Vatan söhbetimde, vatan sözümde!
Vatanın özünü tapdım özümde;
Dönüb yüreğime, döyündü Vatan!
O öyle mekandı – azad sandığım.
Korkusuz, hürküsüz kanadlandığım.
Ayağım altıdı dayaklandığım,
Başımın üstüdü, göğüdü Vatan!
Sehirdi, sorakdı, öyle sırdı o.
Eşi bulunmayan tekdi, birdi o.
Mükaddes ocakdı, mebed, pirdi o.
Dedemin, babamın öğüdü Vatan…
AKŞİN
Azerbaycan edebi dergilerinde ve değişik ülkelerde çıkan Azerbaycan şiiri antolojilerinde defalarla şiirleri yayınlanmıştır. Şairin Bakü’de iki şiir kitabı gün yüzü görüb.
5 EYLÜL VE YAĞMUR
sonbahar su ve lekeler resminde geldi
arkaya döndü kuşlar ağaclar
sen yağmurun ötesinde kaldın
şehir yağmurun dibine erdi
sımsıkı camlarda umudsuz yüzler
sen yağmurun ötesinde kaldın
biz bir kaç genc sair
soyunub insanları çıkardık ayrılıklardan
sen yağmurun ötesinde kaldın
sesini duydum yağmura cumdum
kucağıma su doldu kollarım boğuldu
sen yağmurun ötesinde kaldın
dor ağacının kafasından gördüm
korkmuş yüzünü parçaladı yıldırım
aman Allah!
sen yağmurun ötesinde kaldın
su azmış kibi kadınlar’da ağlamağa başladı
heyacandan yelkenleri yendirmeyi unuttuk
yırtılmış yelkenler
kafamız üzerinden bakan şaytanın yüzüne sarıldı
sen yağmurun ötesinde kaldın
gece boyu islak saçlarına tokundum göyertede
boğulduğun an parmaklarının ucundan çıkan
canı gördüm
sen yağmurun ötesinde kaldın
suphe yakın üzerimizden çapıb gitti
ordunun son suvarisi
uykulu kişiler yok kibi hatırladı seni
sen yağmurun ötesinde kaldın
BİR KADIN’IN YOKLUĞU
yılın on iki ayını otuz güne çarp
sonra günlerin toplamını iyirmi dört saata
saatların toplamını altmış dakikaya
dakikaların toplamını altmış sanıye’ye
ve toplamını oku
bak ne büyük rakamdır bir kadın’ın yokluğu
GEMİ GİBİ YORĞUNUM
Geceni söndür uyuyak
Gemi gibi yorğunum
Mutfakda muslukların sesini söndür
Sokakda gec kalan otobüsü söndür
Çatıdakı vahşi güverçini uyuduğu
Ac kediyi onun üzerine atıldığı yerde söndür
Kandardakı ayakkabıları
Refdeki kitapları, kitablardakı kahramanları
Kahramanlıkları söndür.
ayaklarını, ağuşunu söndür
kendini söndür uyuyak
Gemi gibi yorğunum
İSTİNTAQ
Polislerin tebaşirle kaldırımlara çizdiyi
Yüzüstü resm
Merhumun habs olunmuş yokluğunun kölgesidir
O daş hasarların arkası
Yokların habs hücreleridir
…çürüyürler6 diri gibi.
Kuşlar yumurta
Balıklar havyar gibi dünyaya geldiyinden
Kuşlar kuş
Balıklar balık gibi
Ölmeye’de biler;
Önce bir yudum su verin
Rüyasında öldürüldüyünü görüb diksinen katile…
AYİŞE
Eski Azerbaycan toprağı olan İcevanın Haggıhlı köyünde doğdu.
Türkiyede ilahiyat üzerine yüksek öğrenim gördü. “Sükut” ve “Lamekan” isimli şiir kitapları yayımlandı.
LAMEKAN
Göklerde engin sahra
Kat kat yollar münteha
Sonunda ak mavera
Lamekanım, lamekan.
Tubanın yaprakları
Hışırdar akşan sabah
Günün şafaklarıyla
Başıma sepelenir.
Lamekanım, duvarlar
Çökür durmaz önümde
Gül etri şahidimdir
Mahşerde din gününde.
RABİA
Evinin duvarları ağaçtandır
Uçuk sökük kümedir
Zikr ediyor evinin yarı çürük duvarları akşam sabah
sabah akşam
Rabianın dili söze varmayanda
Bakışları direnmiş ağaç çürüklerinin bir kırığına
Dayamış zamanın sonsuzluğuna, sükutun ilmesine
Açıyor açıyor kapılarını sırri mübinin
Susmuş sözleri zikrin dalgalarında hal hal makam tutunca
Açılıyor kilidi su olan damların ağzı
Yahu
Şu dahmanın duvarları seslerin mengenesinde
Sıkılıp sıkılıp bir Hu oldu
Dilinin üstünde Rabianın şeker oldu, gend(1)oldu,
Bu sözün ceddine, gaddine Rabia beher oldu, bend oldu
Geyim oldu, et oldu, can oldu Rabia bu sözün nefsine
Sönmüyor güneşin ardınca
Çapmıyor canın acı