“Hayır.” diye cevapladı Leilia. “Böyle iyiyim.”
Esmeralda Percival’a döndü. “Tristan seni arıyordu. Sanırım tezgâhın arkasında. Git ve ona bir merhaba de.”
“Birazdan giderim.” Percival, Tristan’ın olduğu yöne doğru bir göz attı.
“Sen bilirsin.” dedi Esmeralde genç adama. “Müşterilerle ilgilenmem gerek.” Genç kadın Leilia’ya döndü, “Bana veda etmeden sakın gitme.” dedi.
Hemen sonrasında Esmeralda ilgi alanına giren bir başka kişiyle konuşmak üzere uzaklaştı. İşte kuzeni böyleydi. Hayatı her zaman parti gibi yaşardı.
“Bir şeyler içmek ister misin?” Leilia neredeyse gözlerini devirecekti. Esmeralda’nın az önce ona bunu sorduğunu duymamış mıydı?
“Hayır.” Genç adamın ilgisizliğini cezalandırmayacaktı. Hiçbir faydası olmazdı. Genç kadın ne diyeceğini bilemedi. “Daha sonra bir tane alırım.”
“Eğer senin için mahzuru yoksa ben bir tane alacağım.” Percival genç kadını yalnız bırakarak, içeceklerin servis edildiği en yakın bölüme gitti. Tristan orada başka biriyle konuşuyordu. Percival’ın ona doğru yaklaştığını gördüğünde gülümsemeye başladı. Günlerdir birbirlerini görmüyormuşçasına selamlaştılar. Leilia bunun öyle olmadığını biliyordu ama bir nedenle bu durum da onu rahatsız etmişti.
Cadı Kazanı’na geleli daha on beş dakika bile olmadan Percival en iyi arkadaşını ona tercih etmişti bile. Aslında genç kadın onu suçlamıyordu zira Nash burada olsaydı o da aynı şeyi yapardı. Percival’in ona özel muamele göstermesini beklemese de, genç adamın bir centilmen gibi davranmasını isterdi.
Parlak zırhı olan şövalye buraya kadardı. Genç adamın kendisini özel hissettirecek şeyler yapmaması aslında iyiydi. Percival’ın yakın zamanda gelmeyeceği aşikârdı. Genç kadın konuşmak için birilerini bulabilirdi ama nedense bu düşünce onu daha da rahatsız etti. Ayrıca konuşmak isteyeceği tek bir kişi vardı ve o burada değildi. Belki de randevuyu, genç kadını daha da fazla hayal kırıklığına uğratmadan iptal etmeliydi. Kimi kandırıyordu ki? Randevu, daha başlamadan onu hayal kırıklığına uğratmıştı...
Leilia mantosunu aldı ve kahve dükkânından çıktı. Bir kâse patlamış mısır ve bir kadeh şarap ile evinde çok daha güzel vakit geçirirdi. Belki her ikisini de onunla paylaşmak isteyip istemediğini öğrenmek için Nash'i arayabilirdi. Düşündükçe çok daha iyi bir fikir gibi geldi genç kadına...
Percival’a bakındı, ona ayrıldığını söyleyip söylemem konusunda karasız kalmıştı. Sonunda bu fikirden vazgeçti. Onun yerine telefonunu cebinden çıkartıp ona üzgün olduğunu ve ayrılmak zorunda kaldığını bildiren bir mesaj attı. Leilia telefonunu mantosunun cebine koyarken, kendi evi yerine Nash’in apartmanın olduğu yönüne doğru yürümeye başladı. En iyi arkadaşını görmesi gerekiyordu.
BÖLÜM ÜÇ
Nash dairesine girdi ve Leilia’nın kendisine verdiği şarabı tezgâha koydu. Ceketini hırsla çıkarttı ve en yakındaki sandalyeye fırlattı. Daha doğrusu fırlatmaya çalıştı. Genç adam bir şekilde hedefi şaşırdı ve ceket yere düştü. Yerden alıp dolapta askıya asmaya deyip değmeyeceği konusunda karar verebilmek için uzun süre cekete baktı. İç çekerek ceketi yerden aldı ve onu en başta olması gereken yere koydu. Leilia’ya hislerini söyleme planının istediği gibi gitmemesinin sorumlusu kıyafetler değildi. Genç kadının kendisine verdiği şarap şişesine bakıp bütün şişeyi tek başına içmeyi düşündü ama acıları içinde boğulmak için merlot şaraptan daha sert bir şeylere ihtiyacı vardı.
