yardımcı Muhafız atanacak mı yani şimdi?” diye sorunca Muhafız “Umarım!” diyerek gülümsedi.
Leydim bu durumdan oldukça hoşnut görünüyordu. Ellerini çırpmaya çalıştı ama sanki iki tane kuş tüyü yastık birbirine çarpmış gibi çok az ses geldi. “Kocam Yardımcılık’a atandığında sanki yüz tane Yardımcı’mız varmış gibi olacak!” dedi.
Alt-Muhafız “Dinleyin! Dinleyin!” diye bağırdı.
Leydim büyük bir ciddiyetle “Karının gerçeklerden bahsediyor olmasını çok dikkate almış görünüyorsun!” deyince kocası endişeyle “Hayır, pek de dikkate değer bulmadım!” dedi. “Söylediklerinizin hiçbiri fevkalade şeyler değil tatlım!”
Leydim bu fikri onaylarcasına gülümseyerek “O hâlde ben de Yardımcı’nın Hanımı mı oluyorum?” diye sordu.
Muhafız “Eğer kendiniz için bu unvanı uygun görüyorsanız neden olmasın? Ama bence ‘Ekselansları’ daha uygun. Ve inanıyorum ki hem ‘Ekselans’ hem de ‘Ekselansiye’ hazırladığım Anlaşma’ya göre daha uygun oluyor. Benim en çok endişe duyduğum madde ise…” deyip kocaman bir kâğıt tomarını çıkardı ve yüksek sesle okumaya başladı: “ ‘Yoksula Karşı İnsaniyetli Olma Maddesi’. Şansölye beni uyardı…” diye ekledi göz ucuyla yüksek memura bakarken. “Sanırım bu ‘madde’ kelimesinin biraz derinlerde aslında yasal bir anlamı var.”
Şansölye, dudaklarının arasında tuttuğu kalemden anlaşıldığı kadarıyla “Şüphesiz!” diye karşılık verdi. Endişeyle, Muhafız’ın ona uzattığı kâğıt tomarına yer açabilmek için diğer kâğıt tomarlarını açıp sarıyordu. “Bunlar sadece taslak. Kontrollerini yaptıktan sonra, yanlışlıkla sildiğim bir iki tane noktalı virgülü de ekleyince hazır olacak.” dedi.
Leydim, “Önce bir okunsa daha iyi olmaz mı?” diye sorunca Alt-Muhafız ile Şansölye aynı anda hararetle “Gerek yok, gerek yok!” diye geçiştirdiler.
Muhafız da “Gerek yok!” diye onayladı. “Eşinizle birlikte gözden geçirdik. Bu anlaşma ona, benim tüm yetkilerimi ve ofise bağlanan yıllık gelirden elde edilen tasarrufları sağlıyor; ben dönene kadar tabii, eğer dönemezsem de Bruno reşit olana kadar yetki sahibi olacak. Sonrasında bana veya durum öyle gerektirirse Bruno’ya Muhafızlığı, tasarruf edilen gelirleri ve vesayeti altındaki el değmeden korunmuş bulunan Hazine içeriğini iade edecek.”
Bütün bunlar konuşulurken Alt-Muhafız kâğıtları toparlamakla meşguldü. Daha sonra, Muhafız’a imzalaması gereken yeri gösterdi. Kendi de imzaladıktan sonra, Leydi ve Şansölye de şahit olarak altını imzaladılar.
Muhafız, “Kısa vedalar en iyisidir. Yolculuğum için her şey hazır. Çocuklarım da hoşça kal demek için aşağıda beni bekliyorlar.” deyip Leydim’i öptü, erkek kardeşi ve Şansölye ile el sıkıştı ve odadan çıktı.
Muhafız giderken üçü de arabanın tekerleklerinin onun uzaklaştığını haber verene kadar beklediler. Sonra bir anda üçü birden kahkaha atınca şaşkınlık içinde kaldım.
“Nasıl oyun ama!” diye bağıran Şansölye ve Yardımcı Muhafız, ellerini birleştirerek odanın içinde çılgınca dönmeye başladılar. Dönemeyecek kadar ağırbaşlı olan Leydim bile tıpkı bir at gibi kişnemeye başladı ve başının üzerinde mendilini salladı. Kıt aklıyla önemli bir şey olduğunu fark etmişti ama tam olarak ne olduğunu henüz anlayamamıştı.
“Muhafız gittiğinde her şeyi öğreneceğimi söylemiştin!” deyince, kocası iki kâğıdı çıkarırken “Öğreneceksin Tabby!” diye karşılık verdi Leydi’ye. “Bu okuyup imzalamadığı, bu da imzalayıp okumadığı kâğıt. İsim ve imza yeri dışında tamamen gizlenmişti!”
Leydim lafını kesip iki anlaşmayı kıyaslamaya başladı. “Muhafız’ın yetkilerinin Muhafız’ın yokluğunda uygulanacağı maddesi, neden ‘Eğer halk tarafından ofise seçilirse ömrü boyunca İmparator unvanı ile mutlak yönetici olacak.’ şeklinde değiştirildi? Sen İmparator musun hayatım?” diye sordu.
Alt-Muhafız “Hayır, henüz değil. Şu an bu kâğıdı kimsenin görmesine izin vermeyeceğiz. Doğru zamanı beklemeliyiz.” diye karşılık verdi.
Leydim başını sallayıp okumaya devam etti. “ ‘Yoksula Karşı İnsaniyetli Olma Maddesi’nin tamamı neden kaldırıldı?”
“Elbette kaldırıldı; çünkü biçare insanlar için boşu boşuna canımızı sıkmayacağız!”
Leydim, “Peki!” deyip üzerine basa basa okumaya devam etti. “Hazinedekilere el değmeyecek maddesi, neden Yardımcı Muhafız’ın dilediğince harcayabileceği şeklinde değiştirildi? Çok akıllıca bir oyunmuş doğrusu Sibby. Bütün mücevherler mi, inanamıyorum! Gidip hemen takabilir miyim onları?” diye sorunca kocasından “Henüz değil hayatım. Görüyorsun ki halk buna tam olarak hazır değil. Bunu göz önünde bulundurmalıyız. Elbette ki zamanı geldiğinde işe koyulacağız. Güvenli bir şekilde seçime gittikten sonra İmparator unvanını alacağım. Ama Muhafız’ın hayatta olduğunu bildikleri sürece, bizim mücevherleri kullanmamıza kolay kolay izin vermezler. Öldüğüne dair bir haber yaymalıyız. Küçük bir komplo…” cevabını aldı.
Keyfi yerine gelen kadın, ellerini çırparak “Komplo!” diye bağırdı. “Bayıldım bu komplo fikrine! Oldukça ilginç olur!”
Alt-Muhafız ve Şansölye birbirlerine göz kırparken Şansölye, “Bırakalım da nasıl istiyorsa öyle komplo kursun! Bunun bir zararı olmaz!” diye fısıldadı.
“Ve ne zaman ki komplo…”
Kapı açıldığı için kocası kadını susturdu. Sylvie ve Bruno kol kola içeri girdiler. Bruno, yüzünü Sylvie’nin omzuna gömmüş,