Cengiz Aytmatov 90 Yaşında Samsun'da. Анонимный автор. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn:
Скачать книгу
ATOV

      90 YAŞINDA SAMSUN’DAıssık göl’den karadeniz kıyılarına…

      SUNUŞ

      Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nin adını ilk olarak 2001’de işitmiştim. Bu üniversite Türkiye ile Kırgızistan arasında yapılan bir anlaşmayla kurulmuş özel statülü bir yüksek öğretim kurumudur. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nin misyonu, Türk Dünyası’na hizmet etmek, Türk Dünyası’nın her yanından gelen gençleri kaynaştırıp onlar arasında bir altın köprü oluşturmaktır. 2005-2006 eğitim-öğretim yılında bu üniversitede bir yıl çalışabilme imkânı elde edebildim. O tarihte Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bu üniversitede çalışmak üzere eşim ve küçük kızımla küçük bir aile olarak gidebilmiştik.

      Bu ülkede geçirdiğimiz o bir yıla Kırgızistan’da yapılması gerekenlerin birçoğunu sığdırmaya çalıştığımızı çok iyi hatırlıyorum. Biz geniş zamanlar umuyorduk ama vakit kısa ve dardı, bunun farkındaydık. Bir yıla az şey sığdırmadık biz o yıl.

      Kırgızistan Manas’ın ve Cengiz Aytmatov’un yurdu, Manas ile Aytmatov Kırgızistan’ın ruhuydu. 2005-2006 eğitim-öğretim yılında Aytmatov, henüz hayattaydı ve diplomatik görevlerinden arta kalan vakitlerde hem ülkesine hem Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’ne uğruyordu. Bişkek’te onu birkaç kere dinleyebilmiştim. 2006 yılı baharında Cengiz Aytmatov’un kızlarım ve eşimle fotoğraflarını çekebildiğim için kendimi talihli, o fotoğraf karesinde yer alamadığım için de talihsiz hissediyorum. Ne garip! Aynı durum hem talih hem de talihsizlik olabiliyor.

      O zaman Bişkek’te Türk Dünyası, Türk Dünyası edebiyatı gibi kavramları yansıtan kelimeler çok sık kullanılmıyordu. Buna rağmen Kırgızistan Bilimler Akademisinde bildiriyle katıldığım bir Türk Dünyası Edebiyatı toplantısı yapılabilmişti. Bu toplantının şeref konuğu Cengiz Aytmatov’du. O bir büyük yazar olarak eserleriyle ülkesini şereflendirdiği gibi bütün Türk Dünyasını da şereflendiriyordu.

      2017 yılında sevgili öğrencilerim ve dostlarımla birlikte yapmayı başardığımız “Cengiz Aytmatov 90 Yaşında Samsun’da Çalıştayı” benim epeydir hayallerimi süsleyen ve zihnimi işgal eden bir projeydi.

      Bişkek uzun zamandır Samsun’la kardeş şehirdir. Bu proje için ben uzun yıllar Samsun Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı yapan Necmi Çamaş’a ve başka kişilere Türk Dünyası edebiyatı konusunda bir toplantı yapma fikriyle gittim. O zaman doğrusunu söylemek gerekirse fikrim vardı ama somut bir projem yoktu. Somut bir projenin bir fikirden başka bir şey olduğunu unutmamak gerekir. Yine de fikirler projeler için çıkış noktası oluşturduğundan değerlidirler. Bir fikri olanlar bunu elbet bir projeye dönüştürebilirler. Fikri olanların saygıyı hak etmediği söylenemez.

      Üniversiteler fikirlerin önemsendiği, geliştirildiği ve projeye dönüştürüldüğü yerlerdir. Böyle olmayan üniversiteler var mıdır? Doğrusu bu soruya “yoktur” diye cevap verebilmeyi çok isterdim. Ayrıca üniversitelerden fikirleri takdir de etmeleri beklenir. Fikirleri takdir etmek, düşünenleri takdir etmek demektir.

      2016 yılında Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’nde ikinci defa görevlendirildim ve 2017 temmuzunda Cengiz Aytmatov’la ilgili bir anma programı için Necmi Bey’e bir daha gittim, bu defa çok ısrar ettim ve onu ikna ettim. Sunduğum somut bir projeydi ve bütçe gerekiyordu. Sonra Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümü’ndeki arkadaşlarla ayrıntıları konuştuk ve ardından Bişkek’e gelip derhâl kolları sıvadım. Manas Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Layli Ükübayeva’ya projeyi anlattım ve çok sevinerek bunun için uygun olabilecek kişilerle iletişim kurmamı sağladı. Manas Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Yusuf Yurdigül’ün de bu tür programlardaki maharetini görmüştüm. O da var olsun, seve seve programa katkıda bulunmayı kabul etti. Elbette projenin hayata geçmesi kesinleşince Manas Üniversitesi rektörlüğü ile de iletişim kurdum. Oradan da tam destek aldığımı söylemeliyim.

      Benim Kırgızistan’da bunları yaptığım sırada elbette Türkiye’deki paydaşlarım, öğrencilerim, dostlarım boş durmuyorlardı. Bir takım olarak onlarla sürekli yazışıyor, her ayrıntıyı tartışıyor ve her adımı paylaşıyorduk. Merhume Doç. Dr. İlknur Karagöz, Doç. Dr. Şeyma Büyükkavas Kuran, Dr. Öğretim Üyesi Mediha Mangır, Dr. Öğretim Üyesi Atiye Gülfer Gündoğdu ve sevgili asistanlarımız, öğrencilerimiz bu takımdaydı.

