“Daha fazlasını dinleyip akıllıca bir plan olup olmadığına karar verelim.” dedi Bay Laurie, Montana Kızılderililere şimdiye dek alınmamış geniş düzlükleri alıp, onlara teslim etmeyi ve haksızlıklarla boğuşan bu insanlara gönderilen misyonerler cemiyetlerine daha fazla bağış yapmayı gizlice aklına koyarak.
Dan kuzeybatıda yaşayan Dakotalılar ile diğer kabilelerin tarihini ve kendi gördüklerini anlatmak için hemen konuya daldı, âdeta kendi kardeşlerinden söz edercesine onlara yapılan haksızlıkları, onların sabrı ve cesaretlerini anlattı.
“Bana ‘Dan Ateş Bulutu’ derlerdi çünkü benim silahım gördüklerinin en iyisiydi. Ve Kara Şahin, bir insanın isteyebileceği en iyi arkadaştı. Birçok kez hayatımı kurtardı ve bir gün eğer geri dönersem aralarına, bana yararlı olabilecek birçok şey öğretti. Artık onların şansları yaver gitmiyor, ben de borcumu ödemek istiyorum.”
Artık bu saatten sonra herkes ilgiyle dinlemeye başlamıştı ve Dansville de çekiciliğini yitirmişti. Ama tedbiri elden bırakmayan Bay Bhaer birçok kişinin arasından sadece bir dürüst adamın pek fazla bir şey yapamayacağını ve harcanan çabanın ne kadar asil bir davranış olsa da durumu çok dikkatli bir biçimde değerlendirmenin daha akıllıca olacağını önerdi. Doğru birimlerden araya adam sokmanın ve yetkili makamlarla iş birliği yapmanın gerektiğini anlattı. Ama yine de bu arada karar vermeden önce arazileri de araştırmanın iyi olacağını ekledi.
“Evet, öyle yapacağım. Bir ara Kansas’a gitmeyi planlıyorum, bakalım oralar neler vadedecek. San Francisco’dayken bir adamla tanıştım. Daha önceleri oraları görmüş ve övgü dolu sözlerle oralardan söz etti. Sorun şu ki her yerde yapılacak o kadar çok iş var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum. Neredeyse keşke hiç param olmasaydı diyorum.” diyerek cevap verdi Dan, böylesine kafa bulandıran meseleler karşısında iyi kalpli insanların hissiyatlarını açığa vurmak istercesine kaşlarını çatarak. Hayırseverlik gibi bir işin, bu dünyada omuzlarına yüklenmesiyle yardım etmek için can atıyordu.
“Sen kararını verene kadar ben paranı saklarım. O kadar aceleci bir çocuksun ki karşına dikilen ilk dilenciye bütün mal varlığını verirsin. Sen incelemelerinde bulunurken ben de biraz araştırma yaparım ve yatırımını yapmaya hazır olduğunda sana geri veririm, olur mu?” diye sordu Bay Laurie. Savurganlıkla geçen gençlik günlerinden beri daha akıllıca davranmayı öğrenmişti.
“Teşekkür ederim, efendim. Üzerimden bir yükün kalkmasına çok sevindim. Ben söyleyene kadar kontrol sizde olsun ve bu zaman zarfında bana herhangi bir şey olursa eskiden nasıl yardım ettiyseniz, bir başka haylaza da yardım edin o parayla. Bu benim vasiyetim ve hepiniz şahitsiniz. Artık kendimi daha iyi hissediyorum.” Ufak servetini taşıdığı keseyi teslim ettikten sonra bir yükten memnuniyetle kurtulurcasına omuzlarını kaldırdı Dan.
Dan parasını almak için geri gelmeden birçok olayın başına geleceğini kimse hayal bile edemezdi hatta neredeyse gerçekten bunun son vasiyeti ve beyanı olacağını da tahmin edemezdi. O sırada Bay Laurie, paraları nereye yatıracağını açıklarken şarkı söyleyen neşeli bir ses duyuldu.
Ah, Peggy neşeli bir kızdı,
Heyamola, çocuklar, heyamola!
Jack’ten bir bardak içkiyi asla esirgemezdi,
Heyamola, çocuklar, heyamola!
Ve Jack kükreyen denizlere açıldığında,
Peggy de sadık bir şekilde köyün delikanlısına koşardı,
Heyamola, çocuklar, heyamola!
Emil gelişini hep bu şekilde duyururdu ve bir dakika sonra Nat ile aceleyle içeri girdiler. Nat bütün gün kasabada ders veriyordu ve yüzü sevinçle parlayarak bir taraftan arkadaşına bakıyor, bir taraftan da kolunu koparırcasına tokalaşıyordu. Dan, Nat’e ne kadar çok şey borçlu olduğunu minnettarlıkla hatırlayarak borcunu ödemek için biraz sert bir yol seçmişti. İki gezginin bilgi paylaşımında bulunmaları herkesi büyülemiş ve başlarından geçenleri bir çırpıda anlatmaları, oradaki acemilerle ev hanımlarını hayran bırakmıştı.
