İMAM-I GAZALİ (r.a) der ki:
Bütün insanların hikâyesi ağaçlara, otlara benzer. Bazı ağaç ve otlar var ki meyvesi yoktur ama gölgesinden yararlanılır. Kimi insanlar da bunlara benzer ki onların yalnız dünyalıklarından yararlanılır. Kimi ağaçlar ve otlar vardır ki, gölgesi yoktur ama meyvesi vardır. Bunun gibi kimi insanın dünyasından yaranılmayıp ahirete yönelik olarak onlardan yararlanılır. Kimi ağaç ve otlar vardır ki, hem de gölgesi hem de meyvesi vardır, yararlanılır. Bunun gibi kimi insanların hem dünyasından ve hem de ahirete ait işlerinden yararlanılır. Kimi ağaç ve otlar vardır ki, ne gölgesi ne de meyvesi vardır. Hiçbir yararı olmağı gibi zararları da görülür. Buna benzer kimi insanlarında ne dünyasından ve ne de ahretinden yararlanılmadığı gibi zararlarından başka bir şey görülmez.
• Nesai
• Buhari
• Buhari veslim
DUANIN KABUL OLMASI İÇİN EVLİYAULLAHTAN İBRAHİM BİN ETHEM HAZRETLERİNE:
“Bize ne oldu ki, dua ediyoruz da, kabul eseri görmüyoruz” diye sorduklarında İbrahim bin Ethem (Hz.)
Dualarınızın kabül edilmemesi kalplerinizin şu an sebebi ile ölü olduğu içindir buyurmuştur.
Hak Teâlâ’ya irfanınız olduğu halde, emrini ifa etmemeniz.
Rasülü Ekrem (s.a.v.) peygamberimizi severiz iddiasında bulunduğunuz halde sünneti seniyelerini terk etmeniz.
Kuran’ı Kerim’i kıraat ettiğiniz halde akamı ile amel etmemeniz.
İlahi nimetleri idrak ettiğiniz halde şükrünü eda etmemeniz.
Şeytan düşmanımızdır dediğiniz halde ona uymaktan kaçınmamanız.
Cennet haktır ve vardır dediğiniz halde, oraya girmeye sebep olan amellerde bulunmamanız.
Cehennem vardır dediğiniz halde, ondan yani günahlardan kaçınmamanız.
Ölüm hak ve apaçık bir hakikat iken, takva sahibi olmamanız
İnsanların ayıpları ile uğraşıp kendi ayıplarınızı terk etmemeniz.
Ölülerinizi defin ettikten sonra onların hallerinden ibret almamanızdır. (İbrahim bin Ethem Hz.)
Bilgisiz bir kimse, savaş davuluna benzer, sesi çoktur, içi boştur. (Mahmut Ustaoğlu)
253- Biz o işaret edilen peygamberlerden kiminden üstün kıldık, içlerinden kimi ile Allah konuştu, kimini de daha yüksek mertebelere çıkardı. Meryem oğlu İsa’ya da o açık delilleri ve mucizeleri verdik ve kendisini Cebrail ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, onlardan sonraki milletler kendilerine o açık deliler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, kimi inandı, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Ne var ki Allah, dilediğini yapar.
256- Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan kesin olarak ayrılmıştır. Artık her kim Tağut’a küfredip Allah’a iman ederse, işte o, en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah, işitir, bilir.
257- Allah iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnanmayanların dostları ise Tağut’tur, onları aydınlıktan karanlıklara götürür. İşte onlar cehennemliklerdir hep orda kalacaklardır.
262- Mallarını Allah yolunda harcayıp verdiklerinin arkasından başa kakmayan ve gönül incitmeyen kimselerin Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
263- Bir tatlı dil, bir bağışlama arkasından incitmenin geldiği sadakadan daha hayırlıdır. Allah, ganidir, hatimdir.
266- Sizden hanginiz ister ki, kendisinin hurma ve üzüm bağları bulunan altından ırmaklar akan, içinde her çeşit ürünün yetiştiği bir bahçesi olsun da kendisine yaşlılık çöküp elleri yetmez, güçleri çatmaz bir takım çocuklarının bulunduğu bir sırada, ateşli bir bora isabet edip bahçelerini yaksın? İşte Allah, düşünesiniz diye sizlere ayetlerini böyle anlatıyor.
269- Dilediğine hikmet verir. Hikmet verilene ise çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Bunu ancak temiz ve akıllılar anlar.
270- Her nafaka veya ne kadar adadınızsa, herhalde Allah, onu bilir. Fakat zulmedenlerin yardımcıları yoktur.
271- Sadakaları açıkça verirseniz ne iyi! Eğer fakirlere gizlice verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın bir kısmının bağışlanmasını sağlar. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
274- Ey iman edenler. Allah’tan korkun ve eğer gerçek inananlar iseniz faiz hesabından kalan miktarı almaktan vazgeçin.
279- Eğer böyle yapmazsanız, o halde Allah ve onun elçisi tarafından bir savaş açılacağını bilin, anaparanız sizindir. Ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.
282- Ey iman edenler, birbirinizden belirli bir vade ile borç aldığınızda, onu yazın, aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen kişi, onu yazsın. Yazı bilen de kendisine Allah’ın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın. Bir de borçlu adam söyleyip yazdırsın, her biri Allah’tan korksun ve haktan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu aklı ermeyen bir yahut küçük veya kendisini söyleyip yazdırmayacak durumda ise, velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer her ikisi de erkek o zaman doruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın.
285- Peygamber, Rabbinden ne indirildiyse ona emanetti, müminler de, hepsi, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve: Peygamberleri arasında hiçbir ayırım yapmayız, diye peygamberlerine inandılar ve: İşittik ve boyun eğdik, ey Rabbimiz! Dönüş sanadır, dediler.
286- Allah kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz. Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır. Ey rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, eğer yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediğini yükletme, günahlarımızı affet, bizleri bağışla ve bize acı! Sensin Mevlamız! Bizi tanımayanlara karşı yardımınla zafere eriştir, kahrolsun kâfirler!
Dertli ne ağlayıp durursun burada,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür,
Nice dertli kondu geçti burada,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür,
Daim Hakk’a cemalini dile dur,
Zikir ile Mevla’yı dilden ana dur,
Kabri kime ise lütfu onadır,
Ağlatırsa