Saat altıyı vururken uyandım. Her taraf karanlıktı. Işık getirmelerini söylemek üzere zili çaldım. Fakat gelen olmadı. Bunun üzerine elime bir mum alarak ocaktaki kordan ucunu yakmak üzere bir kâğıt parçası aramaya başladım. Karanlıkta yanlışlıkla kıymetli bir evrakı alırım diye korkuyordum. Aklıma, yanımdaki masanın üstünde duran meşhur dua kitabının arasında gördüğüm, sahifeyi işaretlemek için yüz yıllar önce konduğu muhakkak olan ve ailenin de bir çeşit saygı hissi ile yerinde bıraktığı eski, sararmış kâğıt geldi. El yordamı ile kâğıdı buldum, kıvırdım ve bir ucunu ocaktaki kor ile yaktım.
Ateş alır almaz sanki sihirli bir el değmiş gibi kâğıtta sarı harflerin belirdiğini gördüm. Dehşet içinde kaldım. Kâğıdı avcumda sıkarak alevi söndürdüm. Mumu doğrudan doğruya ocaktaki kordan yaktım ve anlatılmaz bir heyecan içinde kâğıdı düzelttim. Kâğıdın üstündeki yazının sıcak görünce meydana çıkan görünmez mürekkeple yazıldığını anladım. Mektubun üçte birinden fazlası yanmıştı. Sabahleyin sana gösterdiğim kâğıt o idi. Al şimdi oku onu. Bitirince kâğıttaki boş yerleri tamamlayacağım sana.”
Faria kâğıdı Dantés’ye verdi. Bu sefer Dantés, kâğıtta yazılı olanları büyük bir ilgi ile okudu.
Mukaddes Peder VI. Alexander’a akşam...........................
1498 yılı nisanının 25. günü olan bugün, mukad......................
karşılığında beni ödemeye mecbur ettiği meb.........................
mirasıma da sahip olmak istemesinden ve bana da ze.............
öldürülen Kardinal Crapara ile Kardinal Ben...........................
layık görmesinden korkarak tek vârisim, ye.............................
bildiririm ki külçe, altın, para ve mü.........................................
her şeyi Guido Spada’nın da benimle zi..................................
Kristo Adası mağaralarına gömdüm. Gui..............................
körfezden doğuya doğru düz bir hat üzer...................................
yirminci kayanın altında bulacağı bu ha.................................
bilmemektedir. Bu mağaralarda iki oyuk açıl...........................
ikinci oyuğun sonundadır. Bu hazineyi tek vâ...........................
miras olarak bırakıyorum.
25 Nisan 1498
Faria, Dantés’ye, üstünde yine bazı yazılar bulunan başka bir kâğıt verdi.
“Şimdi de bunu oku.” dedi. Dantés kâğıdı alıp okudu.
Dantés okumasını bitirince Faria, “Şimdi parçaları yan yana koy ve hükmünü ver.” dedi. Dantés, Faria’nın dediğini yaptı. Yan yana getirilmiş iki parçadan şu bütün meydana çıktı:
Mukaddes Peder VI. Alexander’a akşam yemeğine davetli olduğum 1498 yılı nisanının 25. günü olan bugün, mukaddes pederin kardinallik karşılığında beni ödemeye mecbur ettiği meblağdan tatmin olmayarak mirasıma da sahip olmak istemesinden ve bana da zehirlenmek suretiyle öldürülen Kardinal Crapara ve Kardinal Bentivoglio’nun akıbetlerini layık görmesinden korkarak tek vârisim yeğenim Guido Spada’ya bildiririm ki külçe, altın, para ve mücevher olarak sahibi bulunduğum her şeyi Guido Spada’nın da benimle ziyaret ettiği küçük Monte Kristo Adası mağaralarına gömdüm. Guido Spada’nın, adadaki küçük körfezden doğuya doğru düz bir hat üzerinde gidildiği zaman yirminci kayanın altında bulacağı bu hazineyi benden başka kimse bilmemektedir. Bu mağaralarda iki oyuk açılmıştır. Hazine, ikinci oyuğun sonundadır. Bu hazineyi tek vârisim olan yeğenime miras olarak bırakıyorum.
Faria, “Şimdi anlıyor musun?” diye sordu.
Dantés hâlâ tereddüt ediyordu.
“Bu, kardinalin kendi ifadesi ve gerçek vasiyetnamesi mi?” diye sordu.
“Evet.”
“Bu şekilde kim tamamladı noksan olan tarafları?”
“Ben. Kâğıda göre satırların uzunluğunu ölçtüm ve eldeki kısma göre de noksan olan kelimelerin anlamlarının ne olabileceğini tahmin ettim.”
“Peki bu sırrı keşfettikten sonra ne yaptınız?”
“İtalya’nın bir krallık hâlinde birleşmesi hakkındaki büyük eserimi yanıma alarak hemen Roma’dan ayrıldım. Fakat o günlerde İtalya’nın birleşmesine son derece karşıt olan imparatorluk polisi uzun zamandan beri beni takip ediyordu. Benim Roma’dan aniden ayrılışım, onları şüphelendirdi ve tam Piombino’da gemiye bineceğim sırada tutuklandım.”
Faria, babacan bir ifade ile Dantés’ye bakarak “Dostum…” dedi. “Bu mesele hakkında sen de benim kadar bilgi sahibi oldun. Eğer kaçabilirsek hazinenin yarısı senindir. Fakat ben burada ölürsem ve sen yalnız kaçarsan hepsi seninolsun.”
Dantés tereddütle, “İyi ama hiçbir yerde hazinenin sizden daha meşru bir sahibi yok mu?” diye sordu.
“Hayır. Bu bakımdan için rahat olsun. Bütün aile öldü. Zaten Kont Spada o sembolik dua kitabını, içindeki her şeyle bana bırakmak suretiyle beni vâris yapmıştı. Eğer bu hazineye sahip olabilirsek kesinlikle vicdan azabı duymadan kullanabiliriz.”
Dantés rüya gördüğünü sanıyor, şüphe ve mutluluk arasında bocalıyordu.
Faria sözlerine devam etti: “Senin hakkında tam bir kanaate varmak ve sana bir sürpriz yapmak için bu sırrı uzun zaman senden sakladım.”
“Hazine sizindir dostum. Benim hiçbir hakkım yok bu hazinede. Sizle akraba bile değiliz.”
Yaşlı adam “Sen benim oğlumsun!” diye haykırdı. “Sen benim hapislik günlerimin çocuğusun. Mesleğim, beni bekâr kalmaya mahkûm etti. Fakat Tanrı seni, beni -hem baba olamamış bir adamı hem de hürriyetine kavuşamayacak bir mahkûmu- teselli etmek için gönderdi.”
Faria elini uzattı. Dantés onun boynuna sarılarak ağlamaya başladı.
12
Bu