Dinah gülümseyerek, “Senin için hediyelerimiz var!” dedi ve çantasından kötü paketlenmiş bir hediyeyi çıkartıp Kate’e verdi.
Nicole, “Önce benimkini aç,” dedi ve Kate’e doğru küçük bir kutu uzattı.
Amy kitaba benzer bir paket uzatarak, “Bunun ne olduğunu tahmin bile edemezsin,” dedi.
Kate bütün bu hediyelerden dolayı minnettarlık duyuyordu. “Teşekkürler kızlar,” dedi gözlerinin içi gülerek. “Ne diyeceğimi bilemiyorum.”
Nicole, “Sadece hediyelerimizi aç!” diye bağırdı.
Tenis kortlarının yanındaki çimenliğe oturdular. Kate tüm hediyelerini açtı – Dinah’tan çikolata, Nicole’dan kurukafa ve kemik figürlü küpeler ve Romeo ve Juliet’in ikinci el bir kopyası. Kate Shakespeare’i ve romantik trajedileri seviyordu ve elinden gelse tüm akşamı okuyarak geçirirdi.
Hepsini kucaklayarak, “Sizi seviyorum,” dedi.
Any arkadaşını dürterek, “Peki… Canavar Anne bu sabah ne yaptı? Doğum gününü kutladı mı?”
Kate kafasını iki yana salladı. “Hayır.” Daha sonra Max’ten aldığı kartı hatırladı. “Doğum günümü sadece Max hatırladı.”
Kartını çıkarttı. Çantasında biraz katlanmıştı. Mektubu açtı ve önünde çiçek bulunan ve parıl parıl parlayan pembe bir kart çıkarttı. Bu ancak dört yaşındaki bir çocuğa verilecek bir karttı ama Kate yine de bunun için minnettardı. Max bunun için tüm harçlığını harcamış olmalıydı; annesi ona borç vermiş olamazdı.
Kartın içinde “Doğum gününde, kız kardeşim için,” yazıyordu. Max karta herhangi bir mesaj yazmamıştı, sadece üstüne “Kate” ve altına da “Max” yazmıştı. Bu basit karta bakmak ona acılı, berbat sabahı hatırlatmış ve kalbinin yeniden sıkışmasına neden olmuştu. Kate’in alt dudağı titremeye başlamış ve Kate buna engel olamamıştı.
Dinah kollarıyla arkadaşını sararak, “Kate!” diye bağırdı. “Sorun nedir?”
Gözyaşları içinde konuşmaya çalıştı ama başaramadı. Üç kız da evdeki hayatının ne kadar zor olduğunu biliyordu – üç yıldır onu dinliyor ve ona yardımcı olmaya çalışıyorlardı – ve arkadaşları için gerçekten endişeleniyorlardı.
“Annem dedi ki,” diye başladı Kate güçlükle nefes alarak, “üniversiteye gidemeyecekmişim. Madison’ın okul masraflarını karşılamak için çalışmak zorundaymışım.”
Amy’nin ağzı şaşkınlıktan açık kaldı. Dinah Kate’e acı dolu bir ifadeyle baktı. Nicole kolunu sıktı.
Amy, “Bunu yapamaz!” diye bağırdı.
Nicole kaşlarını çatarak, “Bu hiç adil değil,” dedi. “Evden kaçmak istersen her zaman bizimle kalabilirsin.”
“Veya bizimle de,” diye Dinah ekledi. “Annem seni seviyor. Bunu biliyorsun.”
Kate “Teşekkürler,” diye mırıldandı. “Ama üniversiteye gidemezsem ne yapacağımı bilmiyorum. B planım yok yani, anlıyorsunuz ya?”
Kızlar kafalarını salladılar. Daha önce üniversite hakkında çok konuşmuşlardı, hatta aynı üniversiteye giderek ayrılmamak gibi bir planları da vardı.
Kate, “Ne yapacağımı bilmiyorum,” dedi ve yeniden gözyaşlarına yenildi.
Any, “Tahminime göre Madison yine sana arka çıkmamıştır, dedi. Kate’i desteklemediği için Madison’dan nefret ediyor ve her zaman Kate’e kız kardeşine o kadar yüz vermemesini söylüyordu. Amy’ye göre Madison övgülerini ve ilgisini toplamak yerine, annelerinin Kate’e o kadar kötü davranmasına engel olmalıydı.
