Janus tamamen Roma’ya ait bir tanrı olup neredeyse Jüpiter’e eşit tutulur. Her günü, ayı ve yılı açıp kapatır. Dünyanın en uzak köşelerinde, gökyüzünün kapılarında oturur. İki yüzü olduğu için aynı anda hem önüne hem de arkasına bakabilmektedir. İngilizcede ocak ayı anlamına gelen january kelimesi onun adından gelir ve yılın ilk günü de onun şerefine kutlanır. Terminus sınırların tanrısıdır. Bacchus ile Venüs’ün oğlu olan Priapus ise tabiatın verimliliğini simgeleyen bir tanrı olup üzüm bağları, bahçeler ve tarlaların koruyucusudur.
Arkadyalılar, Pan’ı çayırlara, sürülere ve çobanlara göz kulak olan tanrı olarak kabul etmiştir. Ormanlar ve ovalar onun koruması altındadır, avcılık ve balıkçılık ise özel olarak rehberlik ettiği alanlardır. Neşeli danslara ve panflüt çalmaya bayılır. Bir dağ cini olarak her türlü tuhaf ve alışılmışın dışındaki ses ona atfedilir. Bu yüzden, görünmeyen bir nedenden kaynaklanan her kaygı veya korku “panik korku” yani Pan’ın ruhunun varlığının yol açtığı korku şeklinde tanımlanmıştır.
Bir Roma tanrısı olan Faunus, Yunanların Pan’ına benzese de ayırt edici bazı özellikleri vardır. Ormanların ve ovaların kâhin tanrısı olarak çoğu zaman Fatuus adıyla anılır. Kimi zaman Fauna diye adlandırılan karısı Fatua da kehanette bulunur ama bunu yalnızca kadınlar için yapar. Fatui, Fatuus ile Fatua’nın çocukları olup kötü cinler olarak kâbuslar ve ıstıraplı rüyalar yollarlar. Bir diğer Roma ilahı Picus’a, bir kâhin ve orman tanrısı olarak tapınılmıştır. Picumnus ve Pilumnus, evlilik hayatına göz kulak olmakla görevli bir çift Roma ilahını teşkil etmektedir. Pilumnus tahıl dövmek için kullandığı pilum yani sopa yardımıyla çocukluk hastalıklarını kovarken, toprağın verimliliğinden sorumlu olan Picumnus ise çocukların büyümesini sağlar.
Orman ilahları sınıfına giren satirler tarlalara, ormanlara ve çayırlara yayılan tabiattaki hoş ve bereketli yaşamı temsil eder. Esas olarak, ormanlarda ve tepelerde yaşarlar ve günlerini sürekli eğlencelerle geçirirler. Comus ziyafetlerin, neşenin ve sosyal zevkin hamisidir. Aşırı eğlencenin sonuçlarını temsil ettiğinden kimi zaman ters çevrilmiş meşalesiyle sarhoş halde bir sütuna yaslanmış olarak resmedilir.
Bir Roma tanrısı olan Silvanus çobanlara yardım eder, insanların arazi sınırlarını muhafaza eder ve nehir kenarlarını korur. Pales ise büyükbaş hayvanların yetiştirilmesine rehberlik eder.
Okeanos’un çocukları olan deniz ilahları okeanidler, çoğu zaman onlarla karıştırılan nereidler, Sicilya ile İtalya arasında uzanan adaların yamaçlarında yaşayan ve tatlı sesleriyle denizcileri yıkıma götüren sirenler, Neptün her yaklaştığında öteki deniz ilahlarını çağıran tritonlar, nehirler ile akarsuların akıntılarına rehberlik eden nehir tanrıları, her ikisiyle de iletişimde oldukları için tanrılar ile insanlar arasında bir yere sahip olan ve yerine getirdikleri göreve ya da bulundukları yere göre ormanlar ile ağaçların, korular ve dağ geçitlerinin, çayırlar ile çiçeklerin, tepeler ve vadilerin, nehirler ile göllerin, bataklıkların nemfleri şeklinde adlandırılan güzel periler yani nemfler daha alt seviyedeki tanrılar arasında sayılabilir. Nemflerin birçoğunun kendi isimleri vardır.
Helicon Dağı ile Parnassos Dağı’nın yamaçlarından akan derelerin perileri olan müzler, Jüpiter ile Mnemosyne’nin çocuklarıdır. Sayıları dokuzdur. İsimleri ise tarih müzü Clio, trajedi müzü Melpomene, komedi ve hiciv müzü Thalia, kahramanlık şiirlerinin ilham perisi ve genellikle müzlerin lideri kabul edilen Calliope, astronominin müzü Urania, müziğin ilham perisi Euterpe, şarkı ve hitabet müzü Polyhymnia, aşk ve evlilik şarkılarının müzü Erato ve dansın müzü Terpsichore şeklindedir. Müzlerin annesi Mnemosyne ise hafıza tanrıçasıdır. Apollon’un liderliğinde müzler, tanrıların ziyafetlerinde ve düğün şölenlerinde şarkılar söyler. Horae, letafet perileri ve öteki ilahlar ise dans ederek günün gerektirdiği neşe ve coşkuya katkıda bulunur. Nemfler, antik dönem heykeltıraşları için zarafet ve güzelliğe dair en ince fikirleri sağlamıştır.