      Toplantıya Kırgızistan’da yedi kişi katılacaktı, Türkiye’den o kadar veya biraz daha fazla. Karabük Üniversitesi Cengiz Aytmatov Araştırmaları Merkezi Müdürü öğrencim Doç. Dr. Cıldız İsmailova da severek takımımızın bir parçası oldu. Doç. Dr. Cıldız İsmailova Türk Dünyası müzikleri yapan ve farklı üniversitelerdeki öğretim üyelerinden oluşan bir grubu bizim programımıza dâhil etti.

      Sonuçta birçok kişinin ve kurumun değerli katkılarıyla Ondokuz Mayıs Üniversitesi Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde 13-14 aralık 2017 tarihlerinde Cengiz Aytmatov 90 yaşında Samsun’da Çalıştayı’nı gerçekleştirdik. Samsun Büyükşehir Belediyesi özellikle katılımcıların yol ve konaklama giderlerini karşılayarak çalıştayımıza en büyük maddî desteği sağlayan kurum oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin gerek rektörlük düzeyinde gerekse farklı birimler düzeyinde faaliyetimize sağladığı destek asla göz ardı edilemez. Aynı şekilde Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi de çalıştayımıza destek veren önemli kurumlardan biridir.

      Aynı salonda gerçekleşen programda çok ilgi çekici bildiriler sunuldu. Elinizdeki kitap, bu çalıştayda sunulmuş olan bazı bildirilerin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Doç. Dr. Zerrin Eren’in Aytmatov’un kadın kahramanlarıyla ilgili bildirisini alkışlıyorum. Dr. Öğretim Üyesi Atiye Gülfer Gündoğdu ve Dr. Mustafa Çetin de çok güzel bildiriler sundular. Mustafa Çetin’in bildiri metninin bu kitapta yer almaması eksiklik. Doç. Dr. Bekbolot Aydaraliyev’in “Benim Sözümü Benim Canım Bil” adlı Aytmatov belgeseli ile Kırgızca Sayakbay filminin Türkçe altyazılı şekliyle gösterimi de Türk seyirciler açısından ilgi çekiciydi. Yusuf Yurdigül Cengiz Aytmatov’un Kırgız sinemasına katkısını ele aldı. Necmi Çamaş’ın, Rektörlerimizin ve Manas Üniversitesi Edebiyat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Layli Ükübayeva’nın belekleri ve konuşması anlamlıydı. Sevgili öğrencim Dr. Zarina Kulbarakova, bildirisi ve komuzuyla çalıştayımıza renk kattı. Elbette en büyük alkışı hak edenlerden biri de Cengiz Aytmatov’un kız kardeşi şeref konuğumuz Roza Aytmatova’dır. Roza Aytmatova rahatsızlıklarına ve ilerlemiş yaşına rağmen ülkesi ve ağabeyinin hatırası için uzun olduğu kadar yorucu bir yolculuğu göze alarak Samsun’u teşrif etti ve yaptığı şeker gibi konuşmayla çalıştayımızı tatlandırdı. Var olsun. Çalıştayımıza destek veren kurumlar ve kurumların yöneticileri var olsunlar. Çalıştayımızın düzenlenmesinde emeği geçenler, bildiri sunanlar, oturum yönetenler, dinleyenler var olsun. Türk Dünyası var olsun, bir olsun.

      Her programın, çalıştayın, toplantının hikâyesi vardır. Bu hikâyeler çoğu zaman örtük kalır, yazılı olarak paylaşılmaz. Aslında bu hikâyelerin aktarılması da anlamlıdır.

      Bir Türk Dünyası vardır ve var edilmelidir. Dolayısıyla bir Türk Dünyası edebiyatı da vardır. Aytmatov bu edebiyatın dünyaya sesini duyurabilmeyi başarmış en güçlü seslerinden biridir. Aytmatov’un doğduğu topraklarda, yani Orta Asya’da veya başka bir ifadeyle Türkistan’da atalarımız 9. yüzyıldan 15. yüzyılın ortalarına kadarki dönemde bütün zorluklara rağmen kayıp bir aydınlanma gerçekleştirmeyi başarabilmiştir.

      Meseleyi S. Frederick Starr inci, istiridye metaforuyla yorumlamakta haksız değildir: “Orta Asyalıların Hindistan ve Orta Doğu’dan uzun süre ithal etmeye devam ettikleri inciler bir anda büyümemişti. İstiridyelerin çoğunun içinde daha sonra inciye dönüşecek bir kum tanesi bile yoktu. Çoğu istiridyenin içine kum girer ama bir etki gösteremez. Orta Asya medeniyetinin şaşkınlığa uğratıcı tarafı, asırlar boyunca hem yabancı kum tanelerine açık olması hem de bu kumlardan inci üretme kapasitesine sahip olmasıdır. Bir başka ifadeyle bu medeniyet bir yandan dış dünyaya açıkken bir yandan da yeni olanı basit bir şekilde taklit etmek yerine yeniden düzenlemek ve uyumlu hâle getirmek için sağlıklı bir yapı ortaya koymuştu. Bu yapının hâkimiyeti sürdüğü müddetçe Orta Asya entelektüel hayatın en ön safında yer almıştı. Yabancı olana yapıcı bir şekilde yaklaşma ve onu inciye çevirme kabiliyetini