“Yeterince hakaretine katlandım!” diye düşündü. “Şimdi biraz diplomasi kullanarak ona bir oyun oynama vakti!”
Bunun üzerine İfrit, bir delikanlı kılığına bürünüp demirci dükkânına gitti.
“Günaydın, amca,” diyerek içeri girdi.
“Günaydın!”
“Beni yanına çırak alır mısın, amca? Hiç olmasa senin için odun taşıyıp körükleri çalıştırırım.”
Demirci bu fikri beğendi. “Neden olmasın?” diye cevap verdi. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Öyle değil mi?”
İfrit, demircilik zanaatını öğrenmeye başladı. Bir ay sonunda ustasından çok daha fazla şey biliyordu ve onun yapamadığı her şey İfrit’in elinden geliyordu. Onu izlemek gerçekten çok keyifliydi!
Ustasının ondan duyduğu memnuniyeti, onu ne kadar çok sevdiğini anlatmaya kelimeler yetmez. Bazı günler ustası dükkâna gitmiyordu bile; çünkü kalfasına tamamen güveniyor, genç adamın işe hâkim olduğunu biliyordu.
Günün birinde usta evinde değildi. Kalfa, demirci dükkânında tek başına kalmıştı. O esnada arabasıyla yoldan geçen yaşlı bir hanım gördü ve bunun üzerine başını kapıdan çıkarıp bağırmaya başladı:
“Hey, beyler, hanımlar! Lütfedip buraya bakın! Yeni dükkân açtık, yaşlıları gençleştiriyoruz.”
Bunu duyan kadın hızla arabasından atlayıp demirci dükkânına koşturdu.
“Neler diyorsun bakayım sen öyle? Doğru mu söylediklerin? Gerçekten yapabilir misin bunu?” diye sordu delikanlıya.
“Kimse bilgimizden şüphe etmeye kalkmasın!” diye cevap verdi İfrit. “Söylediğimi yapamayacak olsam insanları buraya çağırmazdım.”
“Peki, kaç para?” diye sordu kadın.
“Hepsi birlikte beş yüz ruble.”
“Pekâlâ, işte paran. Haydi, beni genç bir kadına çevir.”
İfrit, parayı alıp kadının arabacısını köye gönderdi. “Haydi, git de bana iki kova süt getir,” dedi.
Sonra eline bir maşa alıp kadını ayaklarından tuttuğu gibi kazana fırlattı ve yaktı. Kadından geriye bir tek kemikleri kaldı.
Süt dolu kovalar getirilince İfrit, bunları büyük bir küvete boşalttı. Ardından kemikleri toplayıp sütün içine attı. Bir de ne olsa beğenirsiniz? Üç dakika sonra kadın, genç ve güzel bir hâlde sütün içinden çıkıverdi!
Sonra kadın arabasına binip evine gitti. Doğruca kocasının yanına koştu ama adam dikkatlice bakmasına rağmen karısını tanıyamadı.
“Ne diye duruyorsun öyle?” dedi kadın. “Ne kadar genç ve zarifim, baksana! Bu güzel hâlimle yaşlı bir koca istemiyorum yanımda. Hemen demirciye git ve seni genç yapmasını iste. Yoksa artık yüzümü göremezsin!”
Başka çaresi olmayan adam yola koyuldu. Ama demirci ustası geri dönmüş, vakit kaybetmeden dükkânına gitmişti. Demirci etrafına bakındı ama kalfa ortalıkta yoktu. Ne kadar sorup soruştursa da delikanlının nerede olduğunu öğrenemedi. Bunun üzerine tek başına işe koyulup çekiç sallamaya başladı. İşte tam o esnada zengin kadının kocası dükkâna geldi.
“Beni genç bir adama dönüştür,” dedi.
“Senin aklın başında mı Barin12? Ben nasıl gençleştireyim seni?”
“Haydi ama! Biliyorsun işte”
“Hiçbir şeycik bilmiyorum.”
“Yalan söyleme, hilebaz! Benim ihtiyar karımı nasıl genç kız yaptıysan, beni de öyle delikanlı yapacaksın. Yoksa karım beni terk edecek!”
“İyi de ben senin karını hayatımda görmedim ki!”
