Adil Yakubov’u yakından bilen insan olarak, yazarın hayatı ve eserlerini oğrenerek onun karakterine özgü esas adalet için mücadale olmuştur diye kati demem mümkün. Adil Abi hayatta da, icadda da her vakit adalet için mücadele verdi, adaleti savundu, adalet taraftarı oldu. Onun Yazarlar birliğindeki toplantılarda, özellikle Moskova’da millet vekilleri kurultayında Özbek kadınının feci kismetini örnek vererek, Özbek halkını nasıl savunduğunu, o meşhür nutkunu iftiharla hatırlıyoruz. Filhakika adalet, milletinin hak ve hakikatı savunduğu için Adil Yakubov’u halkımız sevdi ve kadrını bildi diye düşünüyorum.
Adil Yakubov’un hikaye ve romanlarında adalet için mücadele, zorbalığa nefret sarih şekilde gözikiyor ki, bu boşuna değildir. Meşhur “Uluğbeyin Hazinesi”, “Köhne Dünya”, “Diyanet”, “Adalet Menzili”, “Mukaddes” ve başka romanlarında baş kahramanlar adaletsizliğe, haksızlığa baş kaldıran, insan özgürlüğü, halk erki için mücadale veren şahıslardır. Adil Yakubov sonki romanlarından birini “Adalet Menzili” diye adlandırdığının da sembolik bir anlamı vardır. Adil Abinin bir çok romanların baş kişileri cahillik, zorbalık, haksızlık, şefkatsızlık kurbanı oluyor. Ama eserler okuru kötümserliğe götürmiyor, bilakis adalet, hakikat, insan özgürlüğü için mücadaleye davet eder. Bu gayeleri sindiren okur hayata lakayt bakması asla mümkün değil. Bu milletini seven, insan özgürlüğü, kadrı, namusu, hak hukuku için mücadele veren yazar için büyük saadet!
Adil Abi için insandan öte değerli hiç bir şey yok ve olması da mümkün değildi. Onun eserlerinde toplumun insani mahiyeti insan saadeti nekadar temin edildiğine göre belirlenişi renkli bir şekilde gösterilmiştir. Zaten insani, adaletli toplum insana sevgi, onun kismeti ve istikbalı için özen göstermekle yetinmeden şahıs özgürlüğü, hukuklarının temini için lazim gelen tüm şartları da yaratır. Devlet, toplum, ülke insan hakları, özgürlüğü teminine hizmet etmesi gerekir. Adil Yakubov eserlerındeki kahramanlar iyilik, adalet için mücadele verirken, insani ideallar üzerinden ilerliyorlar. Yazar mükemmel karakterler yaratmakla zamanının hal edilmesi lazim gelen problemlerini ortaya koydu, edebiyatın hayatı değiştirici gücünden doğru istifada etti. Adalet, halk refahı, toplumun gelişmesine engel olan kusurları ortadan kaldırmak için mücadele Adil Abi yaratan olumlu kahramanların başlıca özelliğidir.
Önder yazar yaşayan ve icad eden eski sovyetler birliğinde millet ve şahıs özgürlüğü için mücadele temel hedefe dönüşmüştü. Zorbalık çok büyük illet, ama bu zorbalık çırağına yağ damızan amilleri göz önünden kaçırmamak gerekir. Mazlum, ram, muti olmak kırmızı imparatorluk değirmenine su veren amiller olduğu ay gün gibi açık olsa bile o durumda bunlar hakkında açık söylemek mümkün değildi, zaten kelle giderdi. Totaliter rejim milletlerin erkini, özgürlüğünü boğan, insan haklarını ayak altına alan o devirde sovyet zorbalığı değirmanına su veren mutilik, uysallık psikolojisina karşı mücadele, işbu illetlerin içtimai akıbetlerinin bedii tetkiki edebiyatımızın en önemli meselesi idi. Millet derdini kendi derdi olarak bilen ilerici edebiyat bu muammayı halka bedii vasıtalarla anlatmaya, onun gözünü açmaya çalıştı.