Yakınındaki dolaba gitti ve bir şişe viski çıkarttı. Aldığı viski bardağını ağzına kadar doldurdu. Nash bardağı ağzına dayadı ve içindekilerin hepsini bitirdi. İçki boğazını yakarak aşağı doğru yol alırken bu hisle baş edebilmek için kafasını salladı. Sonrasında bir bardak daha doldurdu. Dolu dolu üç bardak sonunda, oda kendi etrafında dönmeye başlamıştı ve genç adamın beynini rahatsız eden şey hafif hafif uyuşmaya başlamıştı. Nash bardağı tezgâhın üzerine bırakıp şişeyi aldı ve kanepeye çarpıp tökezledi. Nezaketle uğraşacak hali yoktu. Doğrudan şişeden de içebilirdi.
Nash viski şişesine sarılmış halde kendini kanepenin üzerine bırakıverdi. Uzaktan kumandaya uzandı ve televizyonu açtı. Ekranda iki kişi vardı, bir erkek ve bir kadın. İkiliden biri konuşmaya başlayınca Nash homurdandı. “Merhaba ben Gawain Daly ve güzeller güzeli sunucu arkadaşım Jocelyn Stacy.”
“Adi herif” diye ağzının içinde mırıldandı Nash. Gawain, siyah saçlarının bir tutamını alnından geriye doğru attı ve Jocelyn'e döndü. “New York oldukça soğuk. Şu kalabalığa bir bakın! Yeni Yıla girerken bize katılacak çok kişi var.” Ünlü gülüşünü kameraya gösterip sunucu arkadaşına döndü, “Yeni Yıl kararlarını hazırladın mı?”
“Sen de kendine birkaç tane hazırlamalısın Gawain.” diye söylendi Nash. Viskisi şişesini televizyona fırlatmamak için kendini zor tuttu. Onun yerine büyük bir yudumu ağzına aldı. Lisede geçirdiği günlerle barışacağını düşünmüştü, ama görünüşe göre bazı kişilere duyduğu kin asla bitmeyecekti.
“Kendi adıma değişmesini istediğim bir şey yok.” diye cevapladı Jocelyn. “Peki, ya sen?”
“Mükemmel bir şeyi bozmak istemem elbette.” Gawain göz kırptı. “Peki, gece yarısı öpücüğü hakkında ne düşünüyorsun?” “Aklında özel birisi var mı?”
Kaşları hareket etmese dahi sözleri bu hareketi destekler nitelikteydi. Nash kızgınlıkla söylendi. Gawain, açıkça Jocelyn’in kendisini öpmesini istiyordu. Nash, ünlü güzelin genç adamı geri çevirmesini diledi. Sonrasında biraz daha viski içti. Şişenin yarısı bitmişti. Bu hızla giderse gece yarısı olmadan şişenin tamamını bitirmiş ve kendinden geçmiş olacaktı.
“Birkaç olasılık var.” dedi Jocelyn arsızca. Sarışın kadın yanlış anlaşılmaya yer bırakmayacak şekilde dudaklarını yaladı.
“Şans her zaman bu adi herifin yanındadır zaten.” Şimdiye kadar neden televizyonu kapatmamıştı ki? İhtiyaç duyduğu en son şey, Gawain'in bitirdiği filminde birlikte oynadığı oyuncuyu öperek alacağı küçük sayısı seyretmekti. Şovalye üçlüsünün lideriydi. Percival ve Tristan o etrafta yokken daha iyi insanlardı. Şöhretini ve servetini bulmak için California’ya gittiğinde Nash çok mutlu olmuştu. Genç adamın bu hedefine ulaşması da çok zaman almamıştı. Şans her zaman onun yanındaydı.
Kamera görüntüsü Yeni Yıl şarkısı çalarken düşmek üzere ayarlanmış ışık topuna doğru kaydı. Gawain’ın sesi hâlâ genç adamın televizyonunun hoparlöründen duyuluyordu. “Gördüğünüz gibi top düşmeye hazır. İhtiyacımız olan tek şey gece yarısına ulaşmak, sonrasında hepimiz en mutlu Yeni Yıl için kadeh kaldıracağız. Şimdi Los Angeles ve Corbin Vale'deki kardeş istasyonlara bir göz atalım.”
Nash bundan sonra televizyonun sesini kapattı. Leilia’nın geceyi Percival ile birlikte geçireceğini unutacak kadar viski içtiğini sanmıştı ancak bu düşünceyi kafasından çıkartamamıştı. Gawain’in Jocelyn’i öpeceği gibi genç kadın da Percival’ı gece yarısı öpecek miydi? Bu düşünce midesini bulandırmıştı. Bu kadar içtiği için pişman olmaya başlamıştı. Ama ne olacaktı ki... Zaten yeteri kadar batmıştı. İçmeye devam edebilirdi.