Yine de alametlere inanmıyordu. Asla da inanmamıştı. O sadece gözüyle görebildiği ve eliyle tutabildiği şeylere inanırdı. Bugün de gördüğü ve dokunduğu şeyler, güneş ve gökyüzüyle aynı şeyi ifade etmekteydi. Güzel bir gündü ve her şey planladığı gibi tıkırında gidiyordu.
En güzel saten tunik gömlek, ekoseli çoraplar ve yeşil ayakkabılarıyla, sanatçılar, tüccarlar, esnaf loncası liderleri, din adamları ve belediye meclisi üyeleriyle sohbet ediyordu. Operai yetkilileri, bu büyük görevi kabul ettiğine tanıklık etmek için toplandılar. “Şimdi baylar, Duccio Taşı’yla yaratacağım harikalara bir bakalım. İşte!” Planlarını göstermek için perdeyi indirdi.
Düzinelerce şövale, arka ayakları üzerinde dururken ön bacaklarıyla görünmeyen bir düşmana vuran korkunç ve kükreyen bir kanatlı ejdere ait çizimler gösteriyordu. Parlak gümüş pullarla süslü bir kıyafet giyen ve kırmızı turuncu renkte şık bir maske takan Salaì, Leonardo’nun kafasındakileri tam olarak tasvir eden bir poz vermişti.
İzleyiciler heyecanla coştu.
Giuseppe Vitelli, vekillerine şüphe dolu bakışlar atarak “Bir ejder mi?” diye sordu.
Piero Soderini, anlaşmaya son şeklini vermeye hazırmışçasına Leonardo’nun elini sıkarken “Bir ejderha! Ne olağanüstü!” dedi. Soderini popülist görüşleri, karizmatik tarzı ve güvercini andıran kel kafası, gagayı andıran burnu, boncuk gözleri ve görünmeyecek kadar ince dudaklarıyla meşhur bir siyasetçiydi. Mevcut haliyle Gonfaloniere di Giustizia’nın1 başkanlık ettiği Signoria2 üyeleri üç dönem için göreve getirilmekteydi. Her üç ayda bir Floransa Şehir Cumhuriyeti’nin başkanı değişirdi. Savaşların, işgalci Fransız ordusu ve Cesare Borgia ile Piero de’ Medici’den gelen tehditlerin arasında, cumhuriyeti istikrara kavuşturacak sürekli bir başkan seçilmesine ihtiyaç vardı. Soderini bu pozisyon için en büyük adaydı.
Soderini’nin hatırı sayılır etkisiyle Giuseppe Vitelli ve onun Katedral İşleri Dairesi, bu görevi gayri meşru olarak Leonardo’ya vermekte hemfikirdi. Leonardo’nun yapması gereken şey düşüncelerini resmi olarak sunmaktı. Sonrasında Duccio Taşı ona verilecekti. Operai, şehir meclisi ve yün dokuma loncasının yardımıyla Leonardo’ya hatırı sayılır bir maaş ödenmesine, onun yeni bir yere yerleştirilmesine ve asistanları dahil atölye masraflarının karşılanmasına karar vermişti. Kendisi mermer üzerinde çalışmayacaktı, o sadece tasarımları yapacak kirli işleri yapmaları için asistanlarını yönlendirecekti. Projenin süresi iki yıl olarak belirlenmişti ancak herkes bu sürenin beş yıla çıkacağını düşünüyordu. Leonardo, işin on yılı bulacağını ve çalışma esnasında da son nefesini vereceğini umuyordu. Floransa’nın mali desteğiyle kalan yıllarında matematik, biyoloji, felsefe, anatomi, optik, coğrafya ve tabii ki insanın uçması konusunda çalışmalar yapabilirdi.
“Sadece bir ejder değil,” dedi Leonardo, Salaì’nin arkasına geçerek. “Hareket eden bir ejder.” Salaì çatırdayan kaya parçası gibi kollarını, bacaklarını ve başını ani bir mekanik hareketle döndürdü. “Ve ateş püskürten.” Leonardo’nun elini çabuk ve kesik bir şekilde sallamasıyla gömlek kolundan alev çıkıverdi. Sanki alev Salaì’nin ağzından fışkırıyordu. Leonardo, kırmızı ve sarı dumanları dağıtırken seyirciler alkışlamaya başladı.
“Bence resmi oylamayı yapma zamanı geldi,” diye anons yaptı Soderini.
Giuseppe Vitelli, kızgınlık ifadesi olarak başını yana yatırarak “Buna ben karar veririm, Soderini,” dedi. “Bu benim toplantım.”
