Kaşlarını çattı.
– Ne demek istiyorsun?
“Bütün bunlar…” elleriyle odanın etrafını işaret etti. – Geçiciydi, değil mi?
Bayan Bailey durakladı.
– Henüz hiçbir şeye karar verilmedi.
“Elbette,” diye sırıttı ama sesinde acı vardı.
Şunu söylemedi: “Seni ona vermeyeceğim.”
Dedi ki: “Henüz hiçbir şeye karar verilmedi.”
Bu onun kaderinin yeniden belirleneceği anlamına geliyor.
Liam günün nasıl geçtiğini hatırlamıyordu.
Düşünceler bana huzur vermiyordu.
Neden geri geldi?
Neden şimdi?
Ne diyecek?
Ya geri talep ederse?
Düşünceler karıştı, kafamda donuk bir gürültüye dönüştü.
Dışarısı hava karardığında Liam bir daha uyuyamayacağını fark etti.
Orada yatıp tavana bakarak bunun bir önemi olmadığına kendini inandırmaya çalıştı.
Ama eğer bu doğru olsaydı…
Kalbi bu kadar hızlı atmazdı.
Sessiz bir vuruş onu uyandırdı.
Liam gözlerini açtı.
– Liam mı?
Bayan Bailey’nin sesi.
“Uyumuyorum” diye mırıldandı.
Kapı hafifçe açıldı ve içeri girdi.
– Olabilmek?
Başını salladı.
Karşıdaki sandalyeye oturdu.
– Bunun seni endişelendirdiğini biliyorum.
Liam cevap vermedi.
Öne doğru eğildi.
– Dinlemek. İsteğin dışında bir şey yapmak zorundaymış gibi hissetmeni istemiyorum.
Liam kıkırdadı.
– Buna söz veremezsin.
Doğruldu.
“Sana kesin olarak bir şey söyleyebilirim Liam.
Ona baktı.
– Sen yalnız değil.
O kadar kendinden emin konuşuyordu ki nefesi kesiliyordu.
“Onu görmekten gerçekten korkuyorsun, değil mi?”
Liam uzun süre sessiz kaldı.
Sonra fısıldadı:
– Evet.
Başını salladı.
“O zaman bundan nasıl kaçınacağımızı bulacağız.”
Kaşlarını çattı.
– Ya beni geri isterse?
“O zaman benimle uğraşmak zorunda kalacak.”
Uzun süre ona baktı.
– Gerçekten benim için savaşacak mısın?
Gülümsedi.
– Zaten zorlanıyorum.
İçeride bir şeyler titredi.
Çok doğru.
Çok iyi.
Ama birdenbire, uzun zamandır ilk defa, istedi inanmak.
Bölüm 8. Yüz yüze tanışın
Liam kanepenin kenarına oturmuş, eşofmanının eteğini elleriyle tutuyordu.
Bayan Bailey telefonda sosyal hizmetlerle konuştu.
Her kelimeyi duydu.
– Bunun gerekli olduğundan emin misin? – Sesi sakin geliyordu ama içine sertlik de girmişti.
Duraklat.
Liam kumaşı daha sıkı tuttu.
“Tamam” diye kısaca yanıtladı.
Telefonu kapatıp ona döndü.
– Onunla tanışmanı istiyorlar.
Odadaki hava yoğunlaşmış gibiydi.
Liam başını sallamak için kendini zorladı.
O istemedim bu toplantı.
Ama hayır derse bu hiçbir şeyi değiştirmez.
Sosyal hizmet zaten sizi zorlayacaktır.
Baba Her zaman yolunu buldu.
Toplantının yarın yapılması planlanıyor.
Bayan Bailey gözlerinin içine bakarak, “Orada olacağım,” dedi.
Liam başını salladı ama içerideki her şey küçülüyordu.
O düşünüyoronu koruyabilir.
Ama gerçeği biliyordu.
Baba istediğini alır.
Gece huzursuz bir uykuyla geçti.
Liam yetimhanenin sonsuz uzun ve gri koridorlarını hayal etti.
Duvarların arkasından sesler fısıldıyordu.
– Tekrar kaçtı.
– Böyle bir geçmişle bir aile bulamayacak.
– Babasına iade edilse daha iyi olur.
Bu koridorlar boyunca koştu ama onlar hiç bitmedi.
Sabah Liam sessizce kahvaltısını yaptı.
Parçalar boğazıma takıldı.
Bayan Bailey ona baktı ama acele etmedi.
“Eğer huzursuz hissediyorsan bana bir işaret ver” dedi.
Liam başını salladı.
“Yalnız değilsin” diye ekledi.
O aranan buna inan.
Ama babamla öyle işe yaramadı.
Toplantı sosyal hizmet binasında gerçekleşti.
Oda küçük, basit bir masa ve iki sandalye var.
Liam dik durmaya çalışarak doğruldu.
Avuçları nemliydi.
Kapı açıldı.
Kokuyu hemen tanıdı.
Tütün, duman, ucuz kolonya.
Babası sanki patron kendisiymiş gibi kendinden emin bir şekilde içeri girdi.
“Liam.” dedi ve karşısına oturdu.
Ses aynı; boğuk, ağır.
Liam cevap vermedi.
Ona baktı ve anlamaya çalıştı: neden geldin?
Bayan Bailey gözlerini adamdan ayırmadan yakınlarda oturuyordu.
Babası ona kısaca baktı, sonra Liam’a baktı.
“Peki oğlum.” dedi gülümseyerek. – Beni gördüğüne sevindin mi?
Liam hiçbir şey söylemedi.
– Görüşmeyeli uzun zaman oldu değil mi?
Sessizlik.
Adam içini çekerek sandalyesine yaslandı.
– Ne, kayıp kelimeler mi?
Liam çenesini sıktı.
– Ne