Harbiye Nazırı Paşa’nın beni telgraf başına davet ettiğini haber verdiler. Zaten dairemizde bulunan makine başına gittim.
İstanbul: “Harbiye telgrafhanesi, Yunus Nadi Bey, zatıdevletinizle görüşmek istiyor efendim.” denildikten sonra, “Harbiye telgrafhanesinde makine başında hazırım.” dendi. “Hazır olan kimdir?” dedim.
Telgrafçı: “Yunus Nadi Bey ve yanında Nazır Paşa’nın yaveri Cevat Rıfat Bey vardır efendim. Nazır Paşa’yı istediler mi, yoksa…” açıklamasında bulundu.
“Kendileriyle şimdi görüşünüz. Yalnız, beni telgrafa davet ettikleri zaman ‘Nazır’ demişlerdi. Davet eden Nazır Paşa mıdır, yoksa zatıalileri mi?”
Yunus Nadi Bey: “Nazır Paşa’nın müsaadesiyle ve yaveri vasıtasıyla Harbiye merkezinden, zatıdevletlerini aradık. Bu yüzden yanlış anlaşıldı efendim.” dedi.
Ben: “Teşekkür ederim. Buyurun.” dedim.
Bunun üzerine Yunus Nadi Bey’in sözleri alınmaya başlandı. Yunus Nadi Bey, düşüncelerine şu girişle başladı: “Millî iradenin, milletin hâkimiyetini müessir kılmasının hayırlı neticesi olarak meydana gelen değişiklik üzerine, burada kurulan hükûmetle, millî teşkilat arasında ahenkli bir birlik sağlanmasının gecikmeyeceğine hükmetmiştim. Yaptığım incelemeler sonunda henüz, bir iki noktada anlaşmazlık bulunduğunu anladım. Bu ahengin kurulmasındaki gecikme içte ve dışta iyi olmayacağı için bazı hususları arz etmeyi vazife saydım.”
Ondan sonra, şimdi özetleyeceğim noktalarla ilgili bilgi ve düşüncelerini, birinci mesele olarak belirttiler:
1- Ferit Paşa kabinesinde bulunmuş olan bazı kimselerin bu kabineye girmelerinden dolayı kötü gözle görülmelerine yer olmadığını ve Abuk Paşa’nın Ferit Paşa kabinesinin düşmesinde rol oynadığını;
2- Rıza Paşa hükûmetinin, geçiş devresi hükûmeti olduğunu, hayatının Meclisimebusan seçimlerinin sonuna kadar devam edebileceğini;
3- Bugünkü hükûmetin, millî gaye ve isteklerin hepsini yerinde bulmak ve müspet sonuçlanmasına da çalışmak hususunda en ufak şüpheye yer vermemekte olduğunu, söylediler ve;
4- Bilhassa, Cemal ve Abuk Paşalar gibi zatların, hükûmette millî davanın bir temsilcisi ve kefili gibi kabul edilmelerinde tereddüde lüzum yoktur, hükmünü verdiler.
İkinci mesele olarak da Yunus Nadi Bey, şahıslarla ilgili kısma temas ettiler. Bunda tamamen bizimle aynı düşüncede olmakla beraber “Biraz itidal tavsiyesine cesaret edeceğim.” dedi ve görüşünü, “millî başarının uyandırdığı iyi tesirlerin, bazılarınca intikamcılıkla yorumlanarak lekelenmekten korunmasının önemli olduğu” kanaatiyle belirtti.
Yunus Nadi Bey, “Bugünkü kabine üyeleri ile yaptığım temaslardan hükûmetin millî teşkilatın isteklerinin tamamıyla yerine getirilmesine azmetmiş olduğu anlaşılıyor.” dedikten sonra şu bilgiyi verdi: “Harbiye Nazırı Cemal Paşa, bugün yayımlanacak beyannamede, bu hususun yeteri kadar açıklanmış olduğunu ve ancak beyanname, hükûmetin resmî diliyle yazıldığına göre her nokta dikkate alınarak araya sıkıştırılmış, göstermelik birkaç kelimeye önem verilmemesi gerektiğini ifade etti.”
Yunus Nadi Bey, yeni sadrazamın ve hükûmetinin -her türlü yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için- millî teşkilatın ileri gelenlerinin göstereceği bir heyetle doğrudan doğruya temas etmeleri hususundaki samimi arzusunu bildirdikten sonra bütün düşüncelerini şu cümle ile özetledi: “Bugün bendenizin en önemli saydığım husus, buhranın sona ermesi ve karmakarışık bir durumda devam etmemesinden ibarettir.” (Ves. 133).
