c) Albay İsmet Bey’in Harbiye Nezareti Müsteşarlığına, d) Tümen Komutanı Yarbay Kemal Bey’in Emniyet Genel Müdürlüğüne tayinine yardım edilmelidir.
e) Ordu üzerinde kötü tesir yapmış olan ve Harbiye Nezaretini âciz ve kıymetsiz bir hâle düşüren ve rütbeleri, Millî Meclisten geçmeksizin iade edilen ve sırf siyasi fikirleri yüzünden memuriyet verilmiş bulunan emeklilerin derhâl vazifelerine son verilerek, önemli ve hassas makamların emniyetli ellere teslimi lazımdır.
f) Eski 3’üncü Kolordu Komutanı Albay Refet Bey, hiç sebepsiz istifaya mecbur edildiğinden, bu muamelenin düzeltilerek kendisinin şimdi bulunduğu Konya’da 12’nci Kolordu Komutanlığına tayini ve Fuat Paşa hakkındaki muamelenin düzeltilmesiyle 20’nci Kolordu Komutanlığına iadesi.
g) Fuat Paşa’nın yerine tayin edilen Hamdi Paşa ve 12’nci Kolorduya tayin edilen Sait Paşa derhâl asıl vazifelerine döndürülmelidir.
h) İlk fırsatta müfettişliklerin yeniden kurulmasıyla Doğu Anadolu’daki kolorduların, 13’üncü Kolordu da dâhil olduğu hâlde, Kazım Karabekir Paşa’ya ve Batı Anadolu’daki kolorduların, İstanbul ve Edirne de dâhil olduğu hâlde, Ali Fuat Paşa’ya verilmesi ve şimdilik iki müfettişlikle yetinilmesi uygun görülmüştür.
Efendiler, yeni sadrazamdan beklediğimiz cevap, nihayet geldi, şudur:
Çok aceledir.
Sivas’ta Müdafaaihukuk Cemiyeti Heyetitemsiliyesine,
C: 2 ve 3 Ekim 1919
Ali Rıza Paşa Kabinesi Millî Teşkilat ve Gayeleri Soruyor
“Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tayin ve tespit edildiği telgraflarında bildirilen, teşkilat ve gayelerin neden ibaret olduğu hükûmetçe bilinmediğinden, durumun gereği incelenmek üzere, her şeyden önce bahis konusu kongrelerin zararlarının acele bildirilmesi temenni olunur, efendim.”
Sadrazam Ali Rıza, Sadrazam Paşa ve muhterem arkadaşlarının içlerinde, biraz sonra görüleceği gibi, Kuvayımilliyenin temsilcisi olarak kabineye girdiğini söyleyen Cemal Paşa bulunmuş olmasına rağmen hükûmeti kurdukları güne kadar millî gayelerin neden ibaret olduğunu bilmediklerini söylemeleri garip görülmeye değer bir husus değil midir?
Bundan daha çok dikkati çeken nokta, millî gayelere uyup uymamak hususunda ilk iş olarak kongrelerin kararlarını istemeleridir. Hâlbuki bu kadar gürültüye ve uygulanması Ferit Paşa’nın düşmesine sebep olan kongrelerin kararlarını bilmemelerine imkân tasavvur olunabilir miydi? Maksatlarının zaman kazanmak ve bize karşı hiçbir taahhüde girmeksizin, yeni ve şeytanca tedbirlerle milleti kandırarak meydana gelmiş olan dayanışma ve bağlılığı gevşetmek olduğuna asla şüphe etmedim. Fakat köprüler atılacaksa, ben de her şeyden önce onların bütün içyüzlerini milletin gözü önüne serecek bir hareket tarzını tercih ettim. Bu bakımdan, Sadrazam’ın ve muhterem arkadaşlarının isteğini yerine getirdim. 4 Ekim 1919 tarihli telgrafla, kongre beyannamesini aynen ve nizamnamenin yalnız teşkilatla ilgili temel noktalarını da özet olarak bildirdim (Ves. 130). Hükûmet ile resmî yazışmalara hiçbir taraftan girişilmemesi hakkında tekrar umumi tebliğler yapıldı (Ves. 131).