“Pekâlâ, o zaman kararınızı verin.” Soderini nadiren kızgınlığını sergilerdi; ancak Operai’nin başkanı belli ki bu duygunun ortaya çıkmasına neden olmuştu.
“Oylamaya geçme zamanı,” diye çağrı yaptı Giuseppe Vitelli.
“Durun!” diye bir ses yankılandı uzaklardan.
Bakışlar, gürültünün geldiği yöne doğru çevrildi.
”Bu da kim?” diye düşündü Leonardo.
“Bensiz başlamayın! Ben geldim.” Bir adam atölyenin çitlerini geçip ileri atıldı. İzleyiciler adamın geçmesi için kenara çekildi.
Davetsiz misafir çamur içindeydi ama Leonardo adamı hemen tanıdı. Bu görgüsüz heykeltıraş Michelangelo Buonarroti’den başkası değildi. Leonardo onu partisini mahvettiği o geceden beri görmemişti. Genç adamın utancından şehri terk ettiğini düşünmüştü. Ancak işte burada, bir arabanın arkasında çamurlu yolda sürüklenmiş gibi karşısında duruyordu. Kişisel temizlikten kaçınmak başka bir şey, kendini bilerek çamura gömmek başka bir şeydi.
Granacci, yolu açarak arkadaşını kalabalığın önüne getirdi. Leonardo, Granacci’yi arkadaşına “Bir an gelmeyeceksin sandım,” diye fısıldarken duydu.
“Geldim,” dedi Michelangelo nefes nefese.
Soderini, tiksintiyle burnunu kıvırarak “Neden geldin?” diye sordu. Böyle bir pisliğin karşısında ben bile soğukkanlılığımı koruyamazdım diye düşündü Leonardo.
“Taş için.”
“Ne taşı?” diye sordu Giuseppe Vitelli.
“Duccio Taşı.”
Leonardo, Salaì ile göz göze gelerek “Berbat etmeyi düşündüğün başka organizasyonlar var mı, Buonarroti?” diye sordu. “Ona göre hazırlıklı olayım bir dahaki sefere.”
Piero Soderini kendisini tamamen samimi ve bir o kadar da sahte gösteren kışkırtıcı bir gülümsemeyle “Sevgili Michelangelo,” dedi, “şehrin diğer önemli sanatçıları, Üstat Leonardo’ya hürmeten kendi istekleriyle oylamadan çekildiler.”
Kalabalığın önünde Floransa’nın bütün ünlü sanatçıları bir aradaydı. Leonardo her birinin Michelangelo’dan en az yirmi yaş büyük olduğunu fark etti. Ünlü mavi-beyaz seramik ustası anlı şanlı Andrea della Robbia altmış altı yaşındaydı. Ünlü mimar Giuliano da Sangallo ve usta ressamlar Sandro Botticelli ile Pietro Perugino ellisinde vardı. Davide Ghirlandaio bile yarım asırlık olmaya yakındı. Leonardo dahil bu adamların hepsi, hem yaş hem de tecrübe olarak Michelangelo’dan kat kat üstündü.
“Bu doğru evlat,” dedi Botticelli yüksek sesle. Sesi, zaman ve deneyim enstrümanlarıyla zengin bir orkestra gibi çınladı salonda.
“Hepimiz Leonardo’nun lehine oylamadan çekilmiş bulunmaktayız.”
Soderini “Belki sen de çekilsen iyi olur,” dedi.
Michelangelo, çamurlu omuz çantasının kilidiyle oynarken “Ama bu beyefendilerin hiçbiri mermer ustası değil, ben hariç,” dedi.
Soderini “Leonardo, tüm sanatların ustasıdır evlat,” diye düzeltti.
Leonardo ve Salaì karşılıklı gülümsediler. Kendini savunmasına gerek yoktu. Başkaları onun adına bunu yapıyordu zaten.
Michelangelo çantasından bir sürü kâğıt tabakası çıkararak “İşte!” dedi. “Yaptığım çizimler burada.”
Giuseppe Vitelli kâğıtları alacakken Leonardo önce davrandı.
En üstteki kâğıda bakarak derin bir nefes aldı. Bunlar bir amatörün karalamalarına benzemiyordu. Bu, dökümlü kumaş ve aslan postu giymiş, kaslı ve ideal boyutlarda canlı nefes alan bir adam resmiydi. Leonardo diğer iki karalamayı eline aldı. Kompozisyonlar oldukça dinamik,