Rüzgâr tanrıları alt seviyedeki tanrıların bir diğer önemli sınıfını teşkil eder ve hayatın işleyişinde büyük bir etkiye sahiplerdir. Kuzey rüzgârı Boreas, doğu rüzgârı Eurus, güney rüzgârı Notus ve batı rüzgârı Zephyros başlıca rüzgâr tanrılarıdır. Sicilya yakınlarındaki kayalık bir adada yaşayan Eolus’un, rüzgârları büyük bir mağarada hapsettiğine ve Jüpiter ya da Neptün’ün emrine göre serbest bıraktığına inanılmıştır.
İris, gökkuşağı tanrıçasıdır. Ayrıca Jüpiter ile Juno’nun emirlerini insanlara ileten elçidir. İris’in toprağı hafif yağmurlarla beslemek için göllerden ve nehirlerden aldığı suyla bulutları doldurduğuna inanılmıştır. Şafak tanrıçası Aurora, aşk tanrısı Kupid, evlilik tanrısı Hymen, gençlik tanrıçası Hebe, sağlık tanrıçası Hygeia, talih ya da şans tanrıçası Fortuna, zafer tanrıçası Victoria, barış tanrıçası Pax, ceza tanrıçası Nemesis, uyumsuzluk tanrıçası Discordia, uyku tanrısı Somnus, rüya tanrısı Morpheus ve nihayet Gece’nin oğlu ve Uyku’nun ikiz kardeşi olan ölüm tanrısı Mors, alt seviyedeki ilahların en önemlileridir.
Erinyeler, harpialar, gorgonlar ve graeae gibi diğer varlıklar ise hem daha yüksek hem de daha düşük ilahlara hizmetçi olarak atanmış olup genellikle kötülüğü ve suçu cezalandırarak söz konusu ilahların amaçlarını başarmalarına yardım etmiştir.
İbadet: Tanrılar ve tanrıçalar için muhteşem tapınaklar yapılmış ve bu tapınakların sunaklarında kurbanlar sunulmuştur. Kâhine danışmaksızın ya da hâkim tanrılar övülmeksizin hiçbir önemli işe girişilmez. Herhangi bir tanrının ihmal edildiğini hissetmemesi ya da kızmaması için “bilinmeyen tanrı”ya bir sunak adanmıştır. Pavlus şunları söylerken işte bu sunağa gönderme yapar: “Yanınızdan geçip ibadetlerinizi izlerken üzerinde ‘bilinmeyen tanrıya’ yazılı bir sunak gördüm. İşte sizin bilgisizce tapındığınız o tanrıyı ben size açıklıyorum.”
Eshilos şu duaya yer verir: “Zeus, her kimsen ve hangi adla adlandırılmayı diliyorsan, sana öyle sesleniyor ve yalvarıyorum.” Fani insanlar bir tanrının karakterini anlamaktan ya da onun adını bilmekten aciz oldukları için dualarına başlarken genellikle bu şekilde yakarmışlardır. Dua ederken ellerini kaldırıp yüzlerini doğuya dönmek Yunanların âdetidir. Romalılar ise kuzeye döner. Deniz tanrılarına dua ederken eller denize doğru uzatılır. Yeraltı dünyasının tanrılarına yakaran kişiler elleriyle toprağa vururlar. Bazen dua bir tablet üzerine yazılıp, yakarılan tanrı veya tanrıçanın heykelinin dibine konur. Yaygın bir dua şöyledir: “Ey efendimiz Zeus, senden onu istesek de istemesek de güzel olan ne varsa bize ver, onu istesek bile kötü olan ne varsa bizden uzak tut.” İnsanlar hâkim tanrılara bağlı olduklarının daima farkında olmuşlardır ve pek çok nedenle dua etmişlerdir.
Rahiplerin sunduğu kurbanlar ikiye ayrılmaktadır: Meyveler, çörekler ve şaraptan oluşan sunular ile kesinlikle mükemmel olması gereken hayvanlar. Sunağa konacak odun bile saf ateş halinde yanacak şekilde seçilirdi. Bu kurbanlar normal zamanlarda sunulur ve herkesin kendi malından vermesi beklenirdi. Hayvan yetiştirenler sürülerinin ilk yavrularını sunarken, tüccarlar kazançlarının bir bölümünü ve askerler de ganimetlerinin bir kısmını verirdi.
Alametler ve Kehanetler: Kimi zaman bir hayvanın iç organları incelenerek savaşla ilgili bir mesele hakkında bir alamet elde etmek, bir anlaşmanın onaylanmasını takdis etmek ya da bir suçtan arınmak için kurbanlar sunulmuştur. Bazen de kuşların uçuş yönünden, rüyalardan, gök gürültüsü ve şimşekten, kuyruklu yıldızlardan, göktaşlarından,