Kate somurtkan bir şekilde, “Hayır,” diye yanıt verdi.
Nicole, “Hey,” dedi arkadaşına sarılarak. “Her şey iyi olacak. Biz yanındayız ve seni kollayacağız. Her şeyi yoluna koyacak bir şey gerçekleşecek. Söz.”
Kate onun nasıl böylesine emin olabildiğini bilmiyordu. Nicole her zaman bir şeyleri değiştirmekten ve yoluna koymaktan bahsederdi, ancak Kate için değişen her şey daha da kötüye gidiyordu. Babasının içki sorunu kötüye gidiyor, annesinin hayatı üzerindeki tahakkümü daha güçlü hale geliyor, Madison altın çocuk rolünü daha çok oynayıp daha da el üstünde tutuldukça giderek daha da uzaklaşıyordu. Kate’in hayatı sürekli yokuş aşağı gidiyordu ve üniversiteye gitme şansını yitirmesi de son perde olmuştu.
Nicole hala konuşmaya devam ediyordu. “Okul balosu yaklaşıyor,” diyordu. “Orada ne olacağını kim bilebilir?”
Kate, “Ah, lütfen,” diye yanıt verdi. “Şu anda erkekler düşünebileceğim son şey.”
Amy, “Gerçekten mi?” diye şaşırarak sordu. “Çünkü otoparkta Tony Martin’in Kate Roswell’e sarıldığını görür gibi oldum da.”
Üzüntüsüne rağmen bunun düşüncesi bile Kate’e iyi geldi. Yüzüne bir gülümsemenin yayıldığını hissetti. “Evet. Şey, maskara ile gözlerimin çok güzel göründüğünü söyledi.”
Dinah, “Aman Tanrım!” diye bağırdı. “Senden kesinlikle hoşlanıyor!”
Kate güldü ve kafasını salladı. “Bilmiyorum. Herkese karşı çok nazik.”
Amy, “Evet, nazik,” dedi, “ama baştan çıkartıcı değil!”
Nicole’ün üzerinde zafer kazanmış edası vardı. “Her şeyin çok yakında yoluna gireceğini söylememiş miydim?”
Kate elini sallayarak arkadaşlarının heyecanını dağıtmak istedi.
“Bence her şey sandığınız gibi değil,” dedi.
Dinah kaldığı yerden devam etti: “Belki de okul balosu için sana teklifte bulunacaktır.”
Bunun düşüncesi Kate’in içinde bir heyecan patlamasına yol açtı. Ona teklifte bulunma ihtimali var mıydı? İşte o an maskarayı ve nasıl ağladığını hatırladı.
Kate panik halinde, “Aman Tanrım, gözlerim akmış mı?” diye sordu.
“Hayır kızım,” diye yanıt verdi Dinah. “Gayet iyi görünüyorsun. Ama öğle yemeği için doğum günü hediyesi olarak seni biraz süsleyip püsleyeceğim!”
Dinah makyaj yapmayı seviyordu. Ailesi çok büyük olduğundan modaya uygun ayakkabıları ve elbiseleri alamıyordu ve bundan dolayı giysilerini kendisi tasarlayıp makyajını kendi yapıyordu. Çok yaratıcıydı. Her zaman başkalarını görünüşleri üzerinde deney yapmaya teşvik ederdi. Nicole diğerleri arasında iddialı görünmeyi seven tek kişiydi. Amy ailesini çıldırtmamak için sadece görünmeyi tercih ediyor, ama yine de şans bulduğunda mini etekler ve yüksek topuklu ayakkabılar giymeyi seviyordu.
Kate kimliğini moda üzerinden ortaya koymayan tek kişiydi. Yaptığı seçimlerin büyük çoğunluğunun annesini kızdırma amacını güttüğünü hissediyordu. Annesinin ipeksi, süslü, pastel renkli elbiselerini giymeyi ve geçit törenlerine gitmeyi bıraktığından beri erkeksi bir görünüme bürünmüştü. Ama gerçekten erkeksi mi olduğunu, yoksa böyle giyindiğinde annesini kızdırmaktan hoşnutluk mu duyduğunu tam olarak bilmiyordu.
Kate