Yunus Nadi Bey bu konudaki düşüncemi beklediğini söylediği için ben de şu cevabı verdim:
Yunus Nadi Beyefendi’ye,
Heyetitemsiliyece Sadrazam Paşa hazretlerine yapılan esaslı ve ikinci derecedeki teklifleri ve kendisinin heyetimize verdiği cevabı; bilhassa bu cevabın son bölümlerini görmüş müydünüz? Yüksek ifade ve düşüncelerinizden, bu yazıları görmemiş olduğunuza ve tekliflerimizin mahiyet ve samimiyetini tamamen anlamamış olanlar tarafından zatıalinize hikâye edilmiş olduğuna hükmediyoruz. Bu sebeple, esas hakkında burada münakaşaya girmeyi imkânsız görüyoruz. Yalnız şahsi olan yüksek düşüncelerinizde bazı noktaları aydınlatmak maksadıyla, aşağıda sırayla açıklamalar yapılmıştır.
Yeni kabine ile millî teşkilatımız arasında, ahenkli bir birlik kurulmasının gecikmeyeceğine biz de hükmettiydik. Bunun gecikmesi sebebini bizde değil, yeni kabinenin dört günden beri göstermekte olduğu tereddütlü tavırda aramak lazımdır. Yeni kabine ile aramızda anlaşmazlık olduğunu dahi yeni kabine bize bildirmemiştir. Yeni kabinede yerlerinde bırakılan eski nazırların namusları hakkında şüphe etmemekle beraber, eski kabinenin canice hareketlerine bilerek veya bilmeyerek katılmış oldukları göz önünde bulundurulacak önemli bir noktadır. Abuk Paşa’nın kabinenin düşmesinde oynamış olduğu rolü bilmiyoruz. Biz, neticeyi sağlayan kuvveti pek iyi biliriz. Bizim maksadımız, bu hükûmeti, tasavvur buyurulduğu gibi geçiş devresi hükûmeti gibi kabul etmek değildir. Aksine, millet mukadderatını tayin edecek ve barışı yapacak en önemli bir heyet olabilmesini temenni ederiz. Milletimizin temel menfaatleri konusunda yabancıların bizce hiç önemi yoktur. Biz, hareket tarzımızı yabancıların dedikodusuna uydurmak zaafını küçüklük sayanlardanız. İç ve dış durumu bütün açıklığıyla biliyoruz. Attığımız adım tesadüfi değil, derin düşüncelere ve sağlam esaslara ve bütün milletin düzenli teşkilata bağlı hakiki kuvvetine ve irade gücüne dayanmaktadır. Millet, hâkimiyetini bütün manasıyla, bütün dünyaya tanıttırmaya kesin karar vermiştir. Bunun için de her yerde, her türlü tedbir alınmıştır. Bugünkü hükûmetin millî dava ve arzuları müspet karşılamaya ve neticelendirmeye çalışmasını isteriz. Çünkü başka türlü iktidarda kalamaz. Abuk Paşa’yı bilmiyoruz. Fakat Cemal Paşa’dan millî teşkilatımızın temsilcisi olmaktan başka bir şey beklemeyiz.
(Efendiler, şunu belirtmeliyim ki Cemal Paşa bizim temsilcimiz değildi ve böyle bir mevki ve vazifenin kendisine verilmesine sizce bilinen hareket tarzından dolayı bir münasebet yoktu. Ancak Yunus Nadi Bey’in telgrafında Cemal Paşa’nın temsilci gibi kabul edilmesinde tereddüde lüzum yoktur, denilmiş olmasından, Cemal Paşa’nın arzu ettiği kanaatine varılmış ve oldubitti hâlinde bu vazife kendisine verilmiştir.)
Ve nazır olur olmaz kendilerinin herkesten önce doğrudan doğruya bizimle temasa geçip hakiki durumu anlayacağını ve ona göre hükûmetle millî teşkilatın görüşlerini birleştirmeye çalışacağını ümit ediyorduk. Hâlbuki henüz böyle bir temastan kaçındığı görülüyor. Bizim yeni kabineye karşı ileri sürdüğümüz teklif ve isteklerimiz, şahsi ve keyfî olmayıp bütün vilayetlerin ve müstakil sancaklarla onlara bağlı yerlerin ve beş kolordu komutanının ve millî teşkilata sadık yüksek dereceli memurların Heyetitemsiliyemizce bildirdikleri tekliflerin, Heyetitemsiliyemizce hükûmeti mümkün olduğu kadar güç duruma sokmamak hususu dikkate alınarak varılmış bir neticesinden ibarettir. Ve bu teklif ve isteklerde tasavvur ve tasvir buyurduğunuz mahzurlar yoktur. Hükûmet, Heyetitemsiliye’mizle, samimi ve ciddi münasebet ve görüşmelerde bulunduğu takdirde, ileri sürülmüş olan istek ve tekliflerin hükûmetçe yerine getirilebilecek şekil ve zamanını kararlaştırmaya hiçbir engel yoktur. Yalnız Sadrazam Paşa’nın, Heyetitemsiliye’mize 4 Ekim’de gönderilen cevap telgrafındaki son bölümler dikkate değer. Eğer meşru olan millî teşkilatımız ve bunun idaresi başında bulunanları, gayrimeşru ve kanun dışı tanınmak zihniyeti devam ettirilecekse, hiçbir anlaşma imkânı bulunamayacağına şüphe yoktur. Bugün yayımlanacağını bildirdiğiniz