“Kalfan görmüş ya işte! Hem ne fark eder? O, bu işi nasıl yapacağını biliyorsa, ustası olarak sen çok daha iyi biliyor olmalısın. Haydi, bir an evvel işe koyul. Yoksa senin için çok fena olur. Huş ağacından havlularla keseletip doğduğuna pişman ederim seni!”
Demirci, zengin beyefendiyi dönüştürme işlemini denemek zorunda kaldı. Kalfanın yaşlı kadına neler yaptığını öğrenmek için gizlice arabacıyla konuştu. Sonra kendi kendine düşündü:
“Pekâlâ, öyle olsun! Ben de aynısını yapacağım. Başarırsam ne âlâ. Yok başaramazsam, ne diyeyim, başa gelen çekilir!”
Bunun üzerine hemen işe koyuldu. Beyefendiyi çırılçıplak soyup maşayla bacaklarından tuttuğu gibi kazana attı. Sonra körükleri çalıştırmaya başladı. Adamı iyice yakıp kavurduktan sonra kemiklerini süte attı ve genç bir adamın ortaya çıkmasını bekledi. Ama hiçbir şey olmadı. Küveti etraflıca aradı. Kapkara olmuş kemiklerden başka bir şey yoktu.
O sırada beyefendinin karısı, demirciye bir ulak yollayarak kocasının ne zaman hazır olacağını sordurdu. Zavallı Demirci, beyefendinin artık yaşamadığını söylemek zorunda kaldı.
Kadın, kocasının gençleştirileceği yerde köze çevrildiğini öğrenince çok öfkelendi. Güvenilir hizmetçilerini çağırıp Demirci’yi darağacına götürmelerini emretti. Emri hemen yerine getirildi. Hizmetçileri, Demirci’nin evine giderek adamı yakalayıp derdest etti ve darağacına götürdü. Demirci’nin kalfalığını yapmış olan genç adam ansızın ortaya çıkıp sordu:
“Seni nereye götürüyorlar, usta?”
“Beni asacaklar,” dedi Demirci ve başına gelenleri çabucak anlattı.
“Ah, amca!” dedi İfrit, “Bana bir daha çekiçle vurmayacağına ve baban gibi saygılı davranacağına yemin et ki, beyefendi dirilsin. Hem de genç bir delikanlı olarak!”
Demirci, İfrit’e bir daha el kaldırmayacağına ve ona hürmet edeceğine söz verdi. Bunun üzerine kalfa bir koşu demirci dükkânına gidip geldi. Beyefendiyi de yanında getirdi ve hizmetçilere seslendi:
“Durun! Bekleyin! Onu asmayın! İşte efendiniz burada!”
Hizmetçiler hemen ellerini çözerek Demirci’yi serbest bıraktı. Kalfa ortadan kayboldu ve bir daha hiç görünmedi. Ama beyefendi ve hanımı, refah içinde uzun bir ömür sürdü.
2. Bölüm
Mitolojik Masallar – 1
Kötülük Resmedilirken Kullanılan Şekiller
Bu bölüm, pek çok Rus eleştirmenin açıkça mite özgü nitelikler taşıdığını ileri sürdüğü skazka örneklerine ayrılmıştır. Bu sınıfta yer alan masalların çok sayıda olması, seçimi epey güçleştirdi. Fakat Rusya’da yaygın olan “mitsel” masal türünü en iyi yansıtan örnekleri ayırmak için elimden geleni yaptım.
Batı Avrupa masallarıyla kıyaslandığında bu türdeki Rus masallarında, sıradan olayları konu alan (bilhassa gülünç kahramanların bulunduğu) hikâyelerdekine oranla daha belirgin bir bireysellik söz konusudur. Avrupa köy hayatına dair kısa gülmecelerdeki kahramanlar, sahne nereye yerleştirilirse yerleştirilsin başlık ya da karakter bakımından çok az değişiklik göstermektedir. Tıpkı Avrupa hayvan efsanelerinde Tilki, Kurt ve Ayı’nın yaşadıkları bölgeye göre değişebilen rollere bürünmesi gibi. Fakat her ulusa özgü periler diyarındaki olağanüstü varlıklar pek çok açıdan birbirlerine benzeseler bile, bazı