Yusuf, sonunda bulundu ve bir köle olarak firavunun koruması Potiphar’ın Mısırlı kaptanına satıldı. Potiphar’ın eşi onu baştan çıkarmaya çalışana kadar hizmette kusur işlemedi. Kadının tekliflerini reddettiğinde ise tecavüzle suçlandı ve Potiphar tarafından hapse attırıldı.
Yusuf sonra, rüyasını yorumlayan firavunun hapse düşmüş bir hizmetkârı ile tanışacağı bir hapse yollandı. Hizmetkâr daha sonra serbest bırakıldı ve firavun kendisini rahatsız eden bir rüya görünce Yusuf’un tavsiyesini almak istedi. Yusuf rüyayı Mısır’ın yedi yıl boyunca hasadındaki bolluğun yedi senelik aşırı kıtlığın takip edeceği şeklinde yorumladı. Firavun, Yusuf’a güvendi ve yedi yıl yetecek kadar fazladan yiyecek depoladı. Yusuf’un kehaneti gerçekleştiğinde, iyi niyetli firavun ona eşi benzeri görülmemiş imkanlar verdi.
Öngörülen kıtlık tüm bölgeye yayıldığında, Yusuf’un kardeşleri yiyecek aramaya Mısır’a geldiler. Yusuf onları kendisine karşı işledikleri günahtan ötürü cezalandırmak için kılık değiştirdi ve diğerlerini eve yollayarak kardeşi Bünyamin’i bir köle olarak yanında tuttu. Diğer kardeşi Yahuda, Bünyamin’in yerine köle olmak için yalvardı. Yusuf, bunu kardeşlerinin değiştiğine dair bir işaret olarak yordu.
Ailesinin Mısır’a gelmesine izin verdi. Orada, o ve on bir kardeşi İsrail’in on iki kabilesini kurdular.
1. Firavunun Yusuf’u ilk anda kabul etmesinin nedenlerinden birinin, firavunun İbranilerle birtakım bağları olan bir etnik grup olan bir “Hyksos” olabileceği söylenmektedir.
2. Yusuf’un hikâyesi, Andrew Lloyd Webber ve Tim Rica tarafından 1982’de Broadway’de sahneye konan Joseph and the Amazing Technicolor Dreamcoat müzikaline uyarlandı.
İslam’ın Yayılışı
Hz. Muhammed’in Mekke’de kurduğu din, peygamberin MS 632’de ölmesinin ardından Orta Doğu’nun tamamına hayret verici bir hızla yayıldı. Müslüman ordular Arap Yarımadası’nı, İran’ı, Suriye’yi, Ermenistan’ı, Mısır’ı, Kuzey Afrika’yı ve Afganistan’ı fethettiler. MS 711’de, peygamberin ölümünün ardından henüz bir yüzyıldan daha az bir zaman geçmişken takipçileri, günümüz İspanyası’nı fethederek İslam’ı Avrupa’ya getirdiler.
Üç kıtaya yayılan İslam imparatorluğu veya halifeliği, kırılgan birliği sürdürmek için mücadele verdi. Başkent, uzak Mekke’den yeryüzündeki en eski şehir olan Şam’a taşındı ve halifeler yönetimlerini sağlamlaştırmak için göz alıcı camiler inşa ettiler.
Fakat sekizinci yüzyılın ortasında halifelik parçalanmaya başladı. Rakip halifeliklerin en büyüğü olan Abbasiler başkentlerini Bağdat’a taşırken, İber Yarımadası da kendi halifeliğini kurmuştu. Yine de ortaçağ boyunca Müslüman dünyasının yıldızı parladı. Bilim insanları, şairler ve matematikçiler Bağdat’ı romansın ve öğrenmenin masalsı şehrine dönüştürdü.
Hâlen karanlık çağın ortalarında bulunan Hıristiyan Avrupa’ya, İslam’ın başarısı korkutucu geliyordu. Müslüman ordular, nihayetinde 732’de Franklar’ın lideri Charles Martel tarafından geri püskürtülmelerinin öncesinde Fransa’ya ulaştılar. Bazı tarihçiler bu savaşı, İslam’ın Avrupa’ya daha da yayılmasını engellemesi açısından, tarihte bir dönüm noktası olarak görürler. Daha sonra Papa, Avrupa ordularını Müslümanlar’a karşı kutsal bir savaş vermeye çağırarak Orta Doğu’ya sevketti.
