“O kadar olağanüstü dans ediyorsunuz ki Bayan Eliza, sizi seyretme zevkini bana çok görmeniz bir zulümdür. Bu bay da genelde dans etmekten hoşlanmazmış ama eminim, yarım saatini bize harcamakta bir sakınca görmez.”
“Bay Darcy pek kibardır.” dedi Elizabeth gülümseyerek.
“Gerçekten öyle, ama nedenini düşünürsek sevgili Bayan Eliza, nezaketi bizi şaşırtmamalı, sizin gibi bir eşe kim hayır diyebilir ki?”
Elizabeth cilveli bir bakış attı ve arkasını dönüp gitti. Dans etmeyişi onu, Darcy’nin gözünde küçük düşürmemişti. Aksine Darcy keyifle onu düşünmeyi sürdürüyordu ki Bay Bingley’nin kız kardeşi yanına gelerek: “Bu dalgınlığınızın kiminle ilgili olduğunu tahmin edebiliyorum.” dedi.
“Hiç sanmıyorum.”
“Her geceyi böyle bir topluluk içinde ve bu şekilde geçiriyor olmanın ne kadar katlanılmaz olduğunu düşünüyorsunuz ve sizinle kesinlikle aynı fikirdeyim. Bundan daha sinir bozucu bir şey hatırlamıyorum! Yavanlık ama bir yandan da gürültü… Hiçbir şey olduğu yok, öte yandan insanlar küçük dağları kendileri yaratmış gibi! Onlar hakkındaki eleştirilerinizi duymak için neler vermezdim!”
“Tamamen yanlış düşünüyorsunuz, sizi temin ederim ki aklım daha güzel şeylerle meşguldü. Güzel bir kadının yüzündeki bir çift güzel gözün bahşedebileceği keyifle düşüncelere dalmıştım.”
Bay Bingley’nin kız kardeşi hemen bakışlarını Bay Darcy’nin yüzüne çevirdi ve hangi hanımın böyle düşünceler uyandıracak özelliğe sahip olduğunu kendisine söylemesini istedi. Bay Darcy mertliğini bozmadan: “Bayan Elizabeth Bennet.” diye cevap verdi.
“Bayan Elizabeth Bennet mı?” diye yineledi Bayan Bingley, “Âdeta afalladım. Ne zamandır böyle bir hayranlık besliyorsunuz ona karşı? Ve kısmetse ne zaman iyi dileklerimiz sizinle olacak?”
“Ben de tam bu soruyu sormanızı bekliyordum. Bir hanımın hayal gücü ne de hızlı işliyor, bir anda hayranlıktan aşka, aşktan izdivaca geçiveriyor. İyi dileklerinizin benimle olacağını biliyordum.”
“Yok, eğer bu konuda bu kadar ciddiyseniz, bu işe kesin oldu gözüyle bakarım. Gerçekten harika bir kayınvalideniz olacak ve onun iki günde bir Pemberley’ye, yanınıza geleceğinden hiç kuşkum yok.”
Bayan Bingley kendini bu konuda eğleyedursun, Darcy onu, istifini hiç bozmadan dinledi. Dinginliği, Bay Bingley’nin kız kardeşine düşüncelerinde tamamen haklı olduğu izlenimini veriyordu, esprileri de ardı ardına sıraladı durdu.
7
Bay Bennet’ın servetinin neredeyse tamamı, senede iki bin sterlin kâr getiren bir araziden oluşuyordu, kızların şanssızlığına bakın ki bu mülk, erkek vâris olmaması nedeniyle uzak bir akrabaya kalacaktı. Annelerinin serveti ise hayattaki konumları için yeterli olsa da babalarının mülkünden yoksun kalmanın eksikliğini kapatmaya yetmezdi. Bayan Bennet’ın babası Meryton’da bir avukattı ve ona dört bin sterlin bırakmıştı.
Bayan Bennet’ın, babalarının yanında çalışan bir memurken, sonradan onun işinin başına geçmiş olan Bay Philips ile evli bir de kız kardeşi vardı. Ayrıca Londra’da saygıdeğer ticari işler yapan bir erkek kardeşi bulunuyordu.
Longbourn köyü, Meryton’ın yalnızca bir mil ötesindeydi; bu mesafe, genç hanımlar için olabilecek en uygun uzaklıktı çünkü haftada üç dört kez teyzelerine ve yol üzerindeki bir şapkacıya karşı görevlerini yerine getirmekten kendilerini alamıyorlardı. Özellikle ailenin en küçük iki üyesi, Catherine ve Lydia bu ziyaretlerde bulunuyorlardı, zihinleri ablalarına oranla daha az şeyle meşguldü ve yapacak daha iyi bir işleri olmadığı zaman Meryton’a doğru yürüyüşe çıkıyorlardı. Sabahlarını boş geçirmemek ve akşamleyin konuşulacak konuları belirlemek için gerekli oluyordu bu. Yöre genelinde sözünü etmeye değer pek bir şey olmasa da onlar bir yolunu bulup, illa ki teyzelerinden bir şeyler öğreniyorlardı. O ara bölgeye yeni varmış olan milis alayının haberlerini almanın mutluluğuyla gerçekten dolup taşıyorlardı; alay tüm kış boyunca orada kalacaktı; karargâhları Meryton olacaktı.
