Aydınlanma Dönemi Abbasiler’le Başladı
Yapılan tercüme çalışmaları kısa sürede etkisini gösterdi ve İslam dünyasında bilimsel çalışmalar arttı. Kindî, ilk İslam filozofu olarak bu dönemde ortaya çıktı. O, aynı zamanda meşşai felsefesinin ilk temsilcisi olup felsefenin bütün disiplinleriyle ilgilendi ve çeşitli alanlarda 270 eser kaleme aldı.
Büyük bir filozof ve mantıkçı olan Farabi ise meşşailiği her alanda temellendirerek Aristo’dan beri çözümlenmeyen klasik mantığın karmaşık problemlerini açıklığa kavuşturdu.
Müslümanlar arasında tabiat felsefesinin kurucusu ünlü tabip, filozof Ebubekir er-Razi olmuştur. Razi; tıp, kimya, felsefe ve daha başka alanlarda yazdığı 230 eserle 10. yüzyılın her bakımdan dikkate değer hekim-filozofu oldu.
11. yüzyılın bir başka meşşai filozofu, felsefi ahlak alanındaki eserleriyle üne kavuşan İbn Miskeveyh’tir.
Bu yüzyılın en büyük hekim filozofu İbni Sina olmuştur. İbni Sina, gerek felsefi sistemi gerekse tıp alanındaki çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş bir dehadır.
11. yüzyılın en önemli bilginlerinden biri de İmam-ı Gazali’dir. Fıkıh, kelam ve tasavvuf alanlarındaki çalışmalarının yanı sıra, meşşai filozoflarıyla hesaplaşmak üzere kaleme aldığı Tehâfütul-Felâsife adlı eseriyle İslam fikir hayatında önemli bir etki yaratan Gazali, kendinden sonraki dönemi etkilemiş ender filozoflardan olmuştur.
Öte yandan bugünkü anlamıyla tarikat müessesesi de Abbasiler’in son döneminde ortaya çıkmıştır. Bu tarikatlardan başlıcaları Ebu İshak El Kâzerûni’ye nisbetle Kâzerüniyye, Abdülkadir Geylani tarafından kurulan Kadiriyye, Ahmet er-Rufai tarafından kurulan Rifaiyye, Ahmet Yesevi’ye nisbetle Yeseviyye, Ebu Medyen El Mağribi’ye nisbetle Medyeniyye, Necmeddin-i Kübra’ya nisbetle Kübreviyye, Ebu Hafs es-Sühreverdi tarafından kurulan Sühreverdiyye, Muinüddin Hasan Çişti’nin kurduğu Çiştiyye tarikatlarıdır.
İlk Tıp Kongreleri Abbasiler Dönemi’nde Yapıldı
Abbasiler Dönemi’nde, Kurtuba’dan sonra tıbbın ikinci önemli merkezi Bağdat oldu. Bu alanda fakülteler açılıp hastaneler kuruldu. Ayrıca hac dönemlerinde çok sayıda doktorun katıldığı tıp kongreleri düzenlenerek tıbbın ilerlemesine yardımcı olundu. Doktorlar bu kongrelerde araştırmalarının sonuçlarını açıklar ve ilaç yapımında kullandıkları bitkiler hakkında bilgi verirlerdi. Hastaneler kurulurken Süryani doktorlardan büyük ölçüde yararlanıldı.
Tedavilerden ve ilaçlardan ücret alınmazken hastaların tedavisinde inanç ve etnik köken ayrımı yapılmamıştır. Tıp alanında eser veren başlıca tabipler Ali b. Rabben et-Taberi, Ebubekir er-Razi ve İbni Sina’dır. Bir mühtedi olan Ali b. Rabben et-Taberi, Halife Mütevekkil’in göz doktoru olup Firdevsü’l-Hikme adlı meşhur eserin yazarıdır.
Müslüman doktorların en büyüğü sayılan Ebubekir er-Razi de Kitâbü’t-Tıbbi’l-Mansurî adlı on ciltlik eserinden başka, İslam dünyasındaki ilk tıp ansiklopedisi sayılan,15 yılda tamamladığı El-Hâvi isimli eserin sahibidir.
İbni Sina’nın yazdığı El Kânûn fi’t-Tıb adlı kitap ise uzun yıllar Batı’da ders kitabı olarak okutulmuştur.
Ayrıca Ali b. İsa göz hastalıkları Tezkiretü’l-kehhâlîn adlı eseri yazmış, İbn Cezle de Takvîmul-Ebdân fî Tedbîri’l-İnsân adlı kitabıyla tıp ilmine hizmet etmiştir.
Gökyüzünün Dilini Anlamaya Çalıştılar
Astronomi alanındaki çalışmalar, 771 yılında Hindistan’dan Bağdat’a getirilen ve Muhammed b. İbrahim El Fezari tarafından Arapçaya çevrilen Sind-Hind adlı eserle başlamıştır.