Ancak, halifeliğin yıkımı, doğudan geldi. Bağdat 1258’de istilacı bir Moğol ordusu tarafından ele geçirildi. Moğollar, şehrin muhteşem kütüphanelerini yaktılar ve yaklaşık bir milyon kişiyi de katlettiler. Cengiz Han’ın torunlarından biri olan Moğol kumandanı, son halifeyi bir halının içine sarıp atlarının arkasında sürükleyerek öldürdü.
1. Avrupa’nın karanlık çağı sırasında İslam bilginleri Avrupalı meslektaşlarından bilimsel olarak çok daha ilerdeydiler. “Cebir” (algebra) ve “kimya” (chemistry) gibi fen ve matematikle ilgili pek çok bilimsel kelime, İngilizce’ye Arapça’dan geçmiştir.
2. Sekizinci yüzyılda Orta Asya’daki bir savaş sırasında halifenin ordusu, bir savaş esirinden Çinliler’in kağıt yapma sırrını öğrendi.
3. Halifelikten kalan en ünlü kitaplardan biri, on sekizinci yüzyılda tercüme edildiğinden bu yana Batı’da muazzam bir popülerlik yakalayan “Binbir Gece Masalları” adlı masal ve fabl derlemesidir.
Madde-22
Joseph Heller’ın Madde-22’si (Catch-22), İngilizce’ye günlük konuşma dilinde şimdi yaygın olan bir biçim verdiği gibi, en güzel savaş romanlarından ve kara komedilerinden birini de verdi. 1961’de ilk kez basıldığında bu sıra dışı eser türlü eleştirilerle karşılaştı. Bazıları onu çok parlak, bazıları ise şok edici ve saldırgan buldu. Her durumda Madde-22, absürdün ve gerçeküstücülüğün Amerikan edebiyatına tanıtıldığı, dönüm noktası haline gelen muhalif bir romandı.
Madde-22’nin başkahramanı, II. Dünya Savaşı sırasında küçük bir İtalyan adası olan Pianosa’ya giden bir ABD Hava Kuvvetleri bombacısıdır. Hava filosu, havacılara bazı belirli görevleri tamamladıktan sonra evlerine gidebilecekleri sözünü veren –ama görevlerin sayısının artmaya devam etmesiyle kimsenin oradan ayrılamamasına sebep olan– komik derecede beceriksiz generaller tarafından idare edilir. Savaşın bürokratik saçmalıkları, Hava Kuvvetleri’nin romana adını veren basit ama sinsi yönetmeliğinde cisimleşir. Yirmi ikinci maddede, bir askerin ancak delice davrandığı takdirde savaş görevinden muaf tutulabileceği, ama kişi bu muafiyet için talepte bulunursa, bu durumun, uçacak kadar aklı başında oluşunu açıkça göstereceği belirtilir.
Roman, uygunsuz durumların ve acayipliklerin unutulmaz karakterleri ile doldurulmuştur. Hava filosu kumandanı Binbaşı Binbaşı Binbaşı Binbaşı (ismi böyle konmuştu çünkü babası komik olabileceğini düşünmüştü), kariyerinin ilk gününden itibaren, bir bilgisayar arızası sayesinde binbaşılığa giden tüm yolları atlayarak terfi ettirilmiştir. İşi karıştıran memur Milo Minderbinder, acımasız bir karaborsacıdır ve kâr uğruna kendi hava filosunu bombalaması için Almanlar’la bir sözleşme imzalamak da dahil, her şeyi yapar. Ve doktor Doc Daneeka, hatalı bir evrakta “öldürüldükten” sonra, aslında halen yaşadığına – en kötüsü hayat sigortası poliçesinden dolayı aylık ödemelerine minnettar olan kendi eşi de dahil – başkalarını ikna edemez.
Madde-22’nin öykülemeciliği, zaman için herhangi bir uyarı yapmaksızın sözün gelişine göre birkaç ipucu vererek, savaşın kargaşasını taklit ederek ve okuyucuyu tamamen başıboş bir halde bırakarak bir ileri bir geri atlar. Bu arada, hava filosunun eğlence evi soytarılıkları romanı kahkahadan kırıp geçirecek derecede komik yapar, ta ki bir şeylerin kötüleşmeye başladığı ana kadar. Kara mizah ustası Heller, olay örgüsünün detaylarını, başlangıçta çok gülünç görünen şeylerin, tüm gerçek bilindiği zaman aslında öldürücü derecede ciddi olduğu açıklığa kavuşana dek aşamalı olarak ve düşünmeden yapılmış gibi gözler önüne serer.
Heller,