Bayan Philips’i ziyaretleri bu kez son derece ilginç bir istihbarata gebeydi. Her geçen gün subayların isimleri ve bağlantıları hakkındaki bilgileri artıyordu. Konaklayacakları han artık sır değildi ve subayları enine boyuna tanıma fırsatı edinmişlerdi. Bay Philips hepsini ziyaret etmişti, bu da yeğenleri için daha önce hissetmedikleri bir mutluluk kaynağı yaratıyordu. Onlardan başka şey konuşmuyorlardı. Bay Bingley’nin, annelerinin yüzüne canlılık getirmeye yeten servetinin bahsi bile üniformayla karşılaştırıldığında onların gözünde değersizdi.
Bir sabah kızların bu konudaki coşkulu sohbetlerini dinledikten sonra Bay Bennet soğuk bir ifadeyle, “Şu konuşmanızdan çıkardığım tek sonuç, ülkedeki en aptal iki kız olduğunuz! Bir ara kuşkuluydum ama şimdi ikna oldum.” dedi.
Catherine bozulmuştu ve cevap vermedi ama Lydia hiç umursamadan Yüzbaşı Carter’a olan hayranlığını ve adam ertesi gün Londra’ya gideceği için, gün içinde onu görme umudunu ifade etmeyi sürdürdü.
“Şaşkınlık içindeyim hayatım…” dedi Bayan Bennet, “Kendi evlatlarınıza nasıl da hiç çekinmeden aptal diyebiliyorsunuz! Birilerinin çocuklarını hor görecek olsam bile bu kendi çocuklarım olmazdı.”
“Eğer çocuklarım aptalsa bunun her zaman farkında olmayı yeğlerim.”
“Evet ama aslında hepsi de çok akıllı.”
“Anlaşamadığımız için kendimi kutladığım tek nokta budur. Dilerdim ki sizinle her konuda aynı duyguları paylaşayım ama öyle görünüyor ki en küçük iki kızımızın inanılmaz derecede aptal olduğu konusunda farklı görüşlere sahibiz.”
“Bay Bennet, canım, küçücük kızlardan annelerinin babalarının sahip olduğu izanı bekleyemeyiz ya! Büyüdüklerinde bizim umursadığımızdan daha fazla umursamayacaklar şu subayları. Çok iyi hatırlıyorum bir zamanlar kırmızı üniformalı birini beğenirdim ben de… Ve aslını istersen içimde bu sevgiyi hâlâ hissettiğimi söyleyebilirim. Geliri senede beş altı bin olan zeki, genç bir albay gelecek ve kızlarımdan birini isteyecek olursa da ona hayır demezdim. Bana öyle geliyor ki Albay Forster geçen gece Sör William’ın evinde üniformasıyla oldukça göz alıcı görünüyordu.
“Anne!” diye bağırdı Lydia, “Teyzem; Albay Forster ve Yüzbaşı Carter’ın Bayan Watson’a, ilk geldikleri zamandaki kadar sık gitmediklerini söyledi; bu aralar onları sürekli Clarke’ın kitapçı dükkânında görüyormuş.”
Genç Bayan Bennet’a bir pusula getiren uşak odaya girince, Bayan Bennet kızına cevap veremedi; mektup Netherfield’dandı ve uşak cevap bekliyordu. Bayan Bennet’ın gözleri sevinçle parladı, kızı mektubu okurken o da merakla seslendi:
“Ee, Jane, kimdenmiş? Konu ne? Ne diyor Bay Bingley? Hadi ama Jane, acele et, bize de söyle; acele et bir tanem.”
“Bayan Bingley’den.” dedi Jane ve yüksek sesle okumaya başladı:
“Sevgili Arkadaşım,
Bugün Louisa ve bana akşam yemeğinde eşlik etme merhametini göstermezseniz, bundan sonra ömrümüz boyunca birbirimizden nefret etme tehdidi altında oluruz; çünkü iki kadın arasında baş başa geçen koca bir gün asla kavgasız sona ermez. Bu notu alır almaz, gelebildiğiniz kadar çabuk gelin. Kardeşim ve diğer baylar, yemeklerini subaylarla birlikte yiyecekler.
“Subaylarla