Winslow’un 1622’de yazılan “Good News from New England” adlı eserinden bir pasaj, bu yanlış görüşü desteklemek için sık sık alıntılanır. Yazar, Kızılderililerin Kiehtan dedikleri iyi bir güce ve Hobbamock veya Hobbamoqui diye isimlendirdikleri “anlayabildiğimiz kadarıyla Şeytan olan” başka bir güce taptıklarını söyler. Bu isimlerden ilki, bir Algonkin lehçesi olan dillerinde sona gelen bir n harfiyle “harika” anlamına gelir ve muhtemelen Kittanitowit’in (büyük manito) bir kısaltmasıdır. Bu, Roger Williams ve diğer eski yazarlar tarafından zikredilen muğlak bir ifade olup kişileştirilmiş herhangi bir tanrının unvanı değildir.68 Kötü gücün karşılığı olmaktan çok uzak olan ikincisi, Winslow’un kendi ifadesine göre, hastalıkları iyileştiren, avda insanlara yardımcı olan ve koruyucuları olarak rüyalarında onlara gözüken merhametli bir tanrıydı. Dolayısıyla Dr. Jarvis, çok haklı bir şekilde, kelimenin kendisinin işaret ettiği üzere bunun “her Kızılderili’nin taptığı oke yani koruyucu ilah” anlamına geldiğini açıklamıştır.69
Böylelikle pek çok durumda, bir ulusun daha iyi bir ilahı ihmal etmek pahasına kendisine dua ettikleri kötü ilah olarak bildirilen şeyin, gerçekte kabul edilen en yüce güç olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Buenos Aires’in Pampas bölgesindeki bazı kabilelerin taptığı ve onların kötücül ilahı olduğu söylenen Juripari, aslında onların dillerinde genel anlamda ruhani varlığı ifade eden tek isimdir; Arukanyalıların mitolojilerinde zaman zaman kötülüğün babası olarak bahsedilen Aka-kanet, rahipler aracılığıyla yardımına başvurulan, Ülker takımyıldızındaki tahtından yeryüzüne meyveler ve çiçekler gönderen iyi kalpli bir güçtür ve kendisine “büyükbaba” olarak hitap edilir.70 Peruluların Çupay’ı, Prescott’un inanmamızı istediği gibi “kötülüğün belli belirsiz somutlaşması” katiyen değildi, basitçe ve yalnızca ölüm tanrılarıydı. Panteonlarının Plüton’uydu ve Meksikalıların Mictla isimli ilahının dengiydi.
Bu konuyla ilgili kanıt gerçekten ikna edicidir. Cizvit misyonerleri, kuzey kabilelerinin dinlerinden bahsederken iyi ve kötü ilahlar arasında nadiren ayrım yapar. Algonkinler ve İroqualar arasında faaliyetlerde bulunmuş Morvian üyeleri, benzer tanıklıklarından bahseder: “Bir şeytan, bir karanlık prensi düşüncesini ilk kez Avrupalılar aracılığıyla sonraki zamanlarda edindiler.”71 Çerokiler de zeki bir gözlemcinin belirttiği üzere, “Kötü tanrı hakkında beyazlardan öğrendikleri dışında hiçbir şey bilmezler.72 Sözgelimi Yüce Ruh ifadesi, Çipevyanlar için hem iyi hem de kötü ruh fikrini aynı şekilde ifade eder. Onlara açıklanana kadar böyle bir ayrımdan bihaberdiler.73 On sekiz yıl boyunca bir misyoner olarak Dakotaların arasında yaşayan G. H. Pond, şöyle yazar: “Dakotaların ağzından tanrıları iyi ve kötü diye sınıflandırdıklarına dair en ufak bir ifadeye rastlayamadım. Ayrıca onları bu şekilde takdim eden kişilerin bunu düşüncesizce yaptıklarına ikna oldum, zira el üstünde tutulan eski bir genel kanıya katılmak çok doğal bir şeydir.”74
Kızılderililer, beyazlarla temas kurduktan çok kısa bir süre sonra ebedi savaşta birbirleriyle kapışan kötü ve iyi ruhlarla ilgili düşünceyi benimsediler ve bunu kadim geleneklerine soktular.
