Siz iki beyefendinin araştırmalarına ışık tutabilecek bir olay geliyor aklıma aslında. O sırada üzerinde pek durmamıştım. Yemeğimiz bitmek üzereyken uşak bir not getirmişti. Ev sahibim notu okuduktan sonra eskisinden daha da dalgın ve tuhaf davranmaya başlamıştı. Artık benimle sohbet etmeyi bırakmıştı. Peş peşe sigara içiyor, düşüncelere dalıyordu. Notun içeriğinden hiç bahsetmedi bana. Saat on bir gibi yatmaya gittiğim için çok memnun olmuştum. Aradan biraz zaman geçince Garcia gelip içeri bakmıştı, o sırada oda karanlıktı ve zile basıp basmadığımı sormuştu. Basmadığımı söyledim. Saatin bire yaklaştığını söylemiş ve böylesine geç bir saatte beni rahatsız ettiği için özür dilemişti. Bundan sonra hemen uykuya dalıp rahat bir gece geçirmiştim.
Şimdi olayların en ilginç kısmına geliyorum. Uyandığımda gündüz vaktiydi. Saate baktığımda dokuza yaklaştığını gördüm. Özellikle saat sekizde uyandırılmak istediğimi belirtmiştim, böyle bir unutkanlık karşısında çok şaşırmıştım. Hemen yataktan fırlayarak uşağı çağırmak için zile bastım; ancak cevap gelmemişti. Tekrar tekrar basmama rağmen netice aynıydı. Zilin bozuk olduğunu düşündüm. Aceleyle giyinerek biraz sıcak su almak için öfkeyle aşağı koştum. Kimseyi bulamayınca ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsiniz. Koridorda bağırdım. Cevap gelmedi. Sonra odadan odaya koşturmaya başladım. Ortalıkta hiç kimse yoktu. Bir önceki gece ev sahibi, kendi yatak odasını göstermişti bana. Ben de onun kapısını çaldım. Ses yoktu. Bunun üzerine tokmağı çevirerek dosdoğru içeri girdim. Oda boştu, hatta yatakta yatılmamıştı bile. Diğerleri gibi o da yok olmuştu. Yabancı ev sahibi, yabancı uşak, yabancı aşçı… Hepsi o gece âdeta uçup gitmişti. Böylelikle, Wisteria Konağı’na olan ziyaretim son bulmuştu.”
Sherlock Holmes ellerini ovuşturuyor, bir taraftan da kıkırdıyordu. İlginç hikâyeler koleksiyonuna bir tanesi daha eklenecekti.
“Gördüğüm kadarıyla oldukça ilginç bir deneyim yaşamışsınız.” dedi, “Bundan sonra ne yaptığınızı sorabilir miyim?”
“Çok öfkelenmiştim. İlk aklıma gelen şey, bir eşek şakasının kurbanı olduğumdu. Eşyalarımı topladım, arkamdan kapıyı hızla çarptım ve elimde çantamla Esher’a doğru yola koyuldum. O kasabanın en önde gelen emlakçısı olan Allan Kardeşler’e uğradım ve o köşkün kiralanmış olduğunu öğrendim. O zaman asıl amaçlarının beni enayi yerine koymak değil kira ödemekten kurtulmak olduğunu anladım. Mart ayında olduğumuza göre üç aylık ödeme günleri gelip çatmıştı. Ancak bu varsayımım da suya düştü. Uyarım karşısında emlakçı çok minnettar olduğunu söyledi; ancak kiralarını peşin ödediklerini de ilave etti. Bunun üzerine şehre inerek İspanyol Elçiliğine gittim. Adamı orada tanımıyorlardı. Ben de Garcia ile tanıştığım eve, yani Melville’i ziyarete gittim. Görünüşe göre o, bu adam hakkında benden daha az bilgi sahibiydi. Son çarem, siz benim telgrafıma cevap verince hemen atlayıp buraya gelmek oldu. Öğrendiğim kadarıyla, böyle karmaşık vakalarda insanlara yardımcı oluyormuşsunuz. Ama şimdi Sayın Dedektif, odaya girip anlattıklarınızdan çıkardığım kadarıyla, bu olayın başka bir boyutu olmalı; yani korkunç bir trajedi vuku bulmuş. Sizi temin ederim ki söylediğim her kelime doğrudur ve size anlattıklarım dışında bu adamın başına gelenler hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Tek dileğim, elimden geldiğince kanunlara yardımcı olmaktır.”
