Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Мустафа Кемаль Ататюрк
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6862-56-2
Скачать книгу
olmayan kabinenin yerine millet ve memleketin ihtiyaçlarına ve mukadderatına uygun bir yeni heyetin devlet işlerini üzerine alması lüzumunu Padişah’a bildirmek için yol aramak mıdır? Lütfen bu iki noktadan biri için evet veya hayır şeklinde cevap verirseniz, Allah ve millet katında bütün asaletiyle değerli kalacağına şüphe olmayan bu asil teşebbüsünüzün bizlerle ilgili yöndeki safhasını tamamlamış olursunuz.”

      Kerim Paşa, istediğimiz kısa cevaba yine uzun cevap verdi. Fakat bu uzun sözler arasında, bazı cümlelerle, bize Padişah’ın aldatılmış olmayıp her şeyi bildiğini anlatıyordu.

      Kerim Paşa’nın bazı cümlelerinde şu sözler vardı: “Yüce Padişahlık katı kesin karar ve çözüm makamı olup meşru bir devlette bu yüksek makam, bütün millet fertlerinin yöneleceği mihraptır. Anadolu’nun bütün dileklerinin Halife hazretlerine duyurulduğu hakkında bendenize bilgi vermişlerdir. O hâlde millet işlerinin yöneleceği ve dileklerin kabul olunacağı yüksek makam olan Padişahımız Efendi’mizin her şeyden haberi vardır.”

      Kerim Paşa, kendine mahsus cümlelerle devam ettiği düşüncelerine şöylece son verdi: “Yüce Mevla, nice derin sebepler yaratarak ve telkin ederek bu çözülmesi güç düğümü tamamen çözecektir. Elbette ki Allah’ın işi güzeldir ve yakındır. Tanrı’nın eli her elden üstündür. Geleceğimiz, Allah’ın lütfu ile milletçe layık olduğumuz yücelikte uğurlu ve hayırlı olacaktır. İşte, kerim inanç budur, aziz ruhum.”

      Bu defa Efendiler, gece yarısından sonra saat 6.10’a gelmiş olmasına rağmen üçüncü safhanın açılmasına ben teşebbüs ettim.

      Rahmetli Kerim Paşa’nın pek hoşlandığını bildiğim bir ifadeyle, “Büyük Hazret!” ifadesiyle söze başladım:

      “Ümmetin ve milletin yüce mihrabı olduğu içindir ki milletin dileklerini bildirmeye yol bulmak gayesiyle teşebbüsten geri durmadık. Yalnız, büyük bir hatadan zatıalinizi kurtarmak maksadıyla arz edelim ki Anadolu’nun bütün dileklerinin Halife’ye duyurulduğu hakkındaki sözlere, milletin henüz güveni kesin değildir. Çünkü millet emindir ki Padişah, ihanetleri ortaya çıkmış olan birkaç kişiyi millete tercih buyurmazlar.”

      Kerim Paşa’nın temas ettiği noktalara cevap verirken şunları söyledim:

      Pek güzel ve yakın olan Allah’ın emrinin tecellisiyle bahtsız ve zulme uğramış asil milletimizin kurtuluşa ve selamete ermesini, yüce Allah’ın rahmet deryasından ümitle diler ve ufukları daima (inatçı bir dumanla) sarılı olan İstanbul’daki bazı kişilerin hakikati görmemekte bayağıca direnen duygularının ortadan kalkmasını bekleriz. Milletin asil ruhu da işte böyle duygularla doludur.

      Yalnız, tekrar etmekliğime müsaadenizi rica ederim ki evet veya hayır şeklinde cevap verilmesini istirham ettiğimiz sorular ne yazık ki cevapsız bırakılmıştır. Azizim, Allah’ın eli her elden üstündür fakat bununla beraber, güçlükleri ve meseleleri çözmeye girişenlerin kesinleşmiş bir hedefi olmak gerektir… Millet, Allah’ın emrini yerine getirecektir ve buyurduğunuz gibi milletçe elde edeceklerimiz hayırlı ve uğurlu olacaktır. İyilik dileyen dualarınızın eksik edilmemesini rica ederim. Çalışmak bizden, yardım ve kolaylık ölümsüz Allah’tandır.

Mustafa Kemal

      Artık Kerim Paşa’nın yorulduğu anlaşılıyordu. “Son iki sözüm, ruhum.” diyerek “Millî davanın esaslarını yüce tutmak ve korumak şartıyla içten temennilerin sayılıp döküldüğünü ve Allah’ın eli… ulu ayetinin, hayırla kabul buyrulması için kullanılmış” olduğunu söyledikten sonra “Allaha ısmarladık yine görüşeceğiz…” dedi ve çekilmek istedi. Bırakmadık.

      Son sözü biz söylemek istedik ve dedik ki: “Kardeşimizin hatırında kalması için son bir cümle arz ediyorum: Millet güçlü, her şeyi kavramış ve yolunda kesin inançlıdır. Fiilî mücadele hızla gelişmektedir. Yüce ve Şevketli Padişah’ımız Efendi’mizin lütuf ve sevgisinin eseri olmak üzere karar vermeleri ve meseleyi çözmeleri zamanıdır.” (Ves. 112).

