Onları çözmek için eğildiğinde Lute kaçmaya yeltendi ama piyanonun köşesine geri gitmek zorunda bırakıldı.
“Pekâlâ.” diye gürledi Forrest. “Sana kalmış bir şey. Eğer piyano çizilirse Paula’ya söyleyeceğim.”
“Şahitlerim var.” dedi nefes nefese. Neşeli, mavi gözleriyle kapı eşiğinde duran genç arkadaşlarını işaret etti.
“Peki, tatlım.” dedi Forrest vücudunu geri çekip piyanoya dayanmış olan avuç içlerini iyice açarak.
Harekete geçmesi ve hitabı eş zamanlı oldu. Elleriyle yana yatmış şekilde vücudunu piyanonun üzerinden fırlattı. Tehlikeli mahmuzları ise cilalı beyaz yüzeyin otuz santim üzerindeydi. Aynı anda Lute eğilip elleri ve dizleri üzerinde piyanonun altına saklandı. O anda başını çarpması büyük şanssızlık oldu ve kendine gelemeden Forrest çoktan piyanonun çevresinden dolaşarak kızı köşeye sıkıştırdı.
“Dışarı çık!” diye emir verdi Forrest. “Dışarı çık ve ilaçlarını al!”
“Ateşkes.” diye yalvardı kız. “Ateşkes şövalyem, aşk uğruna ve yardıma ihtiyaç duyan bütün kadınlar adına.”
“Ben bir şövalye değilim.” diye beyan etti Forrest en derin bas sesiyle. “Ben bir canavarım; pis, aşağılık ve tümüyle ahlaksız bir canavarım. Sisli bataklıklarda doğmuşum. Benim babam da canavardı, annem ise ondan daha beterdi. Önceden hükmü verilmiş, lanetlenmiş ölü bebekler arasında bana ninni gibi gelen fırtınalarda uyurdum. Mills Kız Okulunda eğitim görmüş bakirelerin kanıyla besleniyordum sadece. En sevdiğim lokantada her zaman ahşap döşeme, bir somun Kız Okulu bakiresi ve üstü düz bir piyano yemişimdir. Babamın canavar olmasının yanı sıra Kaliforniyalı bir at hırsızıydı. Ben babamdan daha menfur sayılırım. Daha çok dişlerim var. Annem de cadı olmasıyla beraber Nevadalı kitap satıcısıydı. Annemin bütün utançları açığa çıksın. Kadın dergilerine bile abonelikler vermek için yalvardı. Ben annemden daha kötüyüm. Ben, sokak sokak gezip tıraş makinaları sattım.”
“Vahşi gönlünüzü sakinleştirip tehlikelerden uzak duramaz mısınız, şövalyem?” Kaçma şansını hesaplayıp duygu yüklü bir ses tonuyla yalvardı.
“Tek bir şey acınası kadın, sadece tek bir şey. Dünyanın üzerinde, dünyanın üstünde ve dünyanın tahrip olmuş sularının altında…”
Çok iyi bildiği bir eserden alıntı yapması Ernestine’i unutmasını sağlamıştı.
“Bakınız, Ernest Dowson, sayfa yetmiş dokuz, ince bir kitap ama bilgi yüklü ve Mills Kız Okulunda alıkonulan genç hanımlara âdeta kepçe ile bilgi sunuyor.” diye devam etti Forrest. “Sizi tam bilgilendirecektim ki biri benim sözlerimi kaba bir şekilde kesti. Bu vahşi gönlüme merhem olup mühürleyebilecek bir şey ve sadece bir şey vardır. O da ‘Bakire Duası’dır. Beni bütün kulaklarınızla dinleyin yoksa hepsini bütün olarak koparıp çiğnerim! Beni dinle piyanonun altındaki budala, biçimsiz, bücür, kısa bacaklı çirkin kadın! Bakire Duası’nı ezbere söyleyebilir misin?”
Kapı eşiğindeki gençlerin sevinç çığlıkları doğru cevabın verilmesini engelledi ve piyanonun altına gizlenmiş olan Lute kapıda beliren Wainwright’a feryat etti.
“Kurtar beni, şövalyem! Kurtar beni!”
“Bakireyi bırak!” diye meydan okudu Bert.
“Sen de kimsin?” diye sordu Forrest.
“Kral George, pislik! Yani, ah, Aziz George.”
“O hâlde ben de bir ejderhayım.” diye açıklamada bulundu, alçak gönüllülükle. “Kıymayın bu yaşlı, onurlu adama. Sadece tek bir boynum var.”
“Koparın kafasını!” diye cesaret verdi gençler.
