Kral bizzat arabasından inip en yiğit komutanlarıyla birlikte askerlerin yanına gitti ve geçiş yolunun ilerlediği her metrede oklarının yolunu yapan adamlara daha ölümcül zarar verdiğini anlatarak askerlere pes etmemelerini söyledi. Fakat yalvarışları boşunaydı, yolun yapıldığı alan çoktan yığılmış ölü bedenlerle dolup taşmıştı ve Mısırlıların yağdırdığı oklar o kadar hızlı ve ölümcüldü ki en yiğit askerler bile direnmekten vazgeçti. Sonunda liderleri bile onları zorlamayı bıraktı, kral da hepsine Mısırlıların atış menzilinden uzağa çekilmelerini emretti.
Birliklerin nasıl yerleştirileceğine dair birtakım değişiklikler yapıldı, en başarılı ve düzenli gruplar Mısır savaş arabalarının saldırısını karşılamak için geçiş yolunun önüne konumlandırıldı. Öndeki iki sıra mızraklı askerlerden oluşturulurken onların da arkasındaki tümseklere arabalarda kimin durduğuna bakmadan sadece atları vurmaları emredilen okçular yerleştirildi, arkalarından dört yüz adet savaş arabası geldi. Onların da ardında yine uzun bir hatta mızraklı askerler vardı, koruya ve köye uzanan sağ ve sol tarafta ise bataklıktan ilerleyen Mısırlı askerlerle dövüşecek olan asıl ordu bekliyordu.
Geçiş yolunun son kısmının tamamlanması Mısırlılara pahalıya patladı çünkü onlar Rebu okçularının saldırısına maruz kalırken şimdi bu okçular karşı tepede, Mısırlıların menzilinden çok ötedeydi. Fakat sonunda yol tamamlandı. İşlem bitip işçiler geri çekildiğinde kral arabasından atlayıp yanan meşaleler taşıyan yüz kişilik bir birliğin başını çekerek yamaçtan aşağı fırladı. Ortaya çıktıkları an Mısırlı okçular ileri atılıp bu küçük grubu ok yağmuruna tuttu. Geçiş yoluna varamadan üçte ikisi öldü, diğerleri ise meşaleleriyle balyaları ateşe verdi.
Mısırlı askerler alevleri söndürmek için koştururken Rebulular onları püskürtmek için ileri atıldı. Feci bir mücadele başladı ama yiğit Rebulular galip geldi ve Mısırlılar geri çekildi. Fakat saldırıları amacına ulaşmıştı çünkü çatışma sırasında balyalar iyice çamura gömülmüş, ateş de söndürülmüştü. Bunun üzerine Rebulular ilk konumlarına geri çekilip önüne geçemeyecekleri saldırıyı beklemeye koyuldular. Saldırı yaklaşık bir saat sonra başladı, çok geçmeden Mısırlı askerlerden oluşan uzun bir sıra ortaya çıktı, yan yana elli sıra savaş arabası görüldü, sonra bütün ordu avazı çıktığı kadar bağırarak yamaçtan aşağı ilerlemeye başladı. Rebulular da savaş naraları atarak karşılık verdiler.
Mısırlılar savaş arabalarıyla geçit yoluna doğru bayırdan aşağı son hız ilerliyorlardı. Bu, Rebulu okçuların yaylarını germeleri için bir işaretti, bir anda savaş arabalarının ilk hattında bir kargaşa çıktı. Okların yaraladığı atlar çıldırmış gibi kendilerini yere attılar. Birçoğu balyaların arasında kalıp düştü. Bir an için üstünlük sağlanmıştı ama Mısırlı askerler bellerine kadar çamurun içine girip oklarıyla öyle yoğun bir hücuma geçtiler ki cephedeki Rebulular geri çekilmek zorunda kaldı, okçular ise oklarını kontrolsüz ve dağınık bir şekilde atmaya başladı.
Kral, askerleri boş yere yatıştırmaya çalıştı. O bununla uğraşırken Mısır savaş arabalarının ilk grubu çoktan yolu geçmişti, ardından diğerleri de kesintisiz bir kuyruk halinde akın etti. Sonra dağınık mızraklı asker hattının arasından Rebulu savaş arabaları, peşlerinde bir sürü mızraklı askerle Mısırlıların üzerine saldırdı. Kralın amacı Mısırlıların ilk saldırısını durdurmak, liderleri alt etmek ve arkadaki asker yığınının kalabalık yoldan çıkıp gelmesini engellemekti.
