“Güzelmiş, gavur kızı, nereden buldun onu. Şimdiki arkadaşlar yani… Arkadaşlar varken yaşamak mümkün. Babası mühim biri kolhoz için, babası. Tabi kendisi de sevimli, cana yakın… Et parçası meselesini çabuk anladı, zeki, zeki…” – diye düşüne düşüne Kutlubayev’i alarak odasına girdi Nurihanov.
Üçüncü Bölüm
Yüzşişme (Yüzpınar) köyü buralarda en büyük köylerden sayılır. O, üç yüze yakın evi barkı Aknögöş suyu boyuna toplamış. Bunun için tek başlarına bir kolhoz olarak göğüslerini gere gere yaşıyorlar. Tabi, Tavlıkay ilçesinde böyle büyük başka bir köy de yok gibi. Eskiden beri Yüzşişme, ilçenin gururu sayılır. Çünkü ilçe esasen ormancılık, arıcılık ve hayvancılık ile uğraşıyor. Sadece Yüzşişme köyü, yani Nurihanov ismindeki kolhoz, bir de tek elin parmaklarını geçmeyecek kadar çiftlik tarımla geçiniyor. İlçeyi onlar doyuruyor desen de doğru. Burada ilk sıralarda yer alan bir orman işletme çiftliği de kurulmuş. Bundan dolayı diğer köyler otuz kırk evden oluşan mezraları hatırlatıyor.
İlçenin Tavlıkay olarak adlandırılması da boşuna değil. Bu tarafta yayılmış ovaları, tarlaları görmezsin. Dağlı, taşlı, yer yer de üstüne ağır kayalar düşecek gibi görünen bir yöredir burası. Ama Tavlıkay ilçesi cumhuriyette kendi tabiatının güzelliği, göllerinin, ırmaklarının, pınarlarının çokluğuyla bilinir. Nereye baksan orada su, şırıldayıp akan bir pınar. Onların içinde de daha çok bu Nurihanov ismindeki kolhoz zengin. Bu köy Yüzşişme olarak adlandırılmış. Birisinin gözünü bağlayıp, birkaç adım atmasını söylesen hiç şüphesiz o, bir pınar gözüne basacak. İşte böyle bir taraf Tavlıkay.
İlçenin isminin cismine uygun olması elbette onun yaşayışını da belirliyor. Burada yığın yığın ot yetişiyor. Bunun için hayvan yetiştirmek kolay. İlçe çoğunlukla et, süt temin ediyor, hayvancılıkla ilgili tüm ürünlerin planını gerçekleştiriyor. Ormancılıkta ise şöyle: Kış boyu orman işletme çiftliğinde ağaç kesiyorlar. Yazın Aknögöş’ten Ağizil’e kütükler akıtıyor. E, ağaçlardan, artık gemiler için yelken direkleri yapılacak ağaçlar bile yetişiyor: Kibrit gibi çamlar, kara çamlar. Gerekirse meşesi de akçaağacı da yetişir. Akağaçlık bakımından da zengin Tavlıkay ilçesi meyvelerden de. Burada yaşayan halk reçine kaynatmakla, ot yığmakla, eczaneler için pek çok çilek ve ilaç bitkileri hazırlamakla uğraşıyor. Avcılıkla da tabi. Ama ilçenin diğer bir geçim kaynağı da arıcılık. Ihlamur ile ilçenin üçte ikisi kaplanmış. Bunlar çiçek açmaya başlasa cennet gerekmiyor. Hoş kokulu havayla sarhoş oluyorsun. Bu zamanlarda kovanlar altına denk olan ıhlamur balıyla doluyor.
Tavlıkaylıları bir tek şey yoruyor. Bu da yolsuzluk. Ufa’ya gidip dönmek gerekse, bu bir dert. Başkente götüren tek bir havaalanı var, oraya da asfalt atılmamış. Çoğunlukla da hava şartları bozulunca boş duruyor. İnsanlar bu havaalanı dedikleri yerin küçücük evinde iki üç gün boşu boşuna ömür geçiriyorlar. Böyle zamanlarda, kendi söyledikleri gibi, Ufa’sına da uçağına tükürüp geri köylerine dönüp geliyorlar. Özet olarak söylediğimizde, ilçeden çıkmak yabancı bir ülkeye yolculuğa çıkmakla aynı. Meşakkatli. Üniversiteye giren gençler de şaşkın şaşkın durmuyor. Birisinin atına, arabasına binip ilçeyle sınırdaş bölgelere çıkıyorlar ve bozkır tarafından geri giderek trene biniyor ve Moskova’ya Paris üzerinden gider gibi dolaşa dolaşa cumhuriyetin tamamen başka bir yerinden Ufa’ya gidiyorlar.