      Efendiler, bundan sonra Ferit Paşa kabinesi ancak üç gün dayanabilmiştir.

      Görüşmeye muvaffak olamadığım dostum rahmetli Kerim Paşa’nın bazı kimselere söylediğine göre, bu konuşmamızı olduğu gibi Padişah’a göstermeyi başarmış ve onun üzerine direnme gücü kırılmış.

      Kerim Paşa’nın, Kara Vasıf Bey’e olan 8 Kasım 1919 tarihli mektubunda da bu nokta işaret edilmiştir.

      Rahmetlinin bu mektubunda şu satırlar vardır:

      “Eski sadrazam, en son görüşme üzerine ve bunun pek devamlı tesiri ve önemle söz konusu edilmesiyle sonunda çekilmek gerektiğine inanarak ve bütün direnme gücü yok olarak istifasını takdim etti… İşte sessiz sedasız, vatan için çalışılan ve tek başına bendenizin tertemiz gayretiyle başarılan büyük hadise budur…

      Dikkat edilmelidir ki bu yazıları ben yazmış ve eski sadrazam ile Padişah’ımız Efendi’miz hazretleri bütün bu görüşmeden sonra, neticelerini öğrenmeleri üzerine bunların sağlam esasları karşısında kararlarını vermişlerdir… Teşebbüsün ve yazılan yazıların ne dereceye kadar yüksek noktaları ihtiva ettiği ve nasıl bir temiz vicdan ve keskin görüşle yaşanan hakikatlerin kâğıda geçirildiği, elbette Allah katında ve milletin tarihi önünde asaletle bezenmiş bir değer olarak kalacaktır…

      Bütün bunları sayıp dökmeye beni sevk eden sebepler, geride kalmış hadiselerin gerçeklerini göstermektir…” Rahmetli Kerim Paşa, mektubun sonunda: “Bu kâğıdımın bir suretini Heyetitemsiliye’ye göndermek lütfunu esirgemezseniz, büyük hakikatlerin tam olarak ve birlikte yayımlanmasına yardım etmiş olursunuz.” demiş ve sureti değil fakat mektubun aslı bana gönderilmişti. Bu mektubu da yayımlanacak vesikalar arasına koyacağım (Ves. 113).

      Efendiler, bu görüşmenin yapıldığı gecenin ertesi yani 28 Eylül günü, özeti bütün kolordulara şifre ile bildirildi.

      Trabzon’dan Gelen Teklif

      Rahmetli Kerim Paşa’nın Fuat Paşa’ya yazdığı ilk telgrafında, İstanbul’dan yüksek şahsiyetlerin mücadelenin liderleriyle ve belli bir yerde buluşmalarından söz edildiğini görmüştük. Buna benzer fakat tersine, yani Anadolu’dan İstanbul’a gitmek yolunda bir teklif de bundan daha önce Trabzon’dan çıkmıştı. Bunu müsaade buyurursanız biraz açıklayayım: Trabzon Valisi Galip Bey, 18-19 Eylül tarihlerinde vazife gezisiyle Ardase’de bulunuyordu. Kazım Karabekir Paşa’nın Ardese’ye gidip vali ile görüşmesi söz konusuydu. Bu konu üzerinde 19 Eylül’de telgraf başında Kazım Karabekir Paşa ile görüştük. Vesile, 18 Eylül tarihli Trabzon’dan aldığım bir telgraftı. Kendisine olduğu gibi verdiğim bu telgrafta: “Millî menfaatlere dokunan 6 maddeyi kabul etmiyoruz (Bu 6 madde İstanbul ile münasebeti kesmeyle ilgili emirdir.). Arz edeceklerimizin Zatışahane’ye ulaştırılması ise gönderilecek bir heyet ile sağlanabilir kanaatindeyiz.” denilmekteydi (Ves. 114). Kazım Karabekir Paşa, makine başında Trabzon Valisi ile görüşmüş, özetini bildirdi. Vali soru şeklinde birtakım düşünceler ileri sürmüş, Karabekir Paşa uygun cevaplar vermiş. Vali en sonunda: “İstanbul’a bir heyet gönderilerek konunun Padişah’a arzını ve bu heyetle kendisinin gitmesini teklif etmiş ise de biz çeşitli vasıtalarla konuyu arz için çare düşündüğümüze göre bu fikirden vazgeçmiştir. Böyle bir heyetin gitmesi ve buna Saray’ın durumunu bilen Gümüşhane temsilcisi Zeki Bey’in de katılması teklif edilmektedir.” denilmekteydi (Ves. 115).

      Gariptir ki iki gün sonra, yani 21 Eylül 1919’da Torul’da Yarbay Halit Bey’in gönderdiği bir şifrede de bu heyet meselesinden söz ediliyordu. Fazla evhama kapılan Padişah’ı, yabancıların ve Ferit Paşa’nın kucağına