Öldürmeden Önce . Блейк Пирс. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Блейк Пирс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Серия: Bir Mackenzie White Gizemi
Жанр произведения: Современные детективы
Год издания: 0
isbn: 9781632918215
Скачать книгу
"Hey, ıhmm en son ne zaman benimle ilgilendiğini hatırlayamıyorum bile."

      "Seksten mi bahsediyorsun?" diye sordu. İlginç bir şekilde seks yapmaya hazırdı. Üzerindeki baskıyı hafifletmek için ihtiyacı olan şey bu olabilirdi.

      "Sadece seks değil." dedi Zack. "Herhangi bir ilgiden bahsediyorum. Her gün eve geldiğimde seni ya uyurken ya da dosyaların arasında boğulmuş halde buluyorum."

      "Aslında önce senin pislettiğin döküntüleri topluyorum." diye karşılık verdi. "Annesinin etrafını toplamasını bekleyen bir çocuk gibisin. O yüzden ben de senin ne kadar sinir bozucu olduğunu unutmak için işe gömülüyorum."

      "Yine aynı konular yani?" diye cevapladı.

      "Hangi konular?"

      "Benden kurtulmak için işini bahane ediyorsun."

      "Bunu seni umursamamak için yapmıyorum Zack. Şu anda arkasında iki çocuk bırakarak vahşice öldürülmüş bir kadını kimin öldürdüğünü bulmak, senin ilgi açlığından daha önemli."

      "Tabi canım, haklısın," dedi Zack. "İşte bu yüzden seninle evlenmek için acele etmiyorum. Sen zaten işinle evlenmişsin."

      Buna karşılık adamın suratına söyleyebileceği yüzlerce şey vardı ama Mackenzie bunların beyhude olduğunun farkındaydı. Bir bakıma adamın haklı olduğunu da biliyordu. Çoğu akşam, eve getirdiği dosyaları, Zack'ten daha ilgi çekici buluyordu. Şüphesiz onu hala seviyordu ama onda yeni ya da heyecan verici hiçbir şey yoktu.

      "İyi geceler." dedi adam sinirli bir şekilde yatağa gömülerek.

      Adamın çıplak sırtına baktı ve ona saygı göstermenin sorumluluğu olup olmadığını merak etti? Böylesi onu daha mı iyi bir kız arkadaş yapardı? Böylesi, evlenmekten ödü kopan bir adama daha iyi bir yatırım gibi mi görünürdü?

      Seks düşüncesi çoktan rafa kalkmıştı, Mackenzie omzunu silkti ve tekrar dava dosyalarına dikkat kesildi.

      Kendi özel yaşantısı arka fonda eriyip gitse de önemli değildi. Uğraştığı davanın içindeki hayat, ona çok daha gerçek duygular hissettiriyordu.

*

      Mackenzie ebeveynlerinin yatak odasına doğru yürüdü ve henüz kapıya ulaşmadan almaya başladığı koku yedi yaşındaki midesini alt üst etti. Ekşimtırak bir kokuydu, içinde bakır bozuk paralar olan kumbarasının içinin kokusunu hatırlattı ona.

      Odaya doğru adımını attı ve bir yıldır annesinin içinde uyumadığı, babası tek yattığından dev gibi görünen yatağın ayağını gördü.

      İçeri girince onu gördü, bacakları yatağın bir kenarından sarkıyordu, kolları sanki uçmayı deniyormuşçasına açılmıştı. Her tarafta kan vardı: yatakta, duvarda ve hatta tavanda bile. Kafası sağına doğru yatmıştı, sanki çocukla göz göze gelmek istememiş gibi uzaklara bakıyordu.

      Hemen adamın öldüğünü anladı.

      Babasına doğru yürüdü, çıplak ayakları kan gölünün içine basıyordu, daha fazla yaklaşmak istemese de ihtiyacı vardı.

      "Babacım." diye fısıldadı, bir yandan ağlayarak.

      Yaklaşınca dehşete kapıldı, fakat bir mıknatıs gibi çekiliyordu.

      Bir anda adam kıza doğru dönüp baktı, hala ölüydü.

      Mackenzie çığlık attı.

*

      Mackenzi gözlerini açtı ve buğulu bir şaşkınlıkla gözlerini odada gezdirdi. Dava dosyaları kucağında dağınık halde duruyordu. Zack yanında uyuyordu, hala arkası dönüktü. Derin bir nefes aldı, alnında biriken teri sildi. Sadece bir rüyaydı.

      Ardından bir gıcırtı duydu.

