Müştak Gönülleri Aydınlatan Edebiyat. Babahan Muhammed Şerif. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Babahan Muhammed Şerif
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6853-87-4
Скачать книгу
Sevi. Barış, Sevi. Barış…

      “Viyetnam” şiirinde orijinal teşbihler kullanmıştır. Şair köyleri, ormanları örene döndüren, evleri yakıp yıkan, altı ayda yollara dokuz milyon aç döken, anasütünü kurutan, güneşi kana bulayan canavarlar, yağmacılar gibi teşbihlar vasıtasıyla okurda savaşa nefret, vatana sevgi hislerini uyandırır. Ama şiir kötümser değil asla, bilakis o nikbinlikle sona erir:

      Kesin konuşur halkla Hoşimin:

      “Yıkılıp gider reziller sonuçta.”

      Savaştı kadınlar, yaşlılar, çocuklar…

      Her ilkyaz badem ağacı gibi çiçeklenir

      Onurlu şehitlerin kızıl toprakları.

      “Harp Çocuğu” şiirinde babası savaşta ölen, kardeşleri esir kampında oturan, anasını zaten bilmeyen, “iki gözü iki çeşme” çocuğun hali tasvirinden okurun kalbi titrer, ürperir.

      Oğuz Tansel insan kamilliğine engel olan kusurları bedii tetkik etmiştir. Onun için vatanseverlik kamilliğin bir merhalesidir. Bu anlamda sevgi konusundaki şiirler de karakterlidir. Zaten sevgi, yani yar, vatan, millet sevgisi insanı yücelten fazilettir. Şair “Haber” şiirinde sevgilisinden ayrılmağı “ağulu bıçaklar sokuldu yüreğime” diya tavsif eder. Ayrılık haberini duyunca lirik kahraman “olduğu yere yığılıverir”, “ayagı eli kesileverir”, “dudakları acıdan çatlar”. Bahtıyar olmak için tek şart – lirik kahramanın sevgilisiyle beraber olmasıdır.

      Oğuz Tansel çeşit çeşit konularda şiirler yazmıştır. Ama konunun genişliği de, janrların çeşitliği de, şiirin başka unsurları da şiirde esas maksat değil, belki vasıtadır. Esas maksat hayat hakikatini aks ettirmek, onun önemli, insana ve toplumun gelişmesine hizmet edebilecek taraflarını aks ettirmektir. Oğuz Tansel kendi eserleriyle sadece Türk edebiyatının değil, belki Türk milletinin gelişmesine hizmet eden şairdır. Onun şiirlerinde orijinal şiiri vasıtalarla yurdun büyüklüğü kaleme alınmıştır. Şair kullandığı edebi araçlar poetik nutuk, bedii usullar, teşbihler vasıtasıyla vatanseverliği en güzel, insani yücelten faziletlerden biri olarak tasvir etmeği başarmıştır. Zamanında bu şiirleri okuyarak nice nice vatansever gençler yetişti ve hala yetişmektedir. Oğuz Tansel eserleri bu tarafıyla günümüzde de toplumsal önem taşımaktadır.

      İYİLİK VE KÖTÜLÜK ARASINDAKİ İNSAN KALBİNİN DEĞİŞİMLERİ

      Anar sadece Türk dünyasının ünlü ve önemli yazarı değildir, o aynı zamanda Dünya edebiyatının bilindik yazarlarından biridir. O ünlü yazar olmanın yanı sıra kabiliyetli yönetmen, senaryo yazarı, dramaturg, araştırmacı ve Azerbaycan toplumunun önemli şahsiyetlerindendir. Anar 14 Mart 1938 yılında Azerbaycan’da doğmuştur. Onun babası Resul Rza ve annesi Nigar Rafibeyli memleketin meşhur şairlerindendi. Sırası gelmişken belirtmemiz gerekir ki, iyi bir aile ortamı insanın büyüyüp, kemal bulmasında sadece bir araçtır. Bunun hakkında Anar’ın kendisi de çok yerli bir söz söylemiştir: “Eğer insan yetenekli ise, onun nereden gelmiş olması fark etmeksizin kendisini gösterebilir; eğer bir yeteneği yoksa hiçbir aile ortamı ona yardım edemez.” Aile ortamı Anar’da daha çocukluğundan edebiyat ve sanata karşı ilgi uyandırır, yeteneğinin şekillenmesinde yardımcı olur. O 1955 yılında Bülbül adındaki musiki mektebini, sonra 1960 yılında Azerbaycan Devlet Üniversitesinin Filoloji Fakültesini, 1964 yılında Moskova Büyük Senaryocular (1964) ve Büyük Yönetmenlik kurslarını bitirir. Edebiyat müzesinde araştırmacı görevli (1960-61), Radyo ve televizyon komitesinde editör (1961-1967) olarak çalışır. 1968-1987 yıllarında “Kobustan” sanat dergisinin baş editörü olmuştur. 1991 yılında Azerbaycan Yazarlar Birliğinin Başkanı görevine seçilir ve günümüze kadar bu görevde devam etmektedir. Onun “Bayram Hasretinde” (1963), “Yağış durdu” (1968), “Molla Nasreddin-66” (1970), “Mecal” (1973), “Adamın Adamı” (1977), “İçerişehir” (1978), “Siz diye geldim” (1984), “Dünya Bir Penceredir” (1986), “Sizsiz” (1992), “Şehrin Yaz Günleri” (1992), “Şehitler Lekesi” (1995), “Bin Beş Yüz Yıllık Oğuz Şiiri” (1999), “Ak Koç, Kara Koç” (2003) gibi kitapları neşredilmiş ve dünyanın bir çok diline çevrilmiştir. Anar’ın senaryolarıyla ondan fazla film çekilmiştir ve onlardan üç tanesine yazarın kendisi yönetmenlik yapmıştır. Bu kısacık listenin kendisi Anar’ın ne kadar farklı yönlerini bize kanıtlamasının yanı sıra onun ne kadar yetenekli ve verimli bir yazar olduğunu da göstermektedir. Eserlerinin edebiliği, onlarda dönemin ve Azerbaycan toplumunun gündemindeki meseleleri ele alması ve edebi bir tarzda anlatmayı başarması onun dünya çapında tanınmasına sebep olmuştur. Anar hakkında yazan birçok araştırmacılar onun eserlerinin önemi, tiplerin sistemi ve buna benzer konuları ele alırlar ama onun emeği, yöneticilik faaliyeti üzerinde pek durmazlar. Halbuki, yazarın hayatı ve sanatını tam olarak tasavvur edebilmek için bunları bilmek lazım. Bundan dolayı da bu muhtasar makalemde Anar’ın çalışma hayatı ve yazarlık mahareti üzerinde durmaya da karar verdim.