Saldırının etkisi dehşet vericiydi. Atlar ve savaş arabaları çılgınca bir karmaşanın içinde yuvarlandı, ciritler etrafa savruldu, yaylar gerildi, savaşçıların haykırışları ve debelenen atların ayakları altında ezilen yaralıların feryatları korkunç bir gürültü yaratıyordu. Kıvrak ve çevik Rebu askerleri arbedeye karıştı, Mısır atlarının altına girip uzun bıçaklarıyla karınlarına ölümcül darbeler indirerek atından düşen Mısırlılarla göğüs göğse çarpıştılar. Amuba geride kalan savaş arabalarıyla atağa geçmişti. İkinci sıraya, babasının hemen arkasına yerleştirilmişti, arabacısı ise aldığı emirlere uyarak delikanlının öfke dolu emirlerine rağmen arabayı sabit tutmaya çalışıyordu ama birbirleriyle aynı hizada hareket etmeye alışmış olan atları durdurmak imkânsızdı, böylece arabacının çabalarına rağmen geri kalan grupla birlikte yamaçtan aşağı taarruza geçtiler.
Daha önce aslan ve leopar avlamış olan Amuba, soğukkanlılığını koruyup sakin bir şekilde nişan alarak oklarını Mısırlıların üstüne fırlattı. Bir süre çarpışmadan kimin galip çıkacağı belirsizliğini korudu. Yol üzerinde toplanmış olan Mısır savaş arabaları ilerleyemiyordu, birçok yerde de arabaların ağırlığı yüzünden balyalar çamura öyle battı ki araçlar hareket edemedi. Bir yandan da bataklık üzerinde her iki tarafta da korkunç bir çarpışma devam ediyordu. Attıkları oklarla kendilerini koruyan Mısırlılar bataklığın öteki tarafına geçmeyi başardı ama burada Rebu’nun mızraklı askerleriyle karşılaştılar ve çatışma tüm hat boyunca hiddetlendi.
Bunun üzerine Mısır kralının koruması olarak seçilmiş iki bin asker yola yakın bataklığı geçti, bu sırada çamura batmış araçların arasında bir hareketlenme oldu. Askerler arkadan muazzam bir güçle arabaları itti, bazı arabalar çamura battı, bazıları devrildi ya da ayaklar altında ezildi, bazıları ise ilerideki sert zemine doğru sürüklendi; böylece oldukça güçlü atların çektiği ağır araba yığını tüm engelleri aşarak zor da olsa yolu geçti.
Bu yığının tam ortasında Mısır Kralı Büyük Thutmose duruyordu.
At ve arabalardan oluşan yığın, ağırlığı ve gücü sayesinde önündeki her şeyi tepeye doğru itti. Bu, arkadan gelen arabaların etrafa yayılması için alan kazandırdı. Kralın korumaları aralıksız ok yağmurlarıyla Rebu mızraklı askerlerinin sağlam düzenini yerle bir etti, böylece savaş arabaları aralarına hücum etti. Rebulular soylarına özgü bir mertlikle savaştı. Saldıran ilk Mısırlıları oklarıyla delik deşik edip atlarını ise bin bir yerden bıçakladılar. Fakat bir dizi savaş arabası aralıksız bir şekilde akın edip sırayla hücuma geçerek kendilerine saldıran asker yığınının ortasına tüm gücüyle çılgınca dalarken piyade erleri de gruplara ayrılıp yorulmak bilmez bir şekilde durmadan dövüşüyordu.
Tam o sırada Rebu atlarının başındaki bin adet güçlü subay, Mısır savaş arabalarının üzerine hücum edip onları bataklığa doğru sürdü ve bir süreliğine çatışmayı dindirdi ancak Rebuluların bulunduğu tarafın merkezle iki kanadı arasında bağlar kopunca Mısırlı korumalar aradan geçip hâlâ bu umutsuz mücadeleyi sürdüren Rebu savaş arabaları ve mızraklı askerlere saldırmayı başardı. Rebu kralı tüm bu süre boyunca adamlarıyla birlikte cephede savaşıp mertliği ve konuşmasıyla onları cesaretlendiriyordu. Arabası oluşan izdihamda sıkışıp ilerleyemediği zaman arabadan atlayıp kalabalığa karışarak Mısır savaş arabalarını süren birçok düşmanı öldürdü.
Fakat kral ve komutanlarının çabaları nafileydi. Saldırının ağırlığına karşı koyamıyorlardı. Mısır savaş arabalarından oluşan sağlam birlik ilerlemeye devam ediyor, Rebulular ise geri çekilmek zorunda kalıyordu. Sayıca bir hayli azalan savaş arabaları yenilmiyor, âdeta yok ediliyordu. Atlar korkunç ok yağmuruyla delik deşik olup yere seriliyor, Mısırlıların akını altında eziliyordu. Arabasından