“Senin hakkinda yanilmisim,” dedi MacGil. “Senin olmadigini anlamam için baska bir insan tarafindan öldürülmem gerekti. Sen sadece beni kurtarmaya çalisiyordun. Beni affet. Sen sadiktin. Belki de bana sadik tek kisisin.”
“Keske yanilsaydim,” dedi Thor. “Keske güvende olsaydiniz. Keske rüyalarim hayal ürünü olsaydi ve hiç suikaste ugramasaydiniz. Belki de yanilirim. Belki yasamaya devam edersiniz.”
MacGil basini iki yana salladi.
“Zamanim geldi,” dedi Thor’a.
Thor yutkundu ve bunun dogru olmadigini umsa da içten içe dogru oldugunu biliyordu.
“Bu igrenç saldiriyi kimin yaptigini biliyor musunuz lordum?” Thor rüyayi gördügünden beri aklina takilmis bu soruyu düsünüyordu. Krali kimin neden öldürmek isteyebilecegini anlayamiyordu.
“MacGil tavana bakti. Gözlerini bile zorlukla kirpiyordu.
“Suratini gördüm. Tanidigim bir surat. Ama bir sekilde kim oldugunu bulamiyorum.”
Dönüp Thor’a bakti. “Artik fark etmez. Zamanim geldi. Nasil ölmüs olursam olayim sonuç ayni. Simdi önemli olan,” dedi ve uzanip Thor’un bilegini onu sasirtan bir güçle tuttu, “ben gittikten sonra ne olacagi. Kralligimiz kralsiz kalacak.”
MacGil Thor’a onun anlayamadigi bir kesinlikle bakiyordu. Thor MacGil’in ne dedigini anlamiyordu ya da kendisinden ne istedigini. Sormak istiyordu ama nefesi bile zorlukla aldigini görüyor ve sözünü kesmek istemiyordu.
“Argon senin hakkinda hakliymis,” dedi bilegini gevseterek. “Senin kaderin benimkinden çok daha ihtisamli.”
“Thor bu sözleri duyunca vücudundan elektrik soku geçmis gibi oldu. Kaderi mi? Kralinkinden daha ihtisamli? Kralin Argon’la Thor hakkinda konusmasi bile Thor için bir hayal gibiydi. Ve Argon’un ona benim kaderimin onunkinden daha ihtisamli olacagini söylemesi; bu ne demekti ki? Son anlarini yasayan kral yoksa delirmis miydi?
“Seni seçmemin… aileme sokmamin bir sebebi var. Bu sebebin ne oldugunu biliyor musun?”
Thor hayir anlaminda basini salladi ama bilmek istiyordu.
“Son anlarimda neden sadece senin burada kalmani istedigimi bilmiyor musun?”
Thor anlamaya çalisiyordu ama hiç bir fikri yoktu.
“Üzgünüm hükümdarim ama bilmiyorum.”
MacGil gülümsedi. Gözleri kapanmaya baslamisti. “Buradan uzakta büyük bir diyar var. Disdünya’nin ötesinde. Ejderhalarin topraklarindan bile ötede. Druidlerin topraklari. Annenin geldigi yer. Cevaplari orada aramalisin.”
MacGil gözlerini kocaman açip dikkatle Thor’un gözlerinin içine bakti.
“Kralligimizin kaderi buna bagli,” diye ekledi. “Sen digerleri gibi degilsin. Sen özelsin. Sen kim oldugunu anlayana kadar kralligimiz huzur bulmayacak.”
MacGil’in gözleri kapandi ve nefes almakta zorlaniyordu. Thor’un bilegini tutan eli iyice zayiflamisti ve Thor tekrar gözlerinin yasardigini hissetti. Aklinda kralin dedikleri dönüyordu ve bunlari mantikli bir çerçeveye oturtmaya çalisiyordu. Her seyi dogru mu duymustu?
MacGil bir sey fisildamaya basladi ama o kadar sessizdi ki Thor zar zor duyabiliyordu. Thor egildi ve kulagini iyice kralin dudaklarina yaklastirdi.
Kral son bir çaba gösterip sunu söyledi:
“Intikamimi al.”
Sonra MacGil birden sertlesti. Bir kaç dakika oldugu gibi yatti ve sonra basi yan tarafa düstü. Gözleri açikti.
Ölmüstü.
“Hayir!” diye çiglik atti Thor.
Çigligini muhafizlar duydu ve içeri girdiler. Thor arkasinda bir kapinin açildigini ve içeri insan doldugunu duydu. Etrafinda hareket oldugunun sadece kismen farkindaydi. Çalan saray çanlarini bile belli belirsiz bir sekilde duyuyordu. Sakaklarinin zonklamasi çanlarin çalisina denk geliyor gibiydi. Ama sonra oda dönmeye basladi, her sey karardi ve Thor yere yigilip bayildi.
