Terk edilmiş bir kent gibi kıyılar…
Leşler, üzerinde karıncalar.
İntikam duygusuyla daha saldırganlar…
Şimdi daha keskin dişleri var.
Balıklar… ki, deryanın özgür şövalyeleri
Suda yitirdikleri Leylaları arar.
Ben silahı elinden alınmış askerin yanındayım…
Karıncalar kemiriyor kemiklerimi, iliklerimi.
Karıncalar! Yoldaşımdınız, ne oldu?
Sular çekiliyor; kanım çekiliyor neden…
Parmaklarım böyle mor, uzanıyor geceye
Karanlık ve ölüm gibi…
Sudur kimin kimi yiyeceğine karar veren.
ÖLÜM
ÖLÜLER KARŞISINDA
BİR CÜMLE ÇINLAR HEP KULAKLARIMDA
MESULDÜR DÜNYADA HERKES HER ŞEYDEN
Şu kızın gözyaşlarından mesulüm ben
Ve şu annenin feryatlarından
Ölüm karşısında şaşkın, kızgın, ürkek
Babasının mezarına dokunan şu çocuğun
Nefretine müstahak ben
Durup dururken öldü ölü
Ben öldürdüm onu bir yerinden
-şimdi
Boynumda bir kınnap dolanırım
Mezardan mezara dualarımla
Ölümü sorarım kefen beyazlığına
İnsanı saran toprağa
Toprağı saran kara
Her şeyi saran geceye
O karanlık ve ölüm gibi
Kara fırçamı alıp elime
Kara gözlerimden
Kara gözyaşlarımla
Kapkara tablolar çizerim
Geceye
O karanlık ve ölüm gibi
Upuzun yatıyor görüyorum
Konuşur gibi dudakları
Kımıldıyor şakakları
Bir kolu yanağının altında
Uyuyor gibi
Beni görmemeli, duamı duymamalı
Kaçıyorum
Koşuyorum
Geceye
O karanlık ve ölüm gibi
Ardımda ölüler
Yırtarak kefenlerini
Kar beyaz üstünde beyaz izleri
Ensemi yalıyor nefesleri
Bu soluklar benim soluklarım
Ölümün musikisi bu
Bu sessiz, bu notasız
-ki bazen-
Duyarsınız
Kanım çekiliyor, neden
Parmaklarım böyle mor
Uzanıyor geceye
Bu karanlık ve ölüm gibi
Nereye gittiniz ey sözsüz dünyanın insanları
Toprak mı sizi yuttu
Ruhunuz mu toprağı
Gömüldüğünüz yerler soluyor
Duyuyorum
Bu zonklamalar ya
Ölümün kalp atışları mı
Hani içtima olacaktınız bu gece
Ne zaman tanışacağım daha sizinle
Dilinizi ne zaman öğreneceğim
Çağırıp çağırıp
Kaçıyorsunuz
Çıkıp gecenin içinden
Her gece
Ve kayboluyorsunuz yine gecede
Bu karanlık ve ölüm gibi
Siz beni soruyorsunuz
Havaya
Suya
Toprağa
Ben sizi arıyorum
Ruhumun karanlığında
Ölüm gibi
-ve
Ölüler kalkarak kabirlerinden
Ruhumu giyindiler çıplak vücudlarına
Melekler kanat çırptılar
Peşlerinden
Ölüler ki öpeceklerdi
Dudakları olsaydı
Gül yüzlü çocukların gözlerinden
Ve yaşasaydı o çocuklar
Ölüler ki bilemezler
Niye gelip gitmediklerini
Kafestekilerin
Ölüler bilmezler ki
Kafes nedir
Gönül müdür
Dünya mı yoksa
Okşadığım ölü yüzleri
Islatıyor ellerimi
Ağlayan Tanrı’dır sanki
Ve bu ölü gözler onun
Ölüler soyundular ruhumu
Fırlatıp attılar göğe
Dönüp kendi dünyalarına
Kendi elleriyle örttüler toprağı
Kendi üzerlerine
Dünyayı bana zindan ediyor
Ölümü tanımış, tatmış ruhum
-şimdi
Üç parçalı biriyim
Üç ayrı kafeste
ÖLÜ
Ey ölü, gözlerimden dökülen bir ışıksın
Ebediyete tutkun, nihavende âşıksın
Günahın bir elinde, sevabın bir elinde
Dönerken o tek renge dünyayla bulaşıksın
Mihverin olayım, senle döneyim
Nârına yanayım sorma ben neyim
Sonsuza dek kor hâlinde kalayım
Bir