“Sen de zamani gelince göreceksin,” dedi Thor’a ve Merek’e döndü. “Ama simdi senin siran seni küçük hirsiz. Üçüncü kez,” dedi ve sinsice güldü, “istisna yok.”
Birden Merek’e dogru atildi ve onu sikica kavradi. Merek’in bir kolunu arkaya kivirdi ve kelepçeyi takti. Diger ucunu da duvardaki bir kancaya geçirdi. Merek bagiriyor ve kelepçeye asiliyordu. Kurtulmaya çalisiyordu ama nafile. Gardiyan arkasina geçip onu tuttu. Merek’in bostaki elini alip tastaki bir çikintiya koydu.
“Bu sana hirsizlik yapmamayi ögretir,” dedi.
Baltasini çikardi ve basinin üzerine kadar kaldirdi. Agzi bir karis açikti ve pis pis güldükçe çirkin disleri görülüyordu.
Merek “HAYIR!” diye bagirdi.
Thor dehsete düsmüs, gardiyanin baltasini Merek’in bilegine dogrultmasina kilitlenmisti. Thor anlar içinde bu zavalli çocugun elini sonsuza kadar kaybedeceginin farkina vardi. Yaptigi sadece ailesine yemek bulmak için yaptigi minik hirsizliklardi. Bu durumun adaletsizligi içini yakti ve buna izin veremeyecegini biliyordu. Bu adil degildi.
Thor bütün vücudunun isindigini hissetti. Sonra içinde ayaklarindan baslayip avuç içlerine kadar akan bir yanma hissetti. Ne oldugunu bilmiyordu ama zamanin yavasladigini ve adamdan daha hizli hareket ettigini hissetti. Adamin baltasi havada asiliydi. Thor avucunda bir enerji topunun yandigini hissetti ve arkasina yaslanip bunu gardiyana firlatti.
Avuç içinden firlayan sari bir topun havada uçarak karanlikta bir iz birakmasini ve dogruca gardiyanin suratina çarpmasini hayretle izledi. Kafasina sert bir sekilde çarpmisti ve gardiyan baltasini düsürüp odanin duvarina çarpti. Yere yigilmisti. Thor Merek’i baltanin bilegini koparmasina ramak kala kurtarmisti.
Merek gözlerini fal tasi gibi açmis Thor’a bakiyordu.
Gardiyan basini sallayip kendine gelmeye çalisti. Ayaga kalkip Thor’a yönelmeye baslamisti. Ama Thor içinde gücün yandigini hissetti ve gardiyan ayaga kalkip karsisina dikildiginde Thor ileri atildi, havaya zipladi ve gögsüne tekme atti. Daha önce farkinda olmadigi bir gücün damarlarinda aktigini hissediyordu. Adam uçarak duvara çarpmisti ve bir kirilma sesi gelmisti. Bu sefer baygin bir sekilde yerde yatiyordu.
Merek sok olmustu. Thor ne yapmasi gerektigini biliyordu. Baltayi aldi ve gidip Merek’in kelepçesini kirmaya basladi. Kelepçenin bagi çözülürken büyük bir kivilcim olusmustu. Merek suratini korudu ve tekrar kafasini çevirip ayaginin dibinde kelepçeyi gördügünde artik özgür oldugunu fark etti.
Agzi açik bir sekilde Thor’a bakiyordu.
“Sana nasil tesekkür edecegimi bilmiyorum,” dedi Merek.
“O her ne idiyse onu nasil yaptigini, ya da senin kim ya da ne oldugunu bilmiyorum ama hayatimi kurtardin. Sana borçlandim. Ben sözümün eriyimdir.”
“Bana borçlu falan degilsin,” dedi Thor.
“Hayir,” dedi Merek ve uzanip Thor’un kolunun ön kismini tuttu. “Artik kardesimsin. Ve sana borcumu ödeyecegim. Bir sekilde. Bir gün.”
Bunlari dedikten sonra Merek açik hücre kapisindan aceleyle çikti ve koridor boyunca kostu. Bu sirada diger mahkumlar bagiriyorlardi.
Thor baygin gardiyana ve açik hücre kapisina bakti. Kendisinin de gitmesi gerektigini biliyordu. Mahkumlarin bagirislari gitgide çogaliyordu.
Kapidan çikti ve sagina soluna bakip Merek’in aksi yönüne gitmeye karar verdi. Sonuçta ikisini birden yakalayamazlardi.
Üçüncü Bölüm
Thor Kral’in Sarayinin sokaklari boyunca kostu. Gece olmustu ve etrafindaki karmasikliga inanamiyordu. Sokaklar her zaman oldugundan daha kalabalikti. Insanlar tedirgin ve heyecanli bir sekilde sokaklarda dolasiyorlardi. Çogunun elinde geceyi aydinlatan ve suratlara gölge vuran mesaleler vardi ve sarayin çanlari susmak bilmiyordu. Dakikada bir çalan, derinden gelen bir sesti ve Thor bunun ne anlama geldigini biliyordu: Ölüm. Ölüm çanlari. Ve bu gece krallikta çanlar tek bir kisi için çaliniyor olabilirdi: Kral için.
