Gardiyanski ise kıç üzerine çıkıp da etrafa nazar atarak Nasuh, Cartrisse ve Catherine’i baş başa görünce tabii onlar tarafına yöneldi. Cartrisse “Nasuh Efendi’yi arıyorsunuz, öyle değil mi Monsieur Gardiyanski? Arkadaşınızı elinizden aldığımız için bize gücenmediniz ya?” diye onu karşılayarak ve bu nazikane muameleye Gardiyanski dahi mukabele ettikten sonra, Nasuh’u Catherine’e nasıl takdim etmiş idiyse Gardiyanski’yi dahi öyle takdim etti.
Fakat Catherine, Gardiyanski’yi âdeta bir soğuk muamele ile karşıladı. Bunun sebebi ise zahirî hâlden anlaşıldığına göre, Nasuh ile olan sohbetindeki mağlubiyeti olup hâlbuki Nasuh bu dakikaya vâkıf olduğundan tam dereden tepeden laflar açılarak oldukça bir hararet dahi geldikten sonra bir münasebet düşürdü ve kadınlardan izin kopararak aşağıya kamarasına indi. Nasuh gittikten sonra Catherine’in şevki, neşesi birazcık daha artmış olmasını garip görürsünüz zannındayız. Bu hâl değişikliği dahi hakikat-i emrden Cartrisse’i haberdar eylediği cihetle, Cartrisse, Catherine’i ya bütün bütün deşmek veyahut Nasuh aleyhinde olan olumsuz hissinden çevirmek için dolaştıra dolaştıra getirdiği sözü yine Nasuh Efendi üzerinde karar kıldırdı. Cartrisse’in, Nasuh hakkında başlamış olduğu övgülerde, Gardiyanski’nin dahi kendisine uymaktan geri kalmayacağını bilirsiniz. Cartrisse, genç Osmanlı’nın ilmî faziletlerinden bahsettikçe Gardiyanski güzel ahlakını ve tabiatında olan mertçe yiğitliği metheder ve buna mukabil Cartrisse, onun daha arz ve beyana şayan başka bir hâlini zikrettikçe Gardiyanski dahi ona münasebet olacak bir fazilet daha bulup söylerdi. Hatta Catherine artık tahammül edemeyerek “Canım! Nasuh Efendi hakkında bunca övgüyü önceden ezberleyip hazırlamış mıydınız?” dediği zaman Gardiyanski “Hayır mademoiselle! Önceden hazırlamamıştık. Fakat şakayı bir tarafa bırakıp da pek ciddi bir cevap vermeme müsaade ederseniz şunu da arz ederim ki Nasuh Efendi’nin her muamelesinde görülen bir fevkaladelik, bizi her muamelesini ezberletmeye mecbur ediyor!” cevabını vermiştir.
Sabahleyin güverteye çıkılmış olduğunu haber verdiğimiz yerden buraya kadar hikâye ettiğimiz ahval oluncaya kadar kuşluk vakti dahi gelmişti. Binaenaleyh Catherine’in arkadaşları mecburen kendisiyle veda ederek kamaralarına geldiler. Hatta Mister James yemeğe davet olunup da davete icabet mecburiyetini görünce “O! Yemeğe değil mi? Elbet gideceğiz. Vakıa daha etrafa layıkıyla bir nazar edememiş isem de ben yemeğin bu aceleye getirilmesi üzerine kendimden ziyade şu hanımlara (Catherine takımına) acıdım. Zira pek tatlı sohbet ediyorlardı.” demişti.
Sofra başında Gardiyanski, Cartrisse ve Nasuh sabahtan beri Catherine ile aralarında cereyan eden konular üzerine söz söylemişlerdir diye hülya eder iseniz bu hülyanız boşa çıkar. O konuda tek harf söylenmemiş olduğuna sizi temin edebiliriz. Ama sebebini katiyen tayin edemeyiz. Sofrada Gardiyanski, Monsieur Autrans’ın bazı zevzekçesine sözleriyle meşgul ve Nasuh Efendi ise Gabrielle ile derin bir meşguliyet içinde olup Cartrisse dahi havanın ilerisi için kaptanın verdiği teminatı dinlerdi. Böyle yerlerin ve meşguliyetlerin birbirinden uzaklığı, sabahki konuşma üzerine söz söylenememesine bir sebep ve illet olabilir ise de işin içinde bir mülahaza daha vardır ki o da buna sebep olabilir. Ya Cartrisse “Dur bakalım Nasuh, Catherine hakkındaki fikir ve düşüncesini ne yolda gösterecek!..” diye adamı imtihan etmek istiyor ise? Ya Nasuh dahi bunun farkına varmış olduğundan bu konuda Cartrisse’e mağlup olmamaya karar vermiş ise?
