(Prof. Ali Fuat Başgil)
Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma yerde kalmazsın.
İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğruların yanındadır.
Dost ol. Ta ki sana da dost olsunlar. (Prof. Ali Fuat Başgil)
Kibir ve gurur ile tahsil olunan ilimde ferah yoktur. Kalbi münevver olmak isteyenler az yemeli ve sefihlerin (düşük ahlaklı kimselerin) yanlarında bulunmamalıdır. Her işte hayır bulmayı arzu edenler, insanlara hüsnü zanda bulunsunlar.
Sadık dost arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez.
Sende bulunmayan fenalık ile seni eleştireceğinden emin ol.
Kudret üstündeki işledikleri ve bilmedikleri ilme müdahale edenler, kadir ve meziyetlerini kaybederler. İbret almak istersen, hata sahibi kimselerin akıbetlerine bak da mütenebbih ol.
İki kişinin darıldıktan sonra birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarması münafıklık alametidir. (İmam’ı Şafi)
Kuranı Kerimde 104 yerde geçen fazl ve gökten türeyen diğer kelimelerin büyük bir kısmı Allah(c.c)’ın genel olarak da Muhammed (s.a.v) ümmetine ayrıca belli kişi ve zümrelere karşı maddi ve manevi lütuf ve cömertliğini ifade eder. Nitekim Cenab-ı Hak buyurur: Nefsini tertemiz yapıp arıtan. Şüphesiz saadete ermiş onu kötülüklere gömen ise, elbette ziyana uğramıştır. (Şems süresi 910)
Kuranı Kerim’in; Onların kalplerinde hastalık vardır. Dediği hastalığın bir türüne yakalanmışlar demektir. Ancak bu tıbbi müdahale ile tedavi olunamayacak bir hastalıktır. Müminlerin fedakârlıklarının bir başka örneği Kuran’da şöyle anlatılıyor. Kendileri ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve tutsağa yedirirler. Biz size ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü bir asık suratlı zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz derler. (Tevbe S.125- İnsan S. 8-10)
Hz. Peygamber (s.a.v)’in daha Peygamberliğinden önce Kabenin, inşası sırasında, Hacer-ül esved taşının yerine konulurken Kureyş kabileleri arasında ihtilaf çıkmıştı. Peygamberimiz (s.a.v)’in orada hakem tayin edilmesi sırasında gösterdiği maharet büyük savaşların çıkmasını önlemiştir.
İbn Kesir tefsirinde Yüce Allah(c.c) bedeviyi, bindiği deveye üstündeki yanındaki dağlara altındaki yere bakarak Allah(c.c) kudretini anlamaya yöneltmiştir diyor.
Dünyamızı yamadık,
Yırtarak dinimizden,
Din de gitti dünya da
Gitti elimizden.
144- Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. Şimdi o, ölür veya öldürülürse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönecek olursa, kesinlikle Allah’a bir zarar veremeyecektir. Fakat Allah, şükredenleri yakında mükâfatlandıracaktır.
145- Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse ölmeyecektir. O vadesi yazılmış şaşmaz bir yazıdır. Bununla birlikte kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz. Kim de ahret sevabını isterse ona da ondan veririz. Şükredenleri ise kesinlikle mükâfatlandıracağız.
146- Nice peygamberler vardır ki birçok Allah erleri onların mahiyetinde savaştı ve Allah yolunda başlarına baş eğmediler. Allah da sabredenleri sever.
147- Onların: ey Rabbimiz günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla, savaş alanlarında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizlere zafer ver! Demek ki başka bir sözleri de yoktu.
148- Allah da onlara hem dünya nimetini verdi hem de ahiretin güzel sevabını verdi; öyle ya Allah güzel iş yapanları sever.
155- O iki topluluk çarpıştığı gün içinden arkasına dönenlerin, şeytan yalnızca bazı yaptıklarından dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Yine de Allah onları bağışladı. Allah çok bağışlayıcıdır, halimdir.
156- Ey iman edenler, sakın inkâr edip yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: yanımızda kalsaydılar ne ölür, ne de öldürülürlerdi, diyenler gibi olmayın! Allah bunu onların yüreklerini dağlayan bir acı olarak bıraksın diye böyle söylerler. Oysa yaşatan da öldürende Allah’tır ve Allah bütün yaptıklarınızı görür.
157- And olsun ki, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz kesinlikle Allah’ın bir bağışlaması ve rahmeti, onların dünya da kalıp toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır.
158- An olsun ki, ölseniz de öldürülürseniz de kesinlikle Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.
160- Eğer Allah size yardım ederse, artık hiç kimse sizi enemez ve eğer o sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size yardım etmek kimin haddine? O halde, bütün inananlar yalnızca Allah’a dayansınlar!
161- Bir peygamberin emanete hıyanet etmesi olur şey değildir. Her kim hıyanet eder, ganimet ve hâsılattan bir şey aşırırsa kıyamet gününde boynuna aldığı şeyi yüklenerek getirilir. Sonra da herkese kazandığının karşılığı ödenir, hiç birine haksızlık edilmez.
162- Allah’ın rızası peşinden giden kimse, Allah’ın hışmına uğrayan ve yeri cehennem olur. Kimseye hiç benzer mi? Orası varılan ile kötü yerdir!
163- Onlar Allah katında derece derecedir. Allah bütün yaptıklarını görüp duruyor.
166- O iki ordu çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allah’ın izniyledir. Hem müminleri belli edeceği
167- Hem de münafıkları belli edeceği için ki bunlara “gelin Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!” denilmişti. Onlar savaşmayı bilsek arkanızdan gelirdik dediler. Onlar o gün imandan çok küfre yakındılar, ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı, Allah onların kalplerin de ne sakladıklarını en iyi bilendir.
168- Kendileri oturarak savaşa giden kardeşleri için: bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi diyenlere de ki: haydi, o halde kendinizden ölümü geri çevirin, eğer gerçeği söylüyorsanız!
169- Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Onlar hep hayattadırlar. Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
170- Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır, müjdesinde bulunurlar.
171- Yine onlar, Allah’ın bir nimeti, bir Lütfi ile ve Allah’ın müminlerin mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.
179- Allah inananları bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizlere gaybı bildirecek de değildir; fakat Allah ona peygamberlerinden dilediğini seçer. Onun için Allah’a ve peygamberlerine inanın; inanır ve korunursanız size büyük bir mükâfat vardır.
Kendi nefislerine faydası olmayanın, sana da faydası yoktur. Sadık arkadaşın hüzün ve sevinçte ortağın olandır. (İmamı Şafii)
İyiliğe gücün yetmezse kötülük yapma.
Söylemediğin