Ünlü Kırgız yazarı Cengiz Aytmatovun “Beyaz Gemi”, tanınmış Özbek yazarları Pirimkul Kadırovun “Erk”, Ötkir Haşimovun “Bahar Dönmez” ve başka benzeri romanlar gibi Adil Yakubovun “Diyanet”, “Kanat Çifte Oluyor”, “Billür Avizeler” gibi romanları işte o bastırılmas isteğin hasılası olarak meydana çıktı. Adil Abi bu romanlarında mutilik psikolojisina nefret, savaşan ümanizmi müzaheret ederek hayattaki ilerici, ışıklı tarafları terennum etti, adalet, hak hukuk, insan kamilliği yolundaki çeşit illetleri ifşa etmekle beraber bu illetleri doğuran ictimai koşulları da meydana çıkardı ki, bu o zamanda cesaret idi. Örneğin, “Billür Avizeler” romanına bakalım. Roman baş kişisi Nilüfer uysallığı, mutiliğiyle “Kanad Çifte Oluyor”daki Hamide, Cengiz Aytmatovun “Beyaz Gemi”sindeki ihtiyar Mömin, Pirimkul Kadirovun ‘Erk”indeki Ayşehan, Ötkir Haşimovun “Bahar Dönmez”indeki Mukaddem karakterlerine yakındır. Akıl-kari olmadığı, uysallığı, nihayet kocası Begimkulun “billür avizeleri”, yani zenginliği gözlerini kamaştırdığı için Nilüfer erkini, kadrını mala, ziynete yütüzüiyör, bunu anlayanda ise geç oluyor. Begimkul paraya tapınan, paradan başka hiç bir şeyi göze almayan hodbin ve zorba şahıs. Alın teri dökmeden gelen para onu ruhi sefalet, manevi aşağılık batağına batırmıştır. Nilüfer bu mühitte sıkılmaga başlıyor, ama Begimkulun iyi tarafa değişmesini sabrla bekliyor. Böyle uysallık, mutilik zorbalık alevine yağ döküyör. Giderek Begimkul Nilüferin erki, hak hukukunı iki kuruşa almıyacak derecede bir zorba halinı alıyor. Sonuçta Nilüferin gözi açılır ve özlüğünü anlayarak kadrı, insanlık gururu, hak hukuku için baş kaldırır.
Dikkat edilse, Begimkul zorba kırmızı imparatorluk, Nilüfer ise mazlum millet timsalı olarak ifadalendiği meydana çıkar. Adil Yakubov hakikat, adalet başarısı için kol kavuştırarak sabr etmek değil, belki Begimkullar dünyasına karşı mücadele vermek gerektiğini kahramanlar kismetine sindirmiştir. Romanı okuyan okur millet ve şahıs özgürlüğü yolundaki müthiş engel – kölelerce uysallık, mutiliğin ictimai akibetlerini anlar. Bu ise o devir için milletin anlaması gerek olan önemli hakikat idi.
Yazarın “Uluğbeyin Hazinesi”, “Köhne Dünya” romanları orta çağlardan bahıs etse bile karakterler, olaylar eserler yazılan zamana uyar. Toplumda adaletsizlik, cehalet varken Uluğbey, İbni Sina gibi büyük devlet adamları, nüfuzlu alimler de aciz kalacagı, hetta saraylar da zindana dönüşebileceği, sıradan insanlar Kalander Karnaki ve Hürşide Banuların sevgisi berbat oluşu şefkatsız gerçekçilikle tasvir edilmiştir.
Çağdaş zaman konulu “Diyanet”, “Kanat Çifte Oluyor” gibi romanlarda dönemin hal edilmesi lazim gelen problemleri ortaya koyulmuştır. “Diyanet”teki Atakuzu, “Kanat Çifte Oluyor”deki Turabcan karakterlerinde milliy karakterin gelişmesi yolundaki engeller maharetle meydana çıkarılmıştır. Atakuzu için de, Turabcan için de reislik görevi önceleri halk bahtı, refahı yolunda çalışmak vasıtası olmuş, ama sonra bu görev gözlerini kamaştırmış, söhret, otorite kaynağına dönmiştır. Giderek onlar adaleti, baskaların hukukunu bastırırlar. Halbuki onlar halkın rehberi, gençler hayat yolını seçerken onlardan nemune alır. Halkın önderi olan, başkaları terbiye etmeğe üstlenen şahısın kendisi terbiyeli olması lazim. Atakuzu, Turabcan gibiler toplum, millet saadeti micahitlerini değil, kendine benzeyen hodbin, şöhretperest şahıslar ve lakayıt, hayat hadiselerini tahlil etmek kabiliyetinden mahrum, muti kimseleri yetiştirirler. Böyle mutilerin çoğalmasından onlar menfaatdardır, çünki muti insanları yönetmek kolaydır, bu mühitte zorbalık, hırsızlık, uzun yıllar iktidarda kalmak için yol açılır. Atakuzu ve Turabcan her işi doğru yaptığına, yerinin bir başkası tarafından tutulamıyacağına inanırlar, hayrete şayan başka şey çevresi de bu kanaattadır. Bu tip şahıslar bir zamanlar yaptığı iyi işlerine rağmen milletin gelişmesi, toplumun ilerilemesine engel oluyor. Yazarın zorbalık, adaletsizlik, hodbinliğe nefreti sanat yoluyla ustalıkla, maharetle açığa çıkarılmıştur.
Şartlara göre insan adalet, hakikatı her an açık söylemesi mümkün değil. Adil Abi totaliter kırmızı rejimin millet hak hukuku, özgürlüğünü ayakaltı ettiğini, çiynediğini edebiyat vasıtasıyla şöyle canlı ve renkli anlattı. Onun okurları, talebelerı arasından binlerce hakikat ve adalet mücahitları yetişti. Yazarın saadeti bu değilmi?!
Ustad çocukca saflık ve temizlik timsali idi. O küçücük bir olaydan çocuklarca sevinirdi. Kendim buna çok kere şahit oldum. Büyük Özbek yazarları Abdullah Kadirinin “Geçmiş Günler”, Aybeğin “Nevai”, Pirimkul Kadirovun “Babur”, Şükrullahın “Kefensiz