Bırak kırılsın!
Ne kadar,
Oyun açtı başıma…
Bazen isyan ederek
Hem güneşe hem de aya
Haykırırım: “Götürün,
Verdim onu Allah’a!”
Ama karar vermedim,
Niçin karar vermedim,
Sevda dolu yüreğim
Armağan olsun sana.
YİNE GECE GELİYOR
Kapkara renklerle ben hep yazıyorum.
Senin her sözünü kendi yüreğime.
Yine gece geliyor, söyle nereye kaçayım?
Gece yine geliyor, onu sevmiyorum.
Belki yüz defa okudum satırlarını,
Onları ezbere biliyorum daha.
Sayısını bilmiyorum gökteki yıldızın,
Ama birine ediyorum ben dua.
O ne ise sende, başkasında yoktur?
O nedir, kendim de bilmiyorum ki!
Seni başkalarından ayırayım diye,
Görmek istemiyorum, hiç kimseyi!
Mürekkep rengiyle öz yüreğimde
Hep resmini çizip, hep boyuyorum.
Yine gece geliyor, nereye kaçsam?
Yine gülümseyip selam veriyorum.
Öyle karanlık çöktü ki kayboldu gölgeler
Gölgeler uyudu, ben ise yalnızım.
Ama hiçbir şeye üzülmüyorum artık
Çoktandır hiçbir şeyden utanmıyorum.
Utanç, utanç verir, korkuysa korku,
Neden utanayım ben, neden korkayım?
Beni çoktandır bırakmış mutluluk,
Senin kısmetinmiş uyandırmak onu.
Mürekkep rengiyle bu yüreğimde
Ebedî yazıyorum senin adını.
Yine gece geliyor, nereye kaçayım?
Mahkumum şimdi de sevmeye onu.
YÜREĞİM
Vurulmuştum sana, öyle sanıyordum,
Sen bana hiçbir zaman yanlış yapmazdın.
Öyle büyütmüştüm ki seni kalbimde,
Gözünle görsen de hiç tanımazdın.
Deli gibi seviyordum yarattığımı
Onunla kendimi mutlu sanıyordum.
Sen ise kayıtsız kalıyordun buna,
Üstelik gülüyordun benim hâlime.
Gülüşün gözyaşıyla dolu olsa da,
Senin umurunda değildi bu hayat.
Onun ise dünyada yoktu eşi
Sen değil, bir oydu bana kainat.
Onunla döküyordum gözyaşlarımı,
Cesurdum bazen bir aslan gibi
Gizlemiyordum ondan sevdiğimi
Kınamadım onu seçen yüreğimi.
Şimdi o raflarda düşmüş de kalmış,
Dudak boyaları boş çanta gibi.
Batır dikenini, iğnele daha,
Geri istemiyorum ben yüreğimi.
Bırak senin yanında kalsın her zaman
Düşünme hiç onun ne olduğunu.
Ne olduysa belki de bakışlarınla
Öyle hep aklıma getiriyorsun onu.
ZAYIF ARZULARI GÖTÜRDÜ RÜZGÂR
Neden alındın
Dostum acaba?
Zayıf arzuları götürdü rüzgâr.
Sen benim için,
Benim bağımdan içinden
Gizemli, yasak bir çiçek derledin.
O gülü derledin
Hediye ettin bana.
Böyle hediyeleri
Sık sık verirler.
Verdin ki bana bakayım
Nasıl soluyor acaba?
Göreyim nasıl ölüyor,
Bu zavallı güller?
Sen bana bir fotoğraf da verdin.
Hediye ettin ki
Fotoğraf çekmeyeyim.
Karanlık izin vermedi
Renkleri göreyim
Işıkta ise renklerin
Kendisi soldu.
Kitap verdin bana
Denizler kadar.
Hepsinin içi bomboş sayfalar.
Aniden bir güneş de
Verdin sen bana
Çöl ateşi gibi canımı yakar.
Çiskin yağmurları da
Sen verdin bize,
Üstelik şemsiye verdin hediye.
Yağmurun altında
Islanıp kaldım,
Bu şemsiye elek gibi
Akıtıyor diye…
Kerpiçten bir ev de
Hediye ettin,
Penceresi kapısı yoktur bu evin.
İçinde hareketsiz
Boğulup kaldım,
Olmadım kısmetin
Çıkmadı sesin.
Şimdi soruyorsun
Beni de benden
“Sana ne hediye edeyim?” diye
“Olanlar bana yeter!”
Diyorum ben de,
En iyisi bırak gideyim.
SEVGİ VE NEFRET
Sevgi, neden nefretle dostluk ediyorsun?
O seni hem üzer hem de yanıltır.
Sevgi, bil ki sana da sevgi lazımdır,
Korkma, yalnız seven zafer kazanır.
Git, yanıltmasın seni küskünlük
Kıskançlık kör eder, kapa gözlerini.
Gözlerin daima bırak açık olsun,
Unutma hiçbir zaman aşk duygusunu.
İnansan ki gurur kat kat duvar gibi,
Koruyacak seni, akılsızsın demek.
Oyun oynuyorsun… Kimlerden dolayı?
Bu oyun senin için oynanıyor demek.
Ne zaman sevmeye son vermediysen,
Veda