Bu yeni katılımcılardan sonra ev, neşeli gençler için biraz küçük geldiğinden hepsi verandaya geçip basamaklara yerleştiler, hepsi gece kuşu sürüsünü andırıyordu. Ondan sonra Bay March ile Profesör çalışma odasına çekildi, Meg ve Amy konukların açlığı ve susuzluğunu gidermek amacıyla meyve ve pasta ile ilgilenmek üzere mutfağa geçtiler, Bayan Jo ile Bay Laurie uzun pencerenin yanında oturarak dışarıda süregelen sohbetlere kulak misafiri oldular.
“İşte hepsi buradalar, sürümüzün çiçekleri!” dedi Bayan Jo, önlerindeki gruba işaret ederek. “Diğerleri ya vefat ettiler ya da dört bir yana dağıldılar ama bu yedi oğlan ile dört kız, benim istisnai huzurum ve gururum sayılır. Kate Heath’i de sayarsak hepsi toplamda bir düzine eder, bu genç hayatlara yol göstericilik yapmakla işim başımdan aşıyor.”
“Bazılarının geldikleri yerleri düşünecek olursak ne kadar da farklı olduklarını hatırlıyorum. Ev hayatının da onları çok etkilediğini düşünecek olursak bence şimdiye kadar oldukça tatmin edici işler becerdik.” diye son derece samimi bir cevap verdi. Yeni yeni yükselmekte olan ay hepsinin kafasında eşit şekilde parlamasına rağmen Bay Laurie, onca siyah ve kahverengi kafa arasında gözleri bir tane ışıl ışıl olan kafaya takıldı.
“Kızlar için pek kaygılanmıyorum, ne de olsa Meg onlarla ilgileniyor ve onlara karşı son derece akıllı, sabırlı ve merhametli davranıyor; ki iyi olmamaları için bir neden yok. Ama oğlanlar söz konusu olunca her geçen yıl daha çok ilgi bekliyorlar ve buralardan her ayrıldıklarında, sanki bağlarımız da biraz daha kopuyor gibi geliyor bana.” dedi Bayan Jo, iç çekerek. “Elbette ki büyüyecekler ve onların buralarda kalmaları pamuk ipliğine bağlı, gerçi onun da kopması an meselesi, tıpkı Jack ve Ned’de olduğu gibi. Dolly ve George hâlâ yuvalarına dönmeyi seviyorlar, en azından onlara sözümü de geçirebiliyorum ve bizim sevgili Franz da o kadar merhametli ki asla bizleri unutmaz. Ama dünyada şanslarını deneyecek üç tanesi için canım çok sıkkın ve onlar için endişelenmekten kendimi alamıyorum. Emil’in iyi kalbinin ona doğru yolu göstereceğinden eminim, en azından umarım ve…
Sevimli, masum yüzlü bir çocuk gökyüzünde oturuyor,
Zavallı Jack’in hayatına göz kulak olmak için.
Nat ilk defa buralardan uçup gidecek ve senin çok etkin altında olmasına rağmen aslında o güçsüz biri, diğer taraftan Dan de hâlâ yabani davranıyor. Korkarım ki dünyanın kaç bucak olduğunu zor yollardan öğrenecek.”
“O gayet iyi bir çocuk Jo. Ama bu çiftçilik projesiyle ilgili biraz pişmanlık duyuyorum. Biraz terbiyeyle centilmene dönüşebilir ve Tanrı biliyor ya, aramızda kalsaydı kim bilir ne hâle gelirdi.” diye cevap verdi Bay Laurie, tıpkı yıllar önce birlikte muzip sırlar paylaştıklarında yaptığı gibi Bayan Bhaer’in sandalyesinin üzerine yaslanarak.
“Pek güvenli olduğunu düşünmüyorum, Teddy. Çalışmak ve onun çok sevdiği özgür hayat, iyi bir insan olmasına yardımcı olacaktır ve terbiye edilmesini ancak bu şekilde sağlayabiliriz, bir şehirde karşılaşacağı kolay bir hayatın tehlikeleriyle beraber. Onun doğasını değiştirmemiz mümkün değil. Ama kendisini geliştirmesi için ona doğru yolu göstermeliyiz. Hâlâ aklına eseni yapıyor ve bunu kontrol altına almalıyız yoksa her şey ters tepebilir. Ben bunu görebiliyorum ama bize olan sevgisi onu koruyor ve biz de o büyüyene kadar ya da yardımcı olacak daha kuvvetli bir bağa sahip olana kadar onu dizginlemeliyiz.”
Bayan Jo, sarf ettiği sözlerinde oldukça samimiydi çünkü Dan’i