      Mackenzie dona kaldı. Yatak odasının kapısına doğru baktı ve yavaşça yataktan indi. Salondaki eskimiş döşeme tahtasının gıcırtısını duydu, sadece birilerinin oturma odasında yürüdüğü zaman duyduğu bir gıcırtı sesi. Emin olamıyordu, yarı uykuluydu ve daha yeni bir kabustan uyanmıştı ama yine de duymuştu.

      Duymamış olabilir miydi?

      Yataktan çıktı, kıyafet dolabının üst bölmesinde, rozetinin ve küçük çantasının yanında duran tabancasını aldı. Kapının tam yanına sırtını dayayarak görünmeden koridora doğru baktı. Sokak lambalarının yaydığı huzmelerin panjurların arasından sızdığını ve boş oturma odasına yayıldığını gördü.

      Odaya girdi, her an saldırıya hazır halde duruyordu silahı. Bütün sezgileri orada kimsenin olmadığını söylese de hala korkudan titriyordu. Tahta döşemenin gıcırdadığını biliyordu. Oturma odasının o bölümüne gitti, hemen kahve masasının önüne geldiğinde gıcırtıyı duydu.

      Ansızın Hailey Lizbrook'un silüeti belirdi zihninde. Kadının sırtındaki kırbaç izlerini ve yerde oluşturduğu motifleri gördü. Ürpermişti. Ahmakça elinde tuttuğu silaha baktı ve en son hangi davanın onu bu kadar kötü bir hale soktuğunu hatırlamaya çalıştı. Ne düşünüyordu ki? Katilin oturma odasına girerek onu dikizlediğini mi?

      Mackenzie, tedirgin bir şekilde yatak odasının yolunu tuttu. Yavaşça silahı kıyafet dolabındaki yerine koyarak yataktaki yerine geçti.

      Hala biraz paniklemiş hissediyordu ve aklında rüyasında gördüğü sahnelerin izleri ile sırt üzeri uzandı. Gözlerini kapadı ve tekrar uykuya dalmaya çalıştı.

      Fakat gelecekte çok zor zamanların kendisini beklediğinin farkındaydı. Lanetlendiğini biliyordu, bunu iliklerine kadar hissetti.

      YEDİNCİ BÖLÜM

      Daha önce karakolu bu kadar kaotik gördüğünü hatırlamıyordu Mackenzie. Ana kapıdan girer girmez ilk gördüğü şey, Nancy'nin koridorda bir ofise doğru aceleyle koşturmasıydı. Nancy'yi hiç bu kadar hızlı görmemişti. Bununla birlikte, konferans odasına gittiği yol boyunca karşılaştığı herkesin suratında bir gerginlik okunuyordu.

      Görünüşe bakılırsa olaylı bir sabah olacaktı. Havada sanki sert bir yaz fırtınası öncesi biriken yoğun ve gergin bir atmosfer vardı.

      Bu gerilimin bir kısmını kendisinde de hissediyordu, evden çıkmadan belli etmişti kendisini. Saat 7:30'da ilk çağrı gelmişti ve birkaç saat içinde işe koyulacakları haberini almıştı. Anlaşılan oydu ki, o uyuyorken, Kevin'den kopardığı ipucu bir şekilde umut vaat etmeye başlamıştı. Gerekli izinler alınmış, bir plan yapılmış ve işlemeye başlamıştı. Kendisi için de bir görev çoktan ayarlanmıştı: Nelson, onun ve Porter'ın gidip şüpheliyi karakola getirmelerini istiyordu.

      Karakolda geçirdiği on dakika kasırga gibi geçti. Sabah kahvesini doldururken, Nelson sağa sola emirler yağdırıyor ve Porter konferans odasının bir köşesinde yalnız başına oturuyordu. Porter elde edebileceği bütün ilgiyi başarı gibi görecek asık suratlı bir çocuğa benziyordu. Bu ipucunun Mackenzie'nin konuştuğu bir çocuktan alınmış olması onun içini kemiriyordu belli ki, hem de kendisini kapı dışarı etmeye hazırlanan bir çocuktan.

      Operasyonu Mackenzie ve Porter yönetecekti. Arkalarından herhangi bir durumda yardımcı olmaları için atanmış iki araç onları izleyecekti. Kariyerinde dördüncü kez böylesine bir tutuklama olayı verilmişti ve hissettiği adrenalin hala aynıydı. İçinde hissettiği inanılmaz heyecana rağmen Mackenzie, sakin ve aklı başında görünüyordu. Gururlu ve kendinden emin bir şekilde konferans odasından dışarı çıkarken, bu davanın artık kendi davası olduğunu biliyordu, Porter ne kadar kendi için istemiş olsa da.

      Dışarı çıkarken, Nelson kadının yanına yaklaştı ve yavaşça kolunu tuttu.

      "White, bir kaç saniye konuşmamız