Lâ Havle - Lütfî Divânı. Lütfü Şehsuvaroğlu. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Lütfü Şehsuvaroğlu
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-121-929-5
Скачать книгу
verecek

      Size suyu?

      Allah Allah!

      Azimüşşan!..

      KUYULAR 36

      Kuyular!

      Kuyular ki, mezar taşları gibi başları var

      En kuytu yerinde uyuyor derin homurtular

      Kuyular!

      Kıtlığın ve bereketin simgesi başka ne var

      Ölümün ve hayatın savaştığı mıntıkalar

      Ölümün ve hayatın seviştiği mobilyalar

      Kuyular ki, çöllerin eskimez mobilyaları

      Seraplarında yitirdiği Leylaları arar

      Sihirli bir mağara gibi avutur Mecnunları

      Kuyular!

      Yusuf’u yutan kuyular

***

      Seni kuyuda unuttuk Yusuf, seni kuyuda

      Kuyuyu da unuttuk sonra, kuyudan yansıyan yüzünü de

      Kuyuya dair bütün bildiklerimizi

      Başkanlar diktik başlarımıza “ve hazel beledil emin”

      Toptan anlayan, toplarını bizden esirgemeyen başkanlar

      Sularımız çekilince bize su verecek kim

      Bize aş, bize iş; başımızı sokacak sıcak bir yuva

      Kim verebilir ki, başkandan başka

      Ya suyu çekersek altınızdan kim verecek su

      Şirk koşan kim; kâfir mi, Müslüman mı

      İmdat dilenirken susuzluktan, hak ettik mi su

      Ve membaından haberimiz var mı

***

      Seni kuyuda unuttuğumuzdan beri tuzlanıyor suyumuz

      Temiz bir suya hasretiz artık

      “ve enzelna mines semaî mâen tabûra”

      İman tahtamız çatır çatır kırılıyor Yusuf

      Çatır çatır

      Kirlendik iyiden iyiye Yusuf

      Bütün iyilerimizle birlikte

***

      Akıl tutulması mı bu, iman tutulması mı

      Yoldan çıkmış bir kavmin belasını bulması mı

      ‘Erimiş bir maden gibi yüzleri haşlayan su’

      Demek ki, artık bizi de zalimlerden sayan su

      Şükürler olsun kabaran suya, kaynayan suya

      Erimiş maden gibi yüzleri haşlayan suya

      Zalimlerden mi olduk, biz niye korkuyoruz ya

      Niçin bizim de suyumuz çekiliyor, bizim de

      Tuzlanmış çok, ne kadar suvardığımız yer varsa

      Baraj göllerimizde şimdi çatlak çatlak toprak

      Bağ bahçe artık hep beton binalar için arsa

      Vatan diye ne varsa, emânet: kırık ve kurak

***

      Bir resim bu, Salvador Dali’den unutulmuş

      Kırık kova, çürük ip, Yusuf’suz ve susuz kuyu

      Sevdasız şehirler, Leyla’sız ve Mecnun’suz çöller

      Yusuf’u unutan kardeşler

      Yol başlarına düşmüş leşler gibi eşler

      Her ashabın ensesinde bir gölge

      Ebu Cehil’in devrilesice boyu

      Bizi yoldan çıkarmayı bekler

      Bizi de bir gören olur mu Yusuf

      Çıkaran olur mu, bizi de bir gün kuyudan

***

      Kuyuyu da unuttuk, kuyuya dair her şeyi de

      Kıtaları kim yarattı suyun üstünde

      Suyu gökten bir ölçüyle indiren

      Kayaların içine gizleyen

      Suyu azdıran, kabartan, kaynatan kim

      Ya gemiyi suda yüzdüren

      Yusuf’u kuyudan çeker gibi

      Asam nerede, taşa vuracağım, suyunu çıkaracağım asam

      Kelime! Eksik kalan kelimem hani

      Bizi de çekip çıkaracak bir bedevî var mı

      Kardeşlerimizin atıp unuttuğu kuyudan

      DAMLALAR İÇİNDE KRİSTAL DUA

       Damlalar içinde kristal dua

       Unutulmuş sözcükleri kuşanmış

       Bir hayat ki, eski çağda yaşanmış

       Ardında bırakıp binbir beddua

       Damlalar içinde kristal dua

       Toz dindi, ovayı sükût kapladı

       Sonra koptu kısrak sesi, nal sesi

       Eski çağın yeni çağa hevesi

       Şövalye, mızrağı göğe sapladı

       Toz dindi, ovayı sükût kapladı

       Ufuk çizgisinde altından oluk

       Yâr yanağındaki ala bürünür

       Çöldeki Mecnun’a Leyla görünür

       Son şehidin beklediği son soluk

       Ufuk çizgisinde altından oluk

       Bu gidenler nurdan heykeller midir

       Bu silsile, bu tekrar-u bi-ahsen

       Dünü güne bağlayacak bıraksan

       Bizi döven biz miyiz, eller midir

       Bu gidenler nurdan heykeller midir

       Yanar, tüter bir ateşti ordumuz

       İster ümmet olsun isterse ulus

       Eyvah ki, kahramanlar şimdi sus pus

       Her şey kayıp mektup, harita, rumuz

       Yanar tüter bir ateşti ordumuz

      Nezir serencamımızdan emanet

      Kelimeler: altınoluk, ihlas, nur

      Yaşıyor Müslüman sahte bir huzur

      Sefersiz tahammül, şifreli mihnet

      Nezir serencamımızdan emanet

      Damlalar içinde kristal dua

      Diyor ki; hatırla unuttuğunu

      Gösterir zilletten kurtuluşunu

      Yazılmış sevdamız kayaya, suya

      Damlalar içinde kristal dua

      SUYUN KARARI

      Sular yükseliyor…

      Sular yükseliyor, karıncaları yiyor balıklar.

      Ruhum med ve cezir gibi iniyor çıkıyor…

      Denizde dalgalar ve köpükler bir iniyor, bir çıkıyor.

      Sular yükseliyor…

      Şimdi kim karınca, kim balık?

      Sular


<p>36</p>

“Edebiyat Otağı” dergisinde 2008 yılında yayımlandı.