“Bundan eminim Bay Scott Eccles, bundan eminim.” dedi Müfettiş Gregson çok samimi bir ses tonuyla, “Sizin anlattıklarınız bizim elde ettiğimiz bilgilerle örtüşüyor. Yemek sırasında masaya bir not gelmişti öyle değil mi? O nota ne oldu biliyor musunuz?”
“Evet. Garcia buruşturup ateşe attı.”
“Buna ne diyorsun Baynes?”
Taşra dedektifi iri yarı, görkemli, kırmızı tenli bir adamdı ve kırış kırış olmuş yanakları ile kaşlarının arasında pırıl pırıl parlayan muhteşem gözleri olmasaydı, yüzüne iğrenç ötesi bile denebilirdi. Hafifçe gülümseyerek katlanmış ve rengi solmuş bir kâğıt parçası çıkardı cebinden.
“Şömine ızgaralıydı Bay Holmes. Iskalamış. Ben de arka tarafında bunu buldum. Yanmamıştı.”
Holmes takdirini göstermek için gülümsedi.
“Ufak bir kâğıt parçasını bulmak için evi didik didik aramışa benziyorsunuz.”
“Öyle yaptım Bay Holmes. Tam benim tarzım. Okuyayım mı Bay Gregson?”
Londralı kafasını salladı.
“Not alelade, saman rengi bir kâğıdın üzerine yazılmış. Filigranı yoktu. Bir kâğıdın dörtte biri kullanılmış. Ağzı kısa olan bir makas ile kâğıt iki kere kırpılmış. Üç kere katlandıktan sonra mor renkli bir bal mumu ile mühürlenmiş. Bu da aceleye getirilmiş ve düz, oval bir objeyle üstü bastırılmış. Bay Garcia adına, Wisteria Konağı’na gönderilmiş. Şöyle yazıyor: Kendi renklerimiz yeşil ve beyaz. Yeşil açık, beyaz kapalı. Ana merdivenler, ilk koridor, sağdan yedinci, yeşil çuha. İyi şanslar. D.”
“Bu, bir kadının el yazısı, sivri uçlu bir kalem ile yazılmış. Ama adrese gelince; ya başka biri tarafından yazılmış ya da kalem değiştirilmiş. Sizin de gördüğünüz gibi daha kalın ve koyu renkte.”
“Çok iyi tespitler.” dedi Holmes nota göz atarken, “Araştırmalarınızda ayrıntılara dikkat ettiğiniz için sizi tebrik ediyorum Bay Baynes. Belki ufak tefek birkaç noktayı daha ilave edebiliriz. Oval mühür şüphesiz bir kol düğmesiyle yapılmış; yoksa o şekle sahip başka ne olabilir ki? Makas kıvrımlı bir tırnak makasıydı. İki kırpmanın da çok kısa oluşuna rağmen her iki tarafındaki kavisi fark edebilirsiniz.”
Taşra dedektifi kıkırdadı.
“Bütün meyveyi sıktığımı sanıyordum ama görüyorum ki posasında biraz kalmış.” dedi, “Bazı dolapların döndüğü dışında nottan pek bir şey anlamadığımı da itiraf etmek zorundayım. Bir de her zamanki gibi bir kadın parmağı var işin içinde.”
Bu konuşma sırasında Bay Scott Eccles yerinde duramıyordu.
“Notu bulmanıza sevindim, ne de olsa anlattıklarımı teyit ediyor.” dedi, “Ama Bay Garcia’ya veya ev halkına neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyorum.”
“Garcia’ya neler olduğunu size anlatabilirim.” dedi Gregson, “Bu sabah, evinden yaklaşık bir mil uzakta, Oxshott Common’da ölü bulundu. Bir kum torbasıyla veya ona benzer bir şeyle kafasına ağır darbeler almış. Başı aldığı darbelerden çok ezilmişti. Bulunduğu yer çok ıssız bir bölge ve o noktaya en yakın ev, yaklaşık çeyrek mil uzaklıkta. Muhtemelen önce arkadan saldırılmış ve saldırgan, adam öldükten sonra bile darbe indirmeye devam etmiş. Korkunçtu. Suçlulara dair ne bir ayak izi ne de bir ipucuna rastlayabildik.”
“Bir