“Orada kalın bakireler, lütfen!” diye yalvardı Bert. “Ben önemsiz biriyim. Ama korkak değilim, ejderhaya sakal yapacağım. Hem de gırtlağına. Benim nahoşluk ve cesaretim karşısında o yavaş yavaş boğulup ölecek. Ve siz küçük, zarif hanımlar, vadiler üzerinize düşmesin diye derhâl dağlara doğru kaçın. Tsunami olacak ve birçok büyük balıklar Yolo, Petaluma ve Batı Sacremento’yu istila edecekler.”
“Kafasını koparın!” diye gençler tezahüratlarına devem ettiler. “Kanıyla katledin ve onu ızgara yapın.”
“Pes ediyorum.” Forrest sızlandı. “Bittim ben, 1914 yılındaki Hristiyan genç kadınların hâlâ sahip oldukları merhametlerine güveniyorum. Bir gün büyüyecekler ve yabancılarla evlenmedikleri sürece oy kullanacaklar. Benim kafam koparılmış gibi düşün, Aziz George. Bittim. Diğer şahitler de bir şey demesinler artık.”
Ve Forrest gerçekçi denilebilecek kadar hıçkırıklar, ağlamalar, titremeler, tekmeler ve mahmuzlarından çıkan yüksek sesler arasında kendini yere attı ve son nefesini verir gibi yaptı.
Lute emekleyerek piyanonun altından çıktı, Rita ve Ernestine’in katkısıyla maktulün yaptığı acımasızlıklar karşısında doğaçlama bir dans yaptılar.
Bunlar olurken Forrest karşılarına dikildi. Bu arada Lute’a anlamlı ve gizli bir göz kırpmayı da ihmal etmedi.
“Kahraman!” diye haykırdı Forrest. “Onu unutmayın. Çiçeklerle taçlandırın.”
Ve Bert, bir gün öncesinden suyu değiştirilmemiş vazoların çiçekleriyle taçlandırıldı. Lute güçlü koluyla erken açmış lalelerin içi su dolu saplarını sırılsıklam hâlde kulağın altındaki bölgeye değdirdiğinde adamcağız dayanamayıp kaçtı. Kovalamanın gürültüsü koridor boyunca yankılandı ve toplantı odasına giden merdivenlerden koşarlarken bu yankı yavaş yavaş kesildi. Forrest kendini hemen toparladı ama Büyük Ev’e doğru gülümseyerek, mahmuzlarını şangırdatarak ilerledi.
İki bahçe avlusunu geçti. Üstü İspanyol karolarıyla kaplı yürüme alanı süs bitkileri ve açmış çiçeklerle doluydu. Evin kanadı olan kısma hızlanarak yürüyorken hâlâ hızlı hızlı nefes alıyor, yaptıkları eğlenceyi düşünüyordu. Ofisine ulaştığında sekreterini kendisini bekliyor hâlde buldu.
“Günaydın, Bay Blake.” diye selamladı adamı. “Geciktiğim için özür dilerim.” Kol saatine göz attı. “Sadece dört dakika. Ne yazık ki daha erken gelemedim.”
4. BÖLÜM
Forrest, saat dokuzdan ona kadar kendisini sekreterine teslim etti. Toplumla ilgili, her türlü hayvancılık ve tarım yönetimi konularını içeren birçok yazışmayı tamamladılar. Olağan, önemsiz bir iş adamı destek almaksızın böyle bir durumda zorlanır ve başarıya ulaşmak için herhâlde gece yarılarına kadar uykusuz kalırdı.
Dick Forrest, gizliden gizliye gurur duyduğu, kendisinin kurduğu bir sistemin merkeziydi. Nasırlı parmaklarıyla önemli mektup ve dokümanlara imza atıyordu. Diğer mektuplar ise Bay Blake tarafından onaylanıyordu. O bir saat boyunca stenografiyle birçok mektuba verilen cevapları not alıyor, çözüm belirlemek amacıyla eline ulaşan diğer mektuplara da cevap yazıyordu. Bay Blake, patronundan daha uzun saatler çalıştığını gizli gizli düşünüyordu. Ayrıca başkalarının yapması için iş üretmekte patronunun üstüne yoktu. Böyle düşünüyordu Bay Blake.
Saat onda, tam tamına saat onda Forrest’ın gösteri yöneticisi Pittman ofisten içeri girdi. Bu arada Blake büyük bir yükün altına sokulmuştu. Tepsiler dolusu yazışmalar, tomarlar hâlinde dokümanlar ve silindir şeklindeki kayıt aygıtıyla kendi ofisine gitmek için gözden kayboldu.
Saat ondan on bire kadar birçok