Thor bunu düsünürken heyecandan kalbi çarpiyordu. Rüyasindaki hançer gözlerinin önüne geldi. Dogru muydu?
Emin olmak zorundaydi. Yoldan geçenlerden bir tanesini, aksi yöne kosan bir çocugu tuttu.
“Nereye gidiyorsun?” dedi Thor emir verirmisçesine. “Bütün bu kalabalik da neyin nesi?
“Duymadin mi?” diye bagirdi çocuk, delirmis gibiydi. “Kralimiz ölüyor. Biçaklanmis. Kral’in Kapisi önünde olusmaya baslayan kalabalik bir seyler ögrenmek istiyorlar. Eger bu dogruysa, hepimiz için çok kötü bir haber. Düsünebiliyor musun? Kralsiz bir toprak?”
Bunlari dedikten sonra Thor’un elini itip gecenin karanligina dogru kosmaya devam etti.
Thor kalbi hizla çarpar bir sekilde orada durdu ve etrafindaki gerçekligi kabullenmek istemedi. Zar zor inanabiliyordu. Rüyalari, önsezileri; hayal görmüyordu. Gelecegi görmüstü. Iki kere. Bu onu korkuttu. Güçleri bilincinde oldugundan çok daha derindi ve her geçen gün artiyormusa benziyordu. Bu isin sonu nereye varacakti?
Thor durmus simdi nereye gidecegini düsünüyordu. Kaçmisti ama simdi ne yapacagi konusunda bir fikri yoktu. Kisa bir zaman içinde kraliyet muhafizlari -ve büyük ihtimalle bütün Kral Divani’nin askerleri- pesine düseceklerdi. Thor’un kaçmis olmasi onu daha fazla suçlu olarak gösterecekti. Ama Thor hapisteyken MacGil’in biçaklanmis olmasi; bu onu aklamaz miydi? Yoksa komplonun bir parçasi gibi görünmesine mi neden olurdu?
Thor risk alamazdi. Belli ki krallik mantikli argümanlar dinleyecek durumda degildi; etrafindaki herkes kan istiyormus gibiydi. Günah keçisi olarak da büyük ihtimalle o seçilecekti. Firtina dinip adi temize çikana kadar siginacak bir yere ihtiyaci vardi. Bildigi en güvenli yer uzaktaydi. Kaçip köyünde saklanmaliydi ya da belki de daha uzaga gitmeliydi. Gidebildigi kadar uzaga…
Ama Thor en güvenli yolu kullanmak istemedi; bu onun tarzi degildi. Burada kalip ismini aklamak ve Lejyon’daki konumunu korumak istiyordu. O bir korkak degildi ve kaçmiyordu. Hepsinden önemlisi de hala hayattaysa ölmeden önce MacGil’i görmek istiyordu. Onu görmesi gerekiyordu. Suikasti durduramadigi için kendini suçlu hissetti. Eger engelleyemeyecekse neden kralin ölümünü görmeyle lanetlenmisti ki? Ve neden as-linda biçaklanmis olmasina ragmen zehirlendigini görmüstü?
Thor durmus bunlari düsünürken aklina Reese geldi. Onu yetkililere teslim etmeyecek güvenebilecegi tek kisi Reese’di. Hatta belki kendisine siginacak bir yer bile ayarlayabilirdi. Reese’in ona inanacagina ve güvenecegini sezdi. Thor’un MacGil’i bir baba gibi sevdigini biliyordu ve Thor’un adini aklama ihtimali olan biri vardiysa bu Reese’ti. Onu bulmaliydi.
Thor arka sokaklarda kosmaya basladi. Kral’in Kapisi’ndan uzaklasiyor ve saraya yaklasiyordu. Reese’in odasinin nerede oldugunu biliyordu –sarayin sehrin dis duvarina yakin olan kanadindaydi- ve odasinda olmasini umdu. Eger odasindaysa bir sekilde dikkatini çekebilir ve Thor’un içeri girmesine yardim edebilirdi. Thor’un içinde sokaklarda daha fazla oyalanirsa taninip yakalanacagina dair bir his vardi. Bu kalabalik onu yakalasaydi linç ederdi.
Thor sokaklari asip serin yaz gecesinde yerdeki çamurlari geçti ve sonunda dis kale duvarina ulasti. Duvara yakin durup hemen dibinden kosuyordu. Duvarin üstünde her bir kaç adimda bir bulunan askerlerin gözlerinden sakinmaya çalisiyordu.
Reese’in penceresine yaklasinca egildi ve eline küçük bir tas aldi. Neyse ki ondan almayi unuttuklari tek sey eski, güvenilir sapaniydi ve belinden sapanini çikarip tasi pencereye firlatti.
Mükemmel hedeflemisti. Tas kale duvarini asip Reese’in açik penceresinden içeri girdi. Thor tasin yere çarptiginda çikardigi sesi duydu ve bekledi. Sesi duyup etraflarini kolaçan eden Kralin muhafizlarina görünmemek için duvarin dibine sinmisti.
Bir