Tavlıkaylılar yolun olmamasını dert etmiyorlar. Evde kendi köylerinde durup yaşıyorlar sadece. Ataları da böyle yaşamış. Çoğunluğu işleriyle uğraşıp, hastalanmadan doksana yüze kadar yaşayıp dünyadan göçmüşler. Onun için, hükümet şimdi gayretli, zengin. İlçe merkezine İşembay tarafından çok güzel bir yol yapacaklar diye bir haber çıkmış, eğer doğruysa. Böyle şose yoldan uvazik marka arabalarıyla Sterle’ye hatta Ufa’ya gidip dönüyor, bir ıh da demiyor.
İlçe merkezi Tavlıkay’a yakın yüksek bir dağ başında, havaalanının tam yanında denilebilecek bir yere, bir televizyon vericisi kurdular. Bu, savaştan sonraki yılların en büyük olayı oldu desek hata olmaz. Ancak burada mavi ekranlar her evde çalışmadı. Mesela, Yüzşişme köyünde pek çok evde. İşte bu zamanlarda türlü yollardan alınan televizyonlar hiç kullanılmadan toz içinde kalıyor sadece. Yüzşişme köyü bu yüzden mutsuz hâle geldi.
Nurihanov adındaki kolhoz da ayrı bir dünya. Onun dört tarafını da yüksek yüksek dağlar çevirmiş, onların sırtında da ip gibi dizilen mağrur kayalar, rüzgâr yağmur geçirmeden duruyor. Ufa’dan gelen âlimlerin açıkladığına göre bu dağlar, televizyon dalgalarını geçirmiyormuş Yüzşişme’ye.
Bu tam bir bela oldu. Hatta birkaç kişi köyden televizyonun gösterdiği diğer tarafa tamamen göçüp gitti. Şimdi Yüzşişme’de, kolhoz başkanının söylediği gibi sadece kendi insanları kaldı. Yani gerçek vatanseverler. Onlarla dağı taşı aktarmak mümkün…
Nurihanov ismindeki kolhozun başkanı Nurihanov Gilman Semirhanoviç, şu anda yeşil uvazik arabasında ilçe merkezine, öncü çalışanlar toplantısına giderken nedense bunları hatırladı. Tüm özellikleri daima övülen Gilman’ın içine işledi bu televizyon meselesi, hatta çok da utandı galiba. Yüzşişme köyü yamacına tekrar bir verici koyalım diye ilçe yolunu çok katetti. Hatta Ufa’ya da gidip döndü birkaç kez. Televizyon ve radyo için devlet komitesine de gitmişti önce. Fakat bu işle, cumhuriyetin işletme teknik başkanlığı ilgileniyormuş. Orada da Nurihanov’un hevesini kırdılar.
– Bu mümkün değil, – deyip sakince anlattı idare başkanı gülümseyerek, – biz her köye verici takamıyoruz. Hâlâ Ufa televizyonunun programlarından mahrum olan ilçeler var. Buna misal, cumhuriyetin kuzeydoğusu.
– Onları bilmiyorum, ama Yüzşişme tamamen farklı bir köy, diye inandırmaya gayret etti, kendi sözlerinin doğruluğuna tam inanan genç başkan. Bu köyden ilçenin gururu olan Vatan Savaşı kahramanı çıkmış! Kahraman!… Nurihanov’un doğduğu köy…
– Öyleyse öyledir de o teçhizat çok kıymetli. Başkurdistan’da Sovyetler Birliği kahramanlarının doğduğu köyler pek çok. Onlara bizim hürmetimiz fazladır. – İdare müdürü anlayış göstererek anlattı. – Yüceltmek için başka yollar düşünüp bulmak gerek. Mesela heykel dikmek, okula ismini vermek… Onun gibi yani, efendim, milyon hum37lar gerek. Ondan sonra Devlet Planlama Teşkilatının incelemesi lazım…
Kısacası Nurihanov’un morali bozuldu. Hayalinin boş olduğuna kendi de inanmıştı o zaman. İlçe idarecileri önünde ne kadar nüfuzu olursa olsun kesinlikle bu meseleyi halletmek mümkün değil. Kim sana bir köy için yeni televizyon vericisi yapsın? Yani, Tavlıkay sırtındakiler de işte böyle güç bir hâlde on yıl yaşadılar. Bu düşünceden tamamen vazgeçti Nurihanov. Onun için, ikinci bir şey de kolhoz başkanını rahat bırakmıyor; iyiyken, çiftliğin direksiyonu kendi elindeyken, hiç şüphesiz cephede kalan kahraman ataya Yüzşişme’de bir heykel dikmek.
Bu düşünceden memnun kalıp arabasının sık sık zıplamasını da önemsemeden yumuşak koltuğa kaykılarak uzandı ve onu sınamak için şoförüne laf attı.
– Zöfer, Yüzşişme’de heykel diksek, sen nasıl değerlendirirsin? –Gilman yeni bir iş öncesi hep böyle yapar. Çünkü Zöfer, tanıdık, burnu çilli, dinamik bir