Halife Memun, Beytülhikme çatısı altında Yahya b. Mansur’un idaresinde bir rasathane kurdurmuştu. Yine bu dönemde Şam yakınlarındaki Kasiyun Dağı’nda da bir rasathane kuruldu.
İslam tarihinde ilk usturlap aleti de İbrahim El Fezari tarafından Abbasiler zamanında yapılmıştır.
Memun devrinde yetişen astronomlar, boylam derecesinin uzunluğunu bugünkü imkânlarla bulunan gerçek uzunluğa yakın bir rakamla tespit etmişlerdi.
O devrin meşhur astronomi âlimlerinden biri de Ebü’l Abbas Ahmet El Fergani’dir. Halife Mütevekkil zamanında Nil nehrinin taşmasıyla ilgili ölçmelere nezaret eden Fergani, astronomi konusunda El Medhal ilâ ‘ilmi hey’eti’l-eflâk adlı bir eser yazmıştır.
Bu dönemin en büyük astronomu, Bettâni olmuştur. Ayrıca Biruni, Ömer Hayyam, Nasiruddin El Tusi de meşhur astronomi bilginlerindendir.
Astronomi ile bağlantılı olarak gelişmiş bir ilim dalı olan astroloji alanının en meşhur siması ise Ebu Maşer El Belhi’dir.
İslam inancı tarafından reddedilmesine karşılık, dönemlerinin pek çok sultanı gibi, Abbasi halifeleri de müneccimlere çok önem verir, savaşlara ve mühim işlere onların fikirlerini almadan başlamazlardı. Nitekim Halife Mansur Bağdat’ın imarına Müneccim Ebu Sehl b. Nevbaht’tan şehrin uzun yıllar ayakta kalacağına dair bilgi aldıktan sonra başlamıştır.
Fezari tarafından Arapçaya tercüme edilen Sind-Hind adlı eserin, sayılar sistemiyle ilgili bilgilerin İslam dünyasına girişinde önemli rol oynadığı kabul edilmektedir. Daha sonra Muhammed b. Musa El Harizmi ve Habeş El Hasib’in hazırladığı tablolar, sayıların bütün İslam dünyasına yayılmasına vesile olmuştur. Matematik sahasındaki en seçkin sima hiç şüphesiz Harizmi’dir. O en eski astronomi tablolarını derleyen bilgin olduğu gibi aritmetik ve cebirle ilgili Hisâbü’l-Cebr ve’l-Mukâbele adlı en eski eserin de müellifidir. İmran b. Vaddah, Şihab b. Kesir ve Ebu Mansur El Bağdadi de Abbasiler Devri’nin başlıca matematikçileri arasında yer alır. Geometri sahasında ise Mansur zamanında Bağdat Ulu Camii’nin planını çizen Haccac b. Ertat zikredilebilir.
Müslümanların ilme en büyük katkı sundukları alanlardan biri de kimya alanı olmuştur. İslam kimya ilminin kurucusu Cabir b. Hayyan’dır. Emevilerden Halid b. Yezid’in öğrencisi olan Cabir, teorik alanda olduğu gibi laboratuvar deneyleriyle de kimya ilmine hizmet etmiştir. Daha sonra gelen kimyacılar onu üstat olarak kabul ederler. Bunların en meşhurları Tuğrâî ve Ebü’l Kasım El Irâki’dir.
Tarih, Abbasiler’le Başladı
İslam tarihçiliği Abbasiler Dönemi’nde sistematize edildi. İslam siyasi tarihinin ilk müellifleri, ilk kültür ve ilim tarihçilerinin hepsi Abbasiler Devri’nde yaşamış ve İslam tarihçiliğine yön vermişlerdir. Daha sonraki devirlerde yetişen tarihçiler İslam’ın ilk üç asrı hakkında verdikleri bilgileri hep bu dönem kaynaklarına borçludurlar.
İslam tarihçiliği, önce Hz. Muhammed (s.a.v.) ve sahabelerin hayatlarını yazmak amacıyla başlatıldı. Tarihçilik, eskiden beri Araplar arasında bilinen ensab ilminin de yardımıyla toplumun bütün unsurlarını kapsadı ve aynı zamanda “rical ilmi’nin gelişmesine de yardım etti.
İlk devir tarihçileri naklettikleri haberlerin başında genellikle onu nakleden kimselere ait rivayet senedini de verirlerdi. Böylece tarihî olaylara dair haberler, hadisler gibi senet ve metin kısımları olmak üzere iki ana unsurdan meydana geliyordu. İslam dünyasındaki ilk büyük tarihçilerden sadece Zührî, Abbasiler Devri’nden önce, Süleyman b. Tahran,