“Birkaç kadeh viski içmiş olabilirim.” Genç adam yarısı boşalmış şişeyi havaya kaldırdı.
“Lütfen bunun yeni bir şişe olmadığını söyle.” Onu bu kadar çok içmeye iten şey ne olabilirdi? Bugün yılbaşıydı ama yinede Nash çok içki içen biri değildi. “Ver şunu bana.” Genç kadın şişeyi adamın elinden alıp onun uzanamayacağı bir noktada tezgâhın üzerine bıraktı. “Senin derdin ne? Bütün gün çok garip davrandın.”
“Bir adam arada sırada huzur içerisinde içkisini içemez mi? Genç adam televizyona el salladı. “Bak, şövalyelerinden biri.” Hollywood’un en güzel kadınlarından birini daha ayarttığını görmeye hazır mısın?”
Leilia televizyona göz attı. Gawain Daly televizyon ekranındaydı ve kesinlikle seyircilere karşı oynuyordu. O her zaman böyledi. Adam dikkatleri üzerine çeker ve ilgi odağı olurdu. Gawain çekiciydi. Kesinlikle bir yıldız kalitesi vardı. Güzel yüzünü ve çekici vücudunu kullanarak istediğini almıştı. Gawain hakkında bilgi sahibi olmasının tek nedeni Tristan ile olan bağıydı. Bir zamanlar Tristan ve Kuzeni Sage birbirlerinden ayrılmazlardı. Hâlâ onları neyin ayırdığını anlayamamıştı ama bu zaten üstüne vazife değildi. Sage, Gawain Hollywood için kasabadan ayrıldığı sıralarda ortadan kaybolmuştu. Genç kadın bazen ikisinin kasabayı terk etmelerinin bağlantılı olduğunu düşünürdü. “Gawain veya sözde şövalyeler ile ilgilenmiyorum. Asla o üçlü arasında olmayı istememişimdir.” Sözleri istediğinden daha terbiyesiz bir eda ile ağzından çıkmıştı.
“O halde istediğin şey ne?” Genç adam geveleyerek konuştu. “Çünkü seni tanıdığımı sanıyordum ama görülen o ki tanımıyormuşum.”
Leilia iç geçirdi. “Kahve yapmamın bir sakıncası var mı? Sanırım bir fincan kahveye ihtiyacın var. Çünkü benim gerçekten ihtiyacım var.” Genç adamı rahatsız eden şeyle başa çıkmak istiyorsa birkaç fincan kahveye ihtiyacı olacaktı.
“Keyfine bak” diye cevapladı genç adam. “Ama ben istemiyorum. Bana viskiyi geri ver. Şu anda ihtiyacım olan tek şey o.”
Leilia tezgâha doğru yürüdü ve kahve makinesinin altına bir kahve fincanı yerleştirdi. Makineye kahveyi koydu ve tamamen su ile dolduğuna emin olduktan sonra demleme düğmesine bastı. O gün genç adama verdiği şarap şişesini fark etti. En azından kaliteli şarabı bu sarhoşluk âlemi için heba etmemişti. Bu şarabın tadı alınmalı ve keyfi çıkarılmalıydı. Zil zurna sarhoş olmak için kullanılmamalıydı. Kahve demlendiğinde adama sevdiği gibi sade bir kahve hazırladı. “Haydi, al bakalım” diyerek genç adama verdi. “Sıcak, sade ve yumruk kadar güçlü. İçtiğin viskinin yarısı güçte bir yumruk olsa da."
Genç adam kahveyi kokladı ve genç kadına geri verdi. “Viskimi geri istediğimi söyledim sana. Bunu içmemin tek yolu içine güzel bir miktar alkol eklemen olabilir.”
Genç kadın içini çekti, kupayı kanepenin önünde duran masanın üzerine bıraktı ve genç adamın yanına oturdu. “Sana daha fazla viski vermeyeceğim. Onun yerine seni neyin rahatsız ettiğini konuşalım mı?”
Gawain’in sesi odanın içerisinde yankılandı ve Nash televizyona kızgınlıkla söylendi. Leilia uzaktan kumandayı aldı ve televizyonu kapattı. Genç adamı daha fazla kışkırtmaya gerek yoktu. Onun, Gawain, Tristan ve Percival’a karşı olan negatif düşüncelerini çok iyi biliyordu. Bu üçü lisede okulun gözdeleriyken, Nash okulun ineklerindendi. Yıllar geçtikçe gelişmiş ve muhteşem bir erkeğe dönüşmüştü. Genç kadın onun altın sarısı saçlarını ve zekâsının yansıdığı açık mavi gözlerini onlara tercih ederdi. Nash bir dahiydi. Onu çok zengin eden bir yazılım geliştirmişti. Bir konakta yaşayabilecekken kuzenlerinin Hoş Tesadüfler dükkânının üzerindeki tek yatak odalı küçük dairesini tercih ediyordu.