Böyle belirsiz olan görüşmelerin başlangıçlarında bu gibi ihtiyatlar hiçbir vakitte ve hiçbir yerde eksik olamaz.
Sofradan kalkıldıktan sonra Mister James’in yeniden tasvir ettiği ve çizdiği birkaç parça şeyin temaşasıyla vakit geçirilirken bir de birinci kamaranın hizmetçilerinden birisi gelip Cartrisse’i davet etti. Bu davetin Catherine tarafından gelmiş olduğuna şüphe etmezsiniz. Eğer Catherine’in Nasuh hakkında ne fikir peyda ettiğini anlamak merakında iseniz tez fikrinizi Cartrisse ile beraber birinci mevkiye gönderiniz. Catherine’in, Cartrisse’i nasıl karşıladığını görenler o saklanılmayacak derecede olan alaycı tavırlara şaşar kalırdı.
Catherine: “Buyurunuz bakalım müdekkik19 Cartrisse! İnsanları birer birer imtihandan geçirip sınıf sınıf ayırmak sanatını icat etmiş olan Cartrisse! Genç Türk’ünüzden sizi ayırmış olduğuma üzülür isem de…”
Cartrisse: “Sanki bu başlangıçların neticesi ne olacak?”
Catherine: “Ne mi olacak? Hiç! Bir Türk ile bir de Lehliye aldanacak kadar safdil olduğunu bilmezdim.”
Cartrisse: “Eğer hakikaten aldanmış olduğuma beni vâkıf eder isen bana pek büyük bir hizmet görmüş olursun. Çünkü şimdiye kadar hemen hiç görmediğim bir şeyi bana göstermiş olacaksın?”
Catherine: “Öyle ise memnun ol. Zira gerçekten aldanmış olduğunu ispat edeceğim. Hiç şunu tecrübe ettiğin var mıdır ki bazı erkekler kadınperesliği, müşterek surette ederler!..”
Cartrisse: “Müşterek surette mi? Aman Catherine!.. Bu sözü senden işittiğime teessüf edeceğim gelir. Bu durum, taaddüd-i zevcata20 mukabil bir taaddüd-i ezvac21 mı olacaktır?”
Catherine: “Hayır! Sen muradımı anlamadın diyemem. Fakat ben anlatamadım. Müşterek hovardalık o değildir. Bak nasıldır: İki erkek ittifak ederler. Ağa düşürmek istedikleri karılar yanında birbirini methetmeye, yarandırmaya çalışırlar. Ettikleri düelloları vukuya gelen gayet insaniyetkârane ve merdane hâl ve hareketlerini hikâye ederler. Lakin herkes kendi hâlini hikâye etmez. Ondan temeddüh22 çıkacağını bilirler. Yekdiğerinin ahvalini hikâye ederler. Bu suretle o kadar büyük komedyalar oynanmıştır ki hikâye etseler gülmekten kırılırsın. Böylece bu suretle o kadar dramlar, trajediler oynanmıştır ki nakletseler ağlamaktan kendini tutamazsın!.. Yüzüme ne bakıyorsun ya? Dediğim lakırtıyı anlayamadın mı?”
Cartrisse: “Nasuh’un hakkı varmış ya!”
Catherine: “Hangi hakkı?”
Cartrisse: “Sana pek körpecik demesinde. Gerçekten pek körpecikmişsin.”
Catherine: “Çocuk diyeceksin öyle mi?”
Cartrisse: “Tamam öyle! Zira yirmi beş senedir her cemiyeti görmüş, her nevi adamın hile tuzağından yemilmeyi düşürmüşüm. Bunu ben fark edemez isem kim fark eder? Sen Allah bilir ama böyle bir aldatmaya bir kerecik tesadüf ettiğin hâlde beni mi haberdar etmeye çalışıyorsun ki ben bana bu yolda hile etmek isteyenlere karşı hile bulmuş, yapmış ve muvaffak da olmuş bir Cartrisse’im.”
Catherine: “Ya!..”
Cartrisse: “O kadar şaşırmaya da gerek yoktur. Yalnız şunu mülahaza etmek kifayet eder ki Gardiyanski Lehlidir, Nasuh Türk. Gardiyanski Katolik’tir, Nasuh Müslüman. Gardiyanski ile Nasuh henüz üç günden beri arkadaş olmuşlar. Hepimiz birbirimizi ne kadar tanımakta isek bunlar da birbirini o kadar tanırlar.”
Catherine: “Öyle ise şu iki kelimeciği dahi arz etmeme müsaade et ki senin