“Sayın Hâkim, tabii ki söyledikleriniz çok doğru ve yerinde.” dedi görevli, alaycı bir şekilde gülerek. “Ama buna kimse itibar etmez. Günümüz dünyasında işler böyle yürümüyor. Eskilerin, ‘Büyük adamlar günün şartlarına ayak uydururlar.’ sözünü hiç duymadınız mı? ‘Üstün insan hayırlı olanın peşinden gidip felaketten uzak durur.’ da derler. Dediğiniz gibi yapacak olursanız, İmparator’a minnetinizi göstermek şöyle dursun, hayatınızı da tehlikeye atarsınız. Sizin yerinizde olsam, bir şey yapmadan önce bu konuyu bir kez daha dikkatlice düşünürdüm.”
Yucun uzunca bir süre başını önüne eğip durdu.
“Peki, sen ne diyorsun?” diye sordu, sonunda.
“Hizmetkârınız çok mükemmel bir plan yaptı bile.” dedi görevli. “Şöyle: Yarın davayı görürken, âdet yerini bulsun diye büyük bir gösteri yaparak bir mahkeme emriyle suçlular için yakalama kararı çıkarın. Tabii ki suçluları yakalayamayacaksınız ve davacılar meseleyi burada bırakmayacaklar. Sonra siz Xue ailesinin bazı üyeleriyle hizmetkârlarını sorgulamak üzere gözaltına alırsınız. Ben de perde arkasından işe koyulup onların Xue Pan’in aniden hastalanıp öldüğünü ilan etmelerini sağlarım. Bu olay bütün Xue ailesi ve yetkili otoritelerin yeminli beyanlarıyla desteklenir.”
“Sonra Sayın Hâkim, ruh çağırma konusunda özel bir yeteneğiniz olduğu haberini etrafa yayarsınız. Mahkeme salonuna bir ruh çağırma tahtası kurdurup seansı seyretmek isteyen, asker ya da sivil herkesi davet edersiniz. Ruhun, müteveffa Feng Yuan ile Xue Pan’in önceki yaşamlarında birbirlerine düşman olduklarını, şimdi hesaplaşmak üzere karşılaştıklarını, Feng Yuan’in bunu canıyla ödediğini, onun ruhunun musallat olduğu Xue Pan’in de esrarlı bir hastalığa yakalanıp öldüğünü anlattığını söylersiniz. Kızı kaçıran falan isimli adam bu faciaya neden olduğundan, onun yasaların gerektirdiği şekilde cezalandırılacağını, diğer herkesin temize çıkarıldığını ilan edersiniz. Ben de geri planda kızı kaçıran adamla konuşup itirafta bulunmasını sağlarım. Ruhun mesajının onun itirafını doğruladığını gören insanlar hiçbir şüphe duymadan ikna olurlar.”
“Xue ailesi para içinde yüzüyor. Sayın Hâkim, siz Feng Yuan’in cenaze masrafları için Xue ailesinin Feng ailesine beş yüz, hatta bin tael ödemesini karara bağlarsanız, onların buna gücü yeter. Feng ailesi pek de önemli insanlar sayılmazlar, bütün dertleri para. Gümüş tael onların ağızlarını kapatır. Bu planıma ne diyorsunuz, Sayın Hâkim? Biraz üzerinde düşünün.”
“İmkânsız! Çok riskli!” diyerek güldü Yucun. “Ben bu konuda biraz düşüneyim, asıl mesele insanların gereksiz konuşmalarını önleyecek bir yol bulmak, o zaman bu konu da halledilmiş olur.”
İki adamın görüşmesi öğleden sonra geç saatlere dek sürdü.
Ertesi gün, bir grup şüpheliyle davacı mahkemeye çağrıldı ve Yucun onları inceden inceye sorguladı. Gerçekten de Fengların çok küçük bir aile olduğunu ve cenaze masrafları için bu davaya bel bağladıklarını anladı ama Xue ailesi zenginliklerinin ve nüfuzlarının verdiği kibirle karşılıklı uzlaşmayı reddedince dava çözümsüz kaldı.
Yucun akıllıca davranıp yasaları şartlara uydurarak keyfî bir hükme vardı. Cenaze masraflarını karşılamak amacıyla gelen Feng ailesi yüklüce bir para alıp başka bir itirazda bulunmadı.
Dava sonuçlanınca hiç zaman kaybetmeden Jia Zheng ve o zamanlar Metropolitan Garnizonu’nda Başkomutan olan Wang Ziteng’a birer mektup gönderip, değerli yeğenlerinin aleyhine açılan davanın kapandığını, artık bu konuda daha fazla endişelenmelerine gerek kalmadığını bildirdi.