Altinci Bölüm
Gareth suratinda bir esinti hissetti ve basini yukari kaldirdi. Gözünden yaslari silip ilk yükselen günesin soluk isigina bakti. Hava daha yeni agariyordu ama yine de bu uzak yerde, Kolvian Kanyonu’nun ucunda yüzlerce insan toplanmisti. Kralin ailesi, arkadaslari ve saray erbabindan üst kademedeki kisiler cenazeye katilabilmeyi umuyorlardi. Hemen arkalarinda ise ordu bir set olusturmus, binlerce kisiden olusan kalabaligi yaklastirmiyordu. Onlarin suratlarindaki hüzün de gerçekti. Babasi gerçekten seviliyordu.
Babasinin bedeni etrafinda öz ailesi bir yarim daire olusturmuslardi. Beden, yerdeki bir çukurun üzerinde iplerle tutulmus tahtalarin üzerinde duruyordu ve indirilmeyi bekliyordu. Argon sadece cenazelerde giydigi kirmizi cübbesiyle kalabaligin ön tarafinda duruyordu ve kukuletasi suratini görmeyi engelledigi için suratindaki ifade okunamiyordu. Gareth korku içinde Argon’un suratini görüp analiz etmeye çalisiyordu. Argon’un ne bildigini merak ediyordu. Babasini öldürdügünü biliyor muydu? Biliyorsa digerlerine söyler miydi yoksa isleri kaderin eline mi birakirdi?
O sinir bozucu çocuk Thor’un suçlu olmadigi anlasilmisti ve bu Gareth için kötüydü; zindandayken Kral’i biçaklayamayacagi ortadaydi. Ayrica babasi herkese Thor’un suçsuz oldugunu söylemisti ki bu da sadece isleri daha da kötülestiriyordu. Bu cinayeti en ufak ayrintisina kadar arastirmak üzere bir konsey kurulmustu. Beden topraga verilmeye hazirlanirken Gareth’in kalbi çarpinti yapiyordu; o da bedenle birlikte topraga verilmek isterdi.
Izlerin takip edilip Firth’in bulunmasinin sadece bir an meselesi oldugunu biliyordu ve bu oldugu zaman Gareth de onunla birlikte yargilanacakti. Dikkati dagitmak için çabuk hareket etmeliydi ve suçu bir baskasinin üzerine atmaliydi. Gareth etrafindakilerin ondan süphelenip süphelenmediklerini merak etti. Büyük ihtimalle kuruntu yapiyordu çünkü etrafina baktiginda kimsenin ona bakmadigini gördü. Kardesleri Reese, Godfrey, Kendrick ve kiz kardesi Gwendolyn yanindaydi. Annesi de oradaydi ve yüzünden çok derin bir üzüntü okunabiliyordu; gerçekten de babasinin ölümünden beri neredeyse hiç konusmamisti. Duyduguna göre haberi al-diginda annesine bir sey olmus, bir çesit felç. Suratinin yarisi donuktu; agzini açtiginda sözcükler normalde oldugundan daha yavas dökülüyordu.
Kraliçenin arkasinda Kral’in konseyi duruyordu; bas general Brom ve Lejyon’un basi Kolk ön tarafta duruyorlardi; arkalarinda babasinin sayisiz danismanlari vardi. Hepsi üzgün duruyordu ama Gareth buna inanmiyordu. Bu insanlarin, bütün konsey üyelerinin, danismanlarin ve generallerin -ve arkalarindaki bütün soylular ve lordlarin- aslinda umurlarinda bile olmadigini biliyordu. Suratlarinda hirsin izlerini okudu. Güç istemi. Babasinin bedenine baktikça tahta simdi kimin geçecegini düsünüyorlardi.
Gareth de bunu düsünüyordu. Böyle bir suikastten sonra ne olacakti? Eger temiz ve basit bir sekilde halledilmis ve suç baskasina yüklenmis olsaydi Gareth’in plani mükemmel bir sekilde islerdi ve taht ona kalirdi. Sonuçta ilk mesru dogan çocugu kendisiydi. Babasi gücünü Gwendolyn’e devretmisti ama o sirada orada kardesleri disinda kimse yoktu ve babasinin bu dilegi onaylanmamisti. Gareth konseyi taniyor ve kanunu ne kadar ciddiye aldiklarini çok iyi biliyordu. Tasdik olmadan kiz kardesi tahta geçemezdi.
Böylece taht yine kendisine kalirdi. Yargi süreci düzgün isledigi sürece -ve Gareth bunun için elinden geleni yapacakti- taht onun olurdu. Kanun buydu.
Tabi kardesleri buna karsi çikardi. Babalariyla yaptiklari görüsmeyi hatirlatip Gwendolyn’in tahta geçmesi gerektigini söylerlerdi. Kendrick tahta kendisi oturmak istemezdi bunun için çok yumusak kalpliydi. Godfrey kayitsizdi ve Reese de çok genç. Tek rakibi Gwendolyn’di. Ama Gareth iyimserdi: Konseyin Halka’yi yönetmesi için bir kadinin tahta geçmesine sicak bakacagini düsünmüyordu, özellikle de genç bir kizin. Ve kralin onayi olmadan Gwen’in hiç bir sansi yoktu.
Gareth’e göre tek rakibi Kendrick olabilirdi. Sonuçta bütün insanlar ve askerler Gareth’ten nefret ediyor,