Efendiler, aynı günde şöyle bir telgraf aldık:
Sadaret,
C: Başkanlığım altında kurulan yüksek kabine, milletin arzusuna uygun olarak vatan ve memleketin saadet ve selametini sağlamak için sarsılmaz bir azimle çalışmak hususunda tam bir görüş birliğine varmıştır. Osmanlı topluluğunun güvenliği, millî istiklalin korunması ve yüce Hilafet ve Saltanat makamının dokunulmazlığı, Kanun-i Esasi hükümlerince bütün milletin kuvvet ve iradesine dayanılarak sağlanacağı şüphesiz bulunduğu gibi, Ateşkes Anlaşması’nın yapıldığı tarihteki sınırlar içinde kalan bütün Osmanlı toprakları ve vilayetlerinin Ateşkes Anlaşması’nın esası olan Wilson Prensipleri’ne göre doğrudan doğruya Osmanlı Saltanatının idaresi altında bırakılması ve sınırlar içinde kalıp nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan vatanın parçalanmasını önlemek suretiyle bu topraklar üzerindeki tarihî ve dinî ve coğrafi haklarımızın ve bu şekilde hak ve adalete uygun bir karar alınmasının sağlanması dahi bugünkü hükûmetçe vazgeçilmez bir gaye olması ve Millî Meclisin toplanmasına kadar milletin mukadderatı hakkında hiçbir kesin ve resmî taahhüde girilmemesi ve barış konferansına gönderilecek delegelerin, millî davayı kavramış ve güvenilir, ileri görüşlü ve muktedir kimselerden seçilmesi tabiidir. Memleketimizde, meşrutiyet rejimi gereğince millî hâkimiyet esasen mevcut bulunmakla, vazifesini hakkıyla anlamış olan bugünkü hükûmet, milletçe kabul edilmeksizin, memleket mukadderatı hakkında karar veremeyeceği için her türlü teşebbüs ve yollara müracaat ve Meclisimebusanın bir an evvel toplanması konusunda lazım gelen kolaylıkları göstermeye gayret etmektedir. Ancak hükûmetin hareketlerine hâkim olan prensip, kanun hükümlerine tamamen uyarak aksi hâlleri önlemek ve ortadan kaldırmaktan ibarettir. Olağan dışı ve kanunsuz durumların devamı, Osmanlı Devleti’nin merkeziyle Anadolu’yu birbirinden ayırmaya yol açarak birçok kötü neticeler doğuracağından, Allah esirgesin, payitahtın varlını tehlikeye düşürecek ve memleketin diğer kısımlarının da işgal altına alınması neticesini vererek vatanın birliğini bozacaktır. Bu bakımdan bugünkü hükûmet, tarafınızdan işgal olunan resmî dairelerin boşaltılması ve hükûmet işlerinin aksatılmasına son verilmesi ve en küçük zaafa bile uğratılmaması şart olan hükûmet nüfuzuna saygı gösterilmesi ve yabancılarla siyasi münasebetlere girişilmemesi ve mebusan (milletvekilleri) seçimlerinde halkın hürriyetine asla tecavüz olunmaması hususlarının tarafınızdan taahhüt edilmesini istiyor.
Muhterem efendiler, dikkat buyrulursa bu telgrafta ne adres vardır ne de imza. Gerçi sadaret makamından yazıldığı anlaşılıyordu. Fakat diğer bir şey daha anlaşılıyordu ki, bu satırları yazan zat veya zatlar, bir defa Heyetitemsiliye’yi tanımak ve onunla imza altında resmî yazışma ve görüşmelerde bulunmak istemiyorlardı.
Bir de bizim kongrelerde tespit ettiğimiz kararları ve kendilerine teklif ettiğimiz üç noktanın göz önüne alınmasını, yeni kabinenin sadrazamı ve nazırları tabii buluyorlar. Bu kararların ve esasların gerçekleştirilmesine gayret etmekte olduklarını söylüyorlar.
Ancak Sadrazam “Hükûmetin hareketlerine esas olan prensip, kanun hükümleridir. Vazifesi, aksi hâllerin önlenmesinden ve ortadan kaldırılmasından ibarettir.”, girişinden sonra, bizim hâl ve hareketlerimizin, olağan dışı ve kanunsuz olduğunu ima ederek, bunun devamı hâlinde, merkezle Anadolu’nun birbirinden ayrılmasına sebep olacağını ve bundan doğacak tehlikeleri sayıyor ve nihayet, baklayı ağzından çıkararak, “tarafınızdan işgal olunan resmî dairelerin boşaltılması ve hükûmet işlerinin aksatılmasına son verilmesi ve hükûmetin nüfuzuna saygı gösterilmesi ve yabancılarla siyasî münasebetlere girişilmemesi ve mebusların seçimlerinde halkın hürriyetine asla tecavüz olunmaması hususlarının tarafımızdan taahhüt edilmesini istemek” suretiyle, bizim varlığımıza ve faaliyetimize son vermek maksadında olduğunu ifade etmiş bulunuyor.
Efendiler, belki unuturum, geniş açıklamalara girişmeden önce söylemeliyim ki tarafımızdan işgal olunmuş resmî daireler yoktu. Yalnız Sivas vilayeti, Heyetitemsiliye’yi okulların tatil bulunması dolayısıyla lisede misafir etmişti. Söz konusu edilmek istenilen resmî daire bu olacaktı. Yeni kabine her türlü faaliyetine başlangıç olmak üzere Heyetitemsiliye’yi buradan kovarak nüfuz ve haysiyetini