40
Rendez-vous: Buluşmak için verilen karar ve söz.
41
Au revoir: Tekrar görüşmek üzere Allah’a ısmarladık.
42
Diable; par hasard serai-je amoureux?: Vay canına; yoksa sevdalanıyor muyum?
43
Ordinaire: Bayağı, adi
44
C’est naturel: Tabii bir şey
45
Dommage! Voilà une beauté mal placée! Si c’est une beauté par exemple!: Yazık! İşte yerini bulamamış bir güzellik! Eğer buna bir güzellik demek caizse!
46
İndifférence: Kayıtsızlık, ilgisizlik
47
Ce n’est qu’une grisette!: Bu, ancak bir fındıkçıdır!
48
Cocotte: Hafifmeşrep, havai
49
Coureur: Kadın, kız peşinde dolaşan, çapkın
50
L’apparence est trompeuse: Görünüşe aldanmamalı.
51
“Sıçraya sıçraya koşarken bir şeyden ürkmüş gibi, birdenbire durmayı ve dönüp dönüp arkasına bakmayı ceylan senden öğrendi.”
52
İstanbul’da meşhur Kapalı Çarşı’nın Nuruosmaniye Camii tarafındaki kapısından Beyazıt tarafındaki kapısına kadar uzanan geniş caddesine eskiden “Kalpakçılarbaşı” denir ve paşaların, yüksek memurların, tanınmış zenginlerin terzileri filan hep orada bulunurdu.
“Kalpakçılarbaşı’ndaki dükkânlardan çokça alışveriş etme”ye gelince: O devirde kaçgöç olduğu için kadınlar şimdiki gibi serbest serbest sokağa çıkamaz, bilhassa öyle kalabalık alışveriş yerlerine kolay kolay sokulamazlardı. Metinde bahsedilen sarışın yosmanın arkadaşı ise pek fingirdek bir şey olduğundan zannımca, yazar herhâlde onun çarşılarda, pazarlarda dolaşa dolaşa kabak çiçeği gibi açılmış olduğuna işaret etmek istiyor.
53
Karamandola ayakkabı: Yine o devirde bir nevi siyah deriden yahut rugandan yapılan bir çeşit kadın ayakkabısına bu isim verilirdi.
Bana bu malumatı veren ve eski bir İstanbul efendisi olan kıymetli ağabeyim Hulusi Kocahârzem’e ve yine İstanbul’un köklü bir ailesine mensup bulunan arkadaşım ve meslektaşım Sayın Melek Topa’ya teşekkürlerimi sunarım. (s. n.)
54
Quel esprit!.. Quelle finesse!..: Ne zekâ!.. Ne incelik!..
55
Géranium: Sardunya çiçeği
56
Fanée: Solgun, pörsümüş
57
Admirateur: Hayran
58
Heureux: Bahtiyar, mesut
59
Droit: Hak
60
Rustique: Kır hayatına ait, kırsal.
61
Esprit: Zekâ, nükte
62
Éducation: Terbiye, görgü
63
Noble: Soylu
64
Mal élevé: Kötü eğitilmiş, fena yetiştirilmiş, terbiyesiz
65
Beauté: Güzellik
66
Poétique: Şairane
67
Conversation: Mükaleme, konuşma
68
Miroir terrestre: Yer aynası
69
Glace parterre: Yere döşenmiş ayna
70
Très belle comparaison pour un petit lac… C’est très joli!: Bu küçük göl (havuz) için çok güzel bir mukayese… Çok güzel!
71
Un peu trop flattant, mais ça ne fait rien: Fazlaca övücü amma zararı yok.
72
Accepter: Kabul
73
Jeune personne: Tazecik kişi, genç kimse
74
Ça va bien, ça n’est que de la pudeur, c’est de la candeur!: Pek âlâ bir şey, bu hâl sadece iffet ve masumluktan.
75
Emotion: Heyecan
76
Heureusement: Çok şükür, bereket versin.
77
Rencontre: Tesadüf, rastlama
78
Victoire!: Yaşasın!
79
Vers: Mısra
80
Quel drôle de nom!: Ne tuhaf isim!
81
Original!: Özgün, hiç kimsede olmayan şey, nevi şahsına mahsus!
82
Kalipso (Calypso): Eski Yunan mitolojisinde, güya Okyanus veya Atlas ile Tetis’in kızı olup Osisya yahut Ocicya Adası’nda otururdu.
Truva (Troie) Muharebesi kahramanlarından Ülis (Odisseus), fırtınaya tutularak bu adaya düşmüş ve Kalipso’nun sevgisini kazanıp adada yedi yıl alıkonulmuş, bilahare Jüpiter’in (Tanrılar tanrısı Zeus) emriyle Kalipso’yu terk ederek karısının yanına dönmüştür.
[Kamus-ul-a’lâm, cilt 5, sayfa 3561.]
83
A quelle heure?: Saat kaçta?
84
Adieu: