Size suyu?
Allah Allah!
Azimüşşan!..
KUYULAR 36
Kuyular!
Kuyular ki, mezar taşları gibi başları var
En kuytu yerinde uyuyor derin homurtular
Kuyular!
Kıtlığın ve bereketin simgesi başka ne var
Ölümün ve hayatın savaştığı mıntıkalar
Ölümün ve hayatın seviştiği mobilyalar
Kuyular ki, çöllerin eskimez mobilyaları
Seraplarında yitirdiği Leylaları arar
Sihirli bir mağara gibi avutur Mecnunları
Kuyular!
Yusuf’u yutan kuyular
Seni kuyuda unuttuk Yusuf, seni kuyuda
Kuyuyu da unuttuk sonra, kuyudan yansıyan yüzünü de
Kuyuya dair bütün bildiklerimizi
Başkanlar diktik başlarımıza “ve hazel beledil emin”
Toptan anlayan, toplarını bizden esirgemeyen başkanlar
Sularımız çekilince bize su verecek kim
Bize aş, bize iş; başımızı sokacak sıcak bir yuva
Kim verebilir ki, başkandan başka
Ya suyu çekersek altınızdan kim verecek su
Şirk koşan kim; kâfir mi, Müslüman mı
İmdat dilenirken susuzluktan, hak ettik mi su
Ve membaından haberimiz var mı
Seni kuyuda unuttuğumuzdan beri tuzlanıyor suyumuz
Temiz bir suya hasretiz artık
“ve enzelna mines semaî mâen tabûra”
İman tahtamız çatır çatır kırılıyor Yusuf
Çatır çatır
Kirlendik iyiden iyiye Yusuf
Bütün iyilerimizle birlikte
Akıl tutulması mı bu, iman tutulması mı
Yoldan çıkmış bir kavmin belasını bulması mı
‘Erimiş bir maden gibi yüzleri haşlayan su’
Demek ki, artık bizi de zalimlerden sayan su
Şükürler olsun kabaran suya, kaynayan suya
Erimiş maden gibi yüzleri haşlayan suya
Zalimlerden mi olduk, biz niye korkuyoruz ya
Niçin bizim de suyumuz çekiliyor, bizim de
Tuzlanmış çok, ne kadar suvardığımız yer varsa
Baraj göllerimizde şimdi çatlak çatlak toprak
Bağ bahçe artık hep beton binalar için arsa
Vatan diye ne varsa, emânet: kırık ve kurak
Bir resim bu, Salvador Dali’den unutulmuş
Kırık kova, çürük ip, Yusuf’suz ve susuz kuyu
Sevdasız şehirler, Leyla’sız ve Mecnun’suz çöller
Yusuf’u unutan kardeşler
Yol başlarına düşmüş leşler gibi eşler
Her ashabın ensesinde bir gölge
Ebu Cehil’in devrilesice boyu
Bizi yoldan çıkarmayı bekler
Bizi de bir gören olur mu Yusuf
Çıkaran olur mu, bizi de bir gün kuyudan
Kuyuyu da unuttuk, kuyuya dair her şeyi de
Kıtaları kim yarattı suyun üstünde
Suyu gökten bir ölçüyle indiren
Kayaların içine gizleyen
Suyu azdıran, kabartan, kaynatan kim
Ya gemiyi suda yüzdüren
Yusuf’u kuyudan çeker gibi
Asam nerede, taşa vuracağım, suyunu çıkaracağım asam
Kelime! Eksik kalan kelimem hani
Bizi de çekip çıkaracak bir bedevî var mı
Kardeşlerimizin atıp unuttuğu kuyudan
DAMLALAR İÇİNDE KRİSTAL DUA
Damlalar içinde kristal dua
Unutulmuş sözcükleri kuşanmış
Bir hayat ki, eski çağda yaşanmış
Ardında bırakıp binbir beddua
Damlalar içinde kristal dua
Toz dindi, ovayı sükût kapladı
Sonra koptu kısrak sesi, nal sesi
Eski çağın yeni çağa hevesi
Şövalye, mızrağı göğe sapladı
Toz dindi, ovayı sükût kapladı
Ufuk çizgisinde altından oluk
Yâr yanağındaki ala bürünür
Çöldeki Mecnun’a Leyla görünür
Son şehidin beklediği son soluk
Ufuk çizgisinde altından oluk
Bu gidenler nurdan heykeller midir
Bu silsile, bu tekrar-u bi-ahsen
Dünü güne bağlayacak bıraksan
Bizi döven biz miyiz, eller midir
Bu gidenler nurdan heykeller midir
Yanar, tüter bir ateşti ordumuz
İster ümmet olsun isterse ulus
Eyvah ki, kahramanlar şimdi sus pus
Her şey kayıp mektup, harita, rumuz
Yanar tüter bir ateşti ordumuz
Nezir serencamımızdan emanet
Kelimeler: altınoluk, ihlas, nur
Yaşıyor Müslüman sahte bir huzur
Sefersiz tahammül, şifreli mihnet
Nezir serencamımızdan emanet
Damlalar içinde kristal dua
Diyor ki; hatırla unuttuğunu
Gösterir zilletten kurtuluşunu
Yazılmış sevdamız kayaya, suya
Damlalar içinde kristal dua
SUYUN KARARI
Sular yükseliyor…
Sular yükseliyor, karıncaları yiyor balıklar.
Ruhum med ve cezir gibi iniyor çıkıyor…
Denizde dalgalar ve köpükler bir iniyor, bir çıkıyor.
Sular yükseliyor…
Şimdi kim karınca, kim balık?
Sular