      Kuşun kanadı çift olmazsa uçamadığı gibi, istidat ve mihnet yeteneğinden biri olmadı mı, sanatçının yükseklere uçamadığı da basit bir hakikattir. Gerçekten de ne ne yetenek sahibi insanlar doğru çalışmayı bilmediği, tembelliği yüzünden yükselemediği gibi, gece ve gündüz çabalayıp emek veren, ama kabiliyet sahibi olmayan yazarlar da orta derecede eser vermekten başka bir işe yaramıyorlar. Anar’ın şansı şunda ki, o istidatlı ve aynı zamanda Allah’ın verdiği yeteneği hor görmeyen, çalışkan bir ediptir. İşte, neredeyse elli yıldır ki, o başkan görevinde çalışmaktadır. Yöneticilik – bir sanat olmasının yanı sıra, gerçek bir fedailik isteyen meşakkatli bir meslektir. Çünkü onun yetkisi altındaki çalışanlar sekiz saatlik iş gününden sonra dinlenirler, tatil ve bayramlarda istirahat ederler. Ancak, yöneticinin sabah işe gelme saati belli, ama eve dönme saati belirsizdir. Onun için hafta sonu, tatil gibi şeyler yok denebilir, hatta çoğunlukla bayram günlerinde bile çalışmak zorunda kalabiliyor. Yöneticilik öncelikle mesuliyet, ona layik olmak lazım. Aynı zamanda görev yazarın zamanını şefkat göstermeden yiyen bir ejderhadır. Münasip bir insan için yöneticilik halka, vatana fedakarlıkla hizmet etmektir, na-münasip birisi içinse kendi nefsini doyurmak için kullandığı bir araçtır sadece. Na-münasip insanın kürsü sahibi olmasından dolayı teşkilat, saha geriler, gelişme olmaz, halk da, toplum da zarar görür ancak. Kabiliyetsiz bir müdürün yanlışlarını düzeltmek, sahayı yeniden kalkındırmak, önemlisi de insanların umudunu inanca dönüştürmek için ne kadar çok zaman, güç ve meblağ sarf edilir.

      Kendisini, kendi ihtiyaçları, icadı, rahatı, hatta aile, çoluk çocuğunu unutup, fedakarlıkla çalışan bir çok büyüklerimizi halkımız halen saygı ile anmaktadır. Bunun gibi fedakarlık herkesin de elinden gelmez. Sabahtan akşama kadar teşkili işlerle uğraşmak, kiminin işini halletmek, sonu gelmeyen çeşitli toplantılara katılmak, ülkenin dört tarafından ve yurtdışından gelen misafirleri karşılamak vb. Bunun gibi sıkı bir grafiğin arasında Anar’ın bedii icatla uğraşmaya vakit bulabildiğine, bedii yönden berkemal eserler yaratabildiğine şaşmamak mümkün değil.

      Azerbaycan Yazarlar Birliğine Anar gibi yetenekli, girişimci ve çalışkan bir insanın yönetici olması Azerbaycan edipleri için bir şans desem mübalağa etmemiş olurum. Anar cumhuriyetin başından zor zamanları geçirdiği dönemlerde birliğe reis olarak seçildi ve o dönemin fırtınalarından birliği sağ salim geçirdi, daha sonra ise kalkınması için tüm gücüyle emek verdi. Onun döneminde yeni yayınlar, yeni gazete ve dergiler tesis edildi, genç kabiliyetlere olan dikkat arttırıldı, imkanlar yaratıldı. Tercüme ve edebi ilişkiler merkezi tesis edildi, “Dede Korkut Ansiklopedisi” yaratıldı, “Edebiyat ve İncesanat” gazetesi tamamen Yazarlar birliği tasarrufuna geçirildi, “Edebiyat