Bu dava, bir zamanlar Su Kabağı Tapınağı’ndaki rahip adayı olan şimdiki görevli sayesinde halledilmişti ama Yucun bu adamın, herkesin içinde kendisinin fakir ve âciz olduğu eski günleri ortaya dökeceğinden korkmaya başladı. Sonunda onun bir kabahatini yakalayıp, uzak bir bölgeye sürgüne göndererek tekrar rahat bir nefes aldı.
Şimdi Yucun’ı bir kenara bırakıp Yinglian’i satın alan ve Feng Yuan’i döverek ölümüne neden olan genç Xue’ye dönelim. Uzun kuşaklar boyunca kültürlü olan bir aileden geliyordu ve Jinlingliydi ama daha çocukken babasını kaybedince, kendisine çok düşkün olan annesi, tek oğlu ve vârisi olarak onu şımartmış, bunun sonucunda zaman içinde işe yaramaz adamın biri olmuştu. Ailesi son derece varlıklıydı. İmparatorluk Sarayı’nın resmî tedarikçilerinden biri olarak mal alımı için Devlet Hazinesi’nden gelirleri vardı. Genç Xue, Pan adıyla okula gitmişti, stil adıysa Wenqi’ydi. Beş altı yaşlarından beri alışkanlıkları abartılı, konuşmaları kibirli ve küstahtı. Tabii ki okula gitmişti ama doğru dürüst okuyup yazamıyordu. Bütün gününü horoz dövüşü, at yarışıyla ve bazı yerleri ziyaret ederek geçiriyordu. İmparatorluk Tedarikçisi olduğu hâlde işin gerekleri ya da dünya meseleleri hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Babasının ve büyükbabasının eski bağlantıları sayesinde Gelir Dairesi’ne kaydolarak düzenli bir şekilde yüksek bir maaş ve erzak elde etmeyi başarmış, bütün işlerinin idaresini ortaklarına ve ailenin eski kâhyalarına bırakmıştı.
Annesi née Wang, Metropolitan Garnizonu’nda Başkomutan olan Wang Ziteng’ın ve Rong Konağı’ndan Jia Zheng’ın karısı Wang Hanım’ın kardeşiydi. Yaklaşık kırk yaşlarındaydı ve Xue Pan tek oğluydu. Ama ondan iki yaş küçük, bebeklik adı Baochai olan bir de kızı vardı. Çok güzel olan bu kızın doğal bir zarifliği vardı. Babası hayattayken, çok düşkün olduğu kızını okutmuştu, kız sersem ağabeyinden on kat daha üstündü. Baochai babasının ölümünden sonra Xue Pan’in annelerine huzur yüzü göstermeyeceğini anlayınca, annesinin yükünü ve endişelerini paylaşmak için kitapları düşünmeyi bırakıp kendisini dikiş nakış ve ev işlerine vermişti.
Son İmparator tahsile ve edebe büyük önem verdiğinden, eşi benzeri görülmemiş bir lütuf bahşederek, ikinci eş ve nedime olarak seçmenin yanı sıra, içlerinden prenseslere ve prenslerin kızlarına derslerinde eşlik edecek erdemli ve yetenekli refakatçiler de bulmak amacıyla bakanlığa, ünlü ailelerin ve bakanların kızlarının bir listesini hazırlattı.
Xue Pan’in babası öldüğünden beri, farklı vilayetlerin tedarik bürolarındaki bütün müdürler, asistanlar ve ortaklar, onun gençliğinden ve tecrübesizliğinden yararlanıp sahtekârlığa başlamışlardı ve başkentteki farklı yerlerde yürütülen işler bile yavaş yavaş bozularak açık veriyordu.
Uzun zamandır başkentin tam bir eğlence yeri olduğunu duyan Xue Pan oraya gitmek için üç bahane buldu. Birincisi, seçmelere katılacak olan kız kardeşine eşlik edecek; ikincisi, akrabalarını görecek; üçüncüsü de uzun süredir bekleyen hesapları yoluna koyup yeni harcamalar için ayarlamalar yapacaktı. Tabii asıl niyeti başkent hayatını ve eğlencesini görmekti.
Bu nedenle uzun zaman önce bavulunu ve değerli eşyalarını hazırlamış, dost ve akrabalarına hediye olarak götürmek üzere yerel ürünler almıştı. Yola çıkmak için en uygun günü henüz seçmişti ki Yinglian’i satan adamla karşılaştı, kızın güzelliğine vurulup derhâl satın aldı. Feng Yuan kızı ondan geri almaya kalkınca, Xue Pan üstünlüğünden gayet emin bir şekilde, güçlü kuvvetli adamlarına Feng’ı öldüresiye dövmelerini emretti. Sonra evin bütün işlerini teker teker akrabalarına ve ailenin emektar kâhyalarına emanet edip, annesini ve kız kardeşini alarak yola çıktı. Onun için