Yahudilik veya Hıristiyanlıkla ilgili benzerlikler bulma kaygısı taşıyan yazarlar, mitleri biricik teorilerine uyacak şekilde yorumladılar ve üşengeç gözlemciler için onların tanrılarını zıt sınıflara ayırmak uygundu. Bu tutum, Meksika ve Peru mitolojisi bakımından o kadar yanlıştır ki tarihçiler bunun üzerinde daha fazla ısrar etmiyor. Ancak daha barbar ve daha az bilinen kabilelerle ilgili yaygın bir hata olarak konumunu hala sürdürür.
Bu anlayışı ispatlamak için en sık alıntı yapılan mit, belki de eski İrokuaların uluslarının ilk iki erkek kardeşi arasında meydana gelen mücadeleyi anlatan mitleridir. Bu mitin yerli kökenli ve çok eski olduğuna şüphe yoktur. Tuskarora şefi Cucis’in 1825’te anlattığı versiyona göre başlangıçta iki erkek kardeş varmış: Enigorio ve Enigohahetgea. Bu isimler kelimesi kelimesine İyi Akıl ve Kötü Akıl anlamına gelir.75 Enigorio; dünyayı nazik akarsular, bereketli ovalar ve bolca meyveyle donatarak gezerken Enigohahetgea; dik yokuşlar, dikenlik alanlar ve çöller yaratarak kötü niyetle onu takip ediyormuş. En sonunda İyi Akıl, öfkeyle kardeşine saldırmış ve onu toprağa gömmüş. Enigohahetgea, toprağın derinliklerinde gözden kaybolmuş ama yok olmamış. Zira ölülerin ruhlarını teslim alarak ve tüm kötülüklerin faili olarak yeraltı dünyasının karanlık diyarlarında hala yaşıyormuş. Bunu, Huronlar arasında 1636’da misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Rahip Brebeuf’ün aktardığı versiyonuyla karşılaştırdığımızda hikâyenin tüm gidişatının değiştirildiğini görüyoruz. Burada ahlaki ikilik yok olur, İyi Akıl ve Kötü Akıl isimleri görülmez. Ioskeha (Beyaz olan), erkek kardeşi Tawiscara (Siyah olan) ile mücadele eder. Hıristiyan etkisinin iki yüzyıllık süre zarfında hikâyeye asli amacına yabancı bir anlam verdiğini derhal anlıyoruz.
Meşhur bir yazara göre “her zaman büyük bir yılanın, kötü bir ruhun düşmanı olarak anlatıya yerleştirilen”76 Algonkin kahramanı Manibozho ile ilgili anlatı da böyledir. Bu, pek çok hayvanı yendikten sonra bu ünlü büyücünün hünerini yılanların prensi üzerinde denediği anlamına gelir. Manibozho, büyük bir tufana ve dünyanın yok olmasına yol açan uzun bir mücadeleden sonra zaferi elde eder. Bu anlatı için elimizdeki ilk kaynak, Cusic’ten bile geç tarihlidir ve hala hayatta olan Bay Schoolcraft’a aittir. Tufanın efsanevi sebebi, Rahip Le Jeune’ün 1634’te anlattığına göre oldukça farklıdır. Bu versiyonda bir yılandan bahsedilmez. Ayrıca, daha sonra göreceğimiz üzere yılan ne Algonkinler ne de diğer Kızılderililerde bir kötülük simgesi değil, hatta tam tersidir.77
Böylesi görüşlerin görece geç tarihlerde yerlilerin efsanelerine girişleriyle ilgili Kiçelerin on yedinci yüzyılda yazıya geçirilen mitlerinde dikkate değer bir kanıt bulunuyor. Bu mitlerde yukarı ile aşağı dünyanın hükümdarlarının mücadeleleri, ilklerin Xibalba’ya (Hayaletler Diyarı) inişi ve oranın efendilerine (Bir Ölüm ve Yedi Ölüm) karşı zaferleri anlatılır. Yazar, kendisine açık bir şekilde Şeytan ve onun yardımcılarını çağrıştıran ikincisiyle ilgili şöyle yazar: “Eski zamanlarda çok güçlü değillerdi. Bunlar yalnızca, insanları rahatsız eden düşmanlardı ve aslında tanrı olarak görülmüyorlardı. Ama ortaya