“Seni ne mutlu eder?” diye sordu genç adam. “Üzüm bağından ve şaraphaneden daha fazlasını istiyor musun?”
Genç kadın uzanıp genç adamın altın sarısı saç tutamını kulağının arkasına attı. Saçlarını geçen sene uzatmaya başlamıştı ve şimdi neredeyse arka tarafta küçük bir atkuyruğu yapacak kadar uzamıştı. Leilia onun saçlarını uzun seviyordu. “Gerçekte ne istediğini bilen var mıdır? Ayrıca, elbette mutluyum. Üzüm bağını ve şaraphaneyi seviyorum.”
“Ama... ne bileyim... daha fazlasını istemez misin?”
“Aşk ve aile gibi mi? Belki de etrafı çitle çevrili bir ev ve onun yanında bir köpek?" Genç kadın omzunu silkti. “Bir gün isterim. Doğru insanla.”
Genç adam birkaç saniye sessiz kaldı. “Elbette. Doğru insan.” diyerek mırıldandı en sonunda. Nash gözlerini ovuşturdu. “Sanırım yatmam gerekiyor.”
Leilia bunun üzerine hiçbir şey söylemedi. İçmeyi başardığı viski düşünüldüğünde, genç adamın gözlerini açık ve midesini sağlam tutabilmesine şaşırmıştı genç kadın. “Bu iyi bir fikir. Odana gitmene yardım edeyim.”
“Ben gidebilirim.” Genç adam ayağa kalktı, biraz yalpaladı ve sonra kalktığı yere geri düştü. “Tamam, belki biraz yardım alabilirim.”
Genç kadın güldü, ayağa kalktı ve genç adama yardım etmek için elini uzattı. “Haydi, gidelim koca oğlan.” Nash genç kadının yardımı ile ayağa kalkabildi. Kollarını genç kadına doladı ve yatağa doğru yürüdüler. Neyse ki yatak çok uzakta değildi. Genç adam yatağa oturmaktan çok düştü. “Şu tişörtü çıkartalım.”
“Benden faydalanmak için mi elbiselerimi çıkartıyorsun?”
“Ben asla...” genç kadının yanakları yanmaya başlamıştı. Nash'in kaslı güzel bir göğsü vardı ve genç kadın buna gizlice hayranlık duyuyordu ama genç adamın bunu bilmesine gerek yoktu.
“Bunun için yapıyorsan da benim için sorun yok.” dedi Nash. Genç kadın, genç adamın tişörtünün düğmelerini açtı ve çıkarttı. “Güzel bir değişiklik olur aslında.” Genç adamın gözleri kapandı ve arka üstü yatağa uzandı.
Leilia iç geçirdi ve daha rahat etmesi için genç adamın bacaklarını yatağa doğru kaldırdı, sonra battaniyeyi üzerine örttü. Yatağın kenarından çok uzaklaşmadan genç adam ona seslendi. “Gitme. Benimle Kal.” diye yalvardı.
Genç kadın genç adama baktı. Daha önce gözlerinde görmediği bir şey vardı. Ona yalvaracak bir adam değildi. Genç adamın gözlerinde görmekten hoşlanmadığı bir hüzün vardı. “Tamam.” dedi genç kadın. “En azından sen uyuyuncaya kadar.”
“Alabildiğimi, alacağım” diye mırıldandı genç adam.
Leilia genç adamın yanına kıvrıldı ve başını onun omzuna koydu. Bu genç kadına çok iyi gelmişti. Başını ilk kez omzuna koymuyordu ama bu bir şekilde daha özel geliyordu. Genç adam kollarını genç kadına doladı ve kendine doğru çekti. “Seni seviyorum.” diye mırıldandı. Sonra kısa bir an için dudaklarını genç kadının dudaklarına doğru bastırdı ve devam etti, "Seni her zaman sevdim.”
Genç kadının kalbi bir anlığına durdu. Bunu elbette romantik anlamda söylememişti. Yoksa söylemiş miydi? Çünkü eğer söylemişse, belki kader devreye girer ve onu sevdiği